Türkiye’nin parlak geleceğini görmeliyiz
Ali Serim - Strateji ve Finans Uzmanı
Türkiye ekonomisi uzun yıllar iyi yönetildiğinde ve hukuk sistemi Avrupa Birliği standartlarına uyumlu hale getirilmeye gayret gösterildiği yıllarda uluslararası yatırımcı ilgisiyle karşılaştık. Son yıllarda ise bazı hatalı ekonomik kararları ve hukuk sistemimizin evrensel normlarla uyumunu eleştirenlerin sayısı çoğalınca yabancı yatırımcı ilgisinde bir duraklama gözlendi. Bu durumdan yola çıkarak yapılan olumsuz yorumları abartılı buluyorum. Zira Türkiye’nin geleceğini iç siyasetten bağımsız olarak olumlu kılan önemli bazı gelişmeleri hatırlamamızda fayda var.
Avrupa Birliği’nin yeni koruyucusu Türkiye
Son yıllarda bölgemizde yaşanan savaşlar Türkiye’nin NATO’nun önemli bir üyesi olarak neler yapabileceğini gözler önüne sermek bir yana, Avrupa Birliğini tehdit eden nüfus hareketleri ve mülteci akını konularında ülkemizin kritik rol oynadığının ispatı oldu. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre sadece Suriye’de 6.6 milyon insan yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldı. Böylesine bir insan topluluğunun mülteci olarak Avrupa’ya geçmesi sadece Avrupa ekonomilerini değil ırkçılık ve yabancı düşmanlığının güçlendiği tartışmaya açık olmayan sosyal yapıları da yıkımın eşliğine getirebilirdi. Türkiye 3.579.254 Suriyeliye yapmayı başardığı ev sahipliği ile takdir kazanmakla kalmadı Avrupa Birliği’nin de Brexit’i yaşadığı bir dönemde Avrupa Birliği'ne tarihi bir destek vererek konumunun eşsizliğini ve Avrupa güvenliği için oynadığı ve oynayacağı rolü hatırlatmış oldu. Bu durum ülkemizi Avrupa Birliği nezdinde vazgeçilemez yapmıştır. Bu fonksiyonu yerine getirebilecek bir Türkiye’nin varlığını ilelebet sürdürmesinin Avrupa Birliği çıkarlarına olduğu anlaşılmıştır. Bugün geldiğimiz noktada Avrupa Birliği daha önce hesaba katılmamış bu sebeple muhtaç durumda olduğunun idrakinde olarak Türkiye’yi daha da güçlü kılmak için çaba sarf etmek durumundadır.
Enerji koridoru Türkiye
Dünyanın en önemli 2. gücü konumundaki Rusya’nın 2008 yılı Ağustosu'nda Gürcistan’ı işgal etmesi, 2014 yılında Ukrayna ile yaşanan ve sonunda Kırım’ın Rusya haritasına dâhil olmasıyla sonuçlanan gelişmeler ve Suriye rejimine 2011’den beri verdiği desteği 2015 yılının Eylül ayında askeri boyuta taşıması birçok paradigmayı değiştirdi. Rusya’nın agresif bir tutum takınması Türkiye’ye yaradı zira Avrupa’nın en önemli enerji tedarikçisi konumundaki Rusya’ya alternatif kaynak ve enerji nakil rotalarının geliştirilmesi ihtiyacını duyan batı yine tek çözüm olarak Türkiye ile baş başa kaldı. Doğu-Batı ekseninde ülkemiz üzerinden geçmesi ve Hazar havzasının yanı sıra Ortadoğu doğalgaz kaynaklarını Avrupa’ya sevk etmesi öngörülen boru hatları daha da önem kazanmıştır. Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı, Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Enterkonnektörü, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı ve Trans Adriyatik Boru Hattı, Güney Gaz Koridoru boru hatları Rusya coğrafyasına tek yatırım yapılabilir opsiyon olan ülkemizi vazgeçilmez kılmaktadır. İşin bir de petrol boru hattı boyutu olduğunu hatırlatmak isterim. Yıllardır olumsuz etkilerini konuştuğumuz coğrafyamızın faydalarını konuşmaya başlamamız gerekli.
Çin’in çılgın projesi Türkiye’ye yarıyor
2013 yılı Türkiye için önemli bir yıl oldu çünkü Çin’i geçmişte Orta Asya, Ortadoğu ve Avrupa’ya bağlayan tarihi İpek Yolu’nun yeniden canlandırılmasını amaçlayan dev bir demiryolu projesi dünyaya ilan edildi. Çin'in bu çılgın projesi ile Çin malları Türkiye üzerinden Avrupa’ya ve Rusya’ya girerek Rotterdam limanına kadar ulaşacak. Avrupa Birliği ve Çin arasında ortalama 1,5 milyar Amerikan Doları günlük hacim var. Çin malları bugün denizden 45 günde Batı pazarlarına sevk ediliyor. Hava kargosu hızlı olsa da çok maliyetli. Proje sayesinde 14 günde düşük maliyetli tren yolu ile Avrupa’ya ulaşacak Çin malları ile dünya ticaretinde önemli bir değişim olacak. Dolayısıyla Çin’in 8 trilyon dolar harcayarak hayata geçireceği projede Türkiye kilit rol oynayacak. Müreffeh bir Türkiye Avrupa’nın kapısı olarak bugün Çin için de bir gereklilik.
Dünya çapında projeler üretebilen Türkiye
Yerli otomobil projesini başlatarak şirketleştiren Türkiye önemli fırsatları görebilme refleksi olduğunu sergileyerek uluslararası yatırımcıya mesaj verdi. Normalde içten yanmalı motor ile çalışan yeni yatırımların cazibesi olmazken elektrikli arabaların piyasaya çıkması büyük bir fırsat penceresi araladı. Bunun üzerine otonom araçlarım gelecekteki hâkimiyeti de belirince kollar sıvandı. Teknoloji gerektiren imalat ve yazılım konusunda zaten var olan özgüven ile yola çıkıldı. Burada projeden ziyade gösterilen refleks Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını ispat etmesi bakımından çok önemli. Türkiye’nin geleceği belirleyecek endüstrilerde söz sahibi olma potansiyelinin ispatı olması açısından önemli.
Yapılması gerekenler basit
Sermaye birikiminde eksiklerimiz var. Bu durum bizi yabancı yatırımcıya ihtiyaç duyar kılıyor. Yabancı yatırımcıya 1951 tarihli Baker Raporu'ndan bu yana sempatiyle bakmış Türkiye’nin yapması gerekenler Liberal Demokratik Hukuk Devleti olma yolunda standartlarını yükseltmekten ibarettir. Sebep ise büyük yatırımların ülkemize gönül rahatlığı ile gelebilmesi için mülkiyet haklarının düzenlemelerine ilişkin standartların, siyasi çeşitlilik içerisinde her türlü görüşün kendini ifade edebilmesine imkân veren düzenin standartlarının, sosyal hakların gelişmişliğiyle hukuk sitemi ve eğitim sistemi standartlarının karar verme mekanizmalarının önünü rahatlıkla açabilecek seviye ve kalitede olmasının getireceği kolaylıklardır. Özetle sermaye liberal ortamların arayışındadır. Bunu başarmak için yapılacaklar bellidir ve Demokrat Parti’nin kurulduğu 7 Ocak 1946’dan günümüze 72 yıllık demokrasiye sahip Türkiye’nin altyapısı, odaklanmamız gereken son 16 yılda edindiği pozitif kazanımlarıyla başarmak için oldukça hazırdır. Tekrar en önemli hedef olarak altı çizilmesi gereken Avrupa Birliği Üyeliği ve ilgili uyum çalışmaları ve bu sürecin kazandıracağı standartlar zaten 20 Ekim 2005’den beri yürüttüğümüz çalışmaların devamı olarak yeterli olacaktır. Çeşitli zorluklarla karşılaşılsa da önümüzdeki yıllar ülkemiz için güzel yıllar olacaktır.