Türkiye’nin gizli zenginlikleri

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI [email protected]

Gelişmekte olan ülkelerde uzmanlaşmış stratejist bir arkadaşım açıklanan makro veriler Türkiye ekonomisinin gücünü anlatmak için yeterli değil. Türkiye’nin gizli zenginliklerini anlamak için mikro verilere - hane halkı ve şirketler kesimine- daha yakından bakmak lazım derdi.

Türkiye ekonomisi ile ilgili mikro verilere erişimimiz maalesef halen yeterince iyi değil. Ancak Türkiye İstatistik Kurumu makro verilerin kalitesini iyileştirmek adına önemli işler yapıyor. İki hafta önce yayınlanan ve piyasalarda kuşkuyla karşılanan ulusal hesaplar bunun iyi bir örneği.
Ulusal hesaplar modern ekonomik istatistik merkezlerinin merkezinde olup bir ekonominin durumunu özetlemek ve analiz etmek için kullanılan en önemli veri setidir. Türkiye İstatistik Enstitüsü daha önce anket yöntemi kullanarak tahmin etmeye çalıştığı milli geliri artık idari kayıtlar ve büyük veriyi kullanarak daha iyi ölçüyor.

İdari kayıtların ulusal hesaplar sistemine entegrasyonu sayesinde daha önce anket yöntemiyle tahmini olarak hesaplanan verilere daha sağlıklı erişim sağlanmaya başlandı. Gelir İdaresi Başkanlığı verileri kullanılarak işletmelerin geçici ve yıllık beyannameleri ulusal hesaplar sistemine entegre edildi. Sosyal Güvenlik Kurumu verileri ile 2009 sonrası işgücü ödemeleri ve istihdam hesaplamaları, kamu ve genel devlet istihdamı daha doğru olarak ölçülebildi.
Yapılan değişiklik bununa sınırlı değil. Daha önce sadece üretim ve harcamalar yöntemiyle tahmin edilen ulusal hesaplar artık gelir yöntemiyle de hesaplanıyor. Bu sayede kurumsal sektörlerin -çalışanların, şirketlerin ve devletin - milli gelirden aldıkları pay hesaplanabiliyor. Gelir dağılımının yıllar itibariyle nasıl değiştiği görülebiliyor. Yeni hesaplama yöntemi uluslararası standartlara daha uygun olmasına ve ölçüm hatalarını azaltmasına rağmen piyasalarda şüpheyle karşılandı. Yöntem değişikliğinden ziyade sonuçlarla ilgilenen piyasalar 1998 ve 2009 bazlı GSYH serileri arasında son yıllarda %15-%20 arasında değişen seviye farklarını ve yıllık büyüme oranında ortalama %1 artışı inandırıcı bulmadı.

Bir gecede zengin olduk benzeri atılan şüpheci başlıklara rağmen Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan ulusal hesaplar verisinde yeni ve eski seri arasındaki farkları gerçekçi buluyor ve yeni serinin Türkiye’yi daha iyi anlattığına inanıyoruz.

Ancak yeni seride büyüme hızının 2011 yılından sonra neden bu kadar yüksek olduğu konusunda tatmin edici bir açıklama bulamadığımızı belirtelim. 2013 yılında karşılaşılan dışsal şoklara ve işsizlikteki artışa rağmen büyüme neden hızlanıyor? Türkiye’nin tasarruf ve yatırım oranları nasıl oluyor da Asya kaplanlarının seviyesine çıktı? Yeni seride Türkiye’nin büyüme volatilitesi neden bu kadar artıyor? Bu ve benzeri soruların cevaplanması için Türkiye İstatistik Kurumu uzmanlarına önümüzdeki günlerde çok iş düşüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019