'Türkiye’nin geleceği yaratma potansiyeli çok yüksek'

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

Saffron Brand Consulting Kreatif Direktörü Gabor Schreier, Türkiye’nin bankacılık, otomotiv ve havacılık sektörlerinde marka olmak için çok önemli fırsatlara sahip olduğunu söylüyor. Bu fırsatları değerlendirmek için de genç nüfus potansiyelinin desteklenmesi gerekiyor.

Saffron Brand Consulting, 2001 yılında Jacob Benbunan ve Wally Olins tarafından kuruldu. Şirket vizyonunu; yaratıcılık olduğu kadar, stratejik düşünce açısından da güçlü bir marka danışmanlığı hizmeti vermek olarak tanımladı.

2011 yılında, yani tam 7 sene önce Saffron Brand Colsulting’in efsanevi Başkanı Wally Olins’le yaptığım söyleşide, Olins, "Marka olmak için, bir ülkenin önce kendini doğru algılaması gerekli. Tanıtım filmlerinde ‘Türkiye’ye gelin, çünkü Türkiye ucuz’ diyorsunuz. Türkiye kendine güvenmiyor. Ucuzluk faktörünü ön plana çıkartarak, sesini duyurmak istiyor. Bu çok yanlış, çünkü çok büyük potansiyele sahipsiniz” demişti.

2016’da diğer kurucu ortak Jacob Benbunan’la yaptığım görüşmede ise, şu yorumlar dikkat çekiciydi: “Eskiden hayalini bile kuramayacağımız bir dünyada yaşıyoruz. Bu süreçte başarının sırrı ‘sahici’ olmak, ‘gerçek’ olmak, yalan söylememek, değerlere sahip çıkmaktan geçiyor. Son yıllarda ‘yıkıcı yaratıcılık’ yaklaşımının başarılı olduğunu görüyoruz. Biz tekerleği, buhar makinesini, elektriği keşfettik. Bunların herbiri yıkıcı yaratıcılıktı. Gelişimin tek yolu yıkıcı yaratıcılıktır. Genç girişimciler getirecek değişimi. Biz de gençleri desteklemeye karar verdik. Melek yatırımcılar finans kaynağı sağlarken, biz de marka melekleri olmayı üstleniyoruz. Bu işe Türkiye’de başlayacağız. Genç girişimcilerin hikayeye, görsel ifadeye ihtiyaçları var. Türkiye’nin de küresel markalara ihtiyacı var.”

Kurumsal kimlik ve marka konularından dünyanın en deneyimli isimlerinden biri olan Wally Olins, 2014 yılında 83 yaşındayken vefat etti. Saffron’un yolculuğu, Jacob Benbunan ile devam ediyor. Kreatif Direktör koltuğunda ise Gabor Schreier oturuyor. Schreier geçtiğimiz günlerde İstanbul’da idi.

Saffron Türkiye Başkanı Turgay Adıyaman ve Gabor Schreier’le bir araya geldik.

Scheier’e geçtiğimiz yıllarda Türkiye’nin marka yolculuğunda geldiği noktayı; dünya genelinde ‘iyi marka’ algısının ne yönde geliştiğini; sürdürülebilir marka olma yolunda atılması gereken adımları; yeni nesil tüketici profilinin markayı nasıl algıladığını sordum. İşte yanıtları:

THY, Türkiye’nin gücünü ve kararlılığını yansıtan bir marka

"Türkiye’de nüfusun yüzde 70’ini gençler oluşturuyor. Bu nedenle bu ülkenin geleceği yaratma potansiyeli çok yüksek. Türk markalarının uluslararası arenada güçlenmesi için biraz daha zamana ihtiyacınız var. İspanyol markalarının uluslararası boyutta marka olması 40-50 yıl aldı. Markaların zamana ihtiyacı var. Tabi kültürel, siyasi ve sosyal çevrenin de yaratıcılığı desteklemesi lazım. Türk markalarının arkasında Türkiye’nin ülke olarak gücünü, kararlılığını hissediyorsunuz. THY bunun en güzel örneği. Fark yaratmak için değişime açık olmak gerekiyor. Bazen geleneklerimize çok takılı kalıyoruz. Oysa yeni şeyler denemeliyiz. Hiyerarşik kültürlerde ya da monolitik yapılarda değişim daha zor. Örneğin ABD’li şirketlerde stajyerler bile fikirlerini söyleyebiliyor. Türkiye’de ise, özellikle aile şirketlerinde herşeye patron karar veriyor."

Türkiye’nin önünde önemli fırsatlar var

“Türkiye’nin en önemli markaları bankacılık sektöründe. Bankacılık sektörü dünya standartlarında hizmet sunuyor. Otomotiv sektörü de güçlü bir sektör. Türkiye yedek parça üretiminde çok önemli bir güce sahip. Önümüzdeki dönemde özellikle ulaşım sektöründe çözülmesi gereken önemli konular var: İstanbul’un trafik sorunu; hava kirliliği; elektrikli otomobiller bu konuların başında geliyor. Dolayısıyla çok fazla fırsat var ve Türkiye’nin bu fırsatları iyi kullanması gerekiyor. Bir diğer güçlü sektör de havacılık. Avrupa’nın en büyük havaalanlarından birine sahip olacaksınız. Bu, Türkiye'ye hava trafiği ve lojistik açısından çok önemli fırsatlar sunacak.”

Yarın değil hemen şimdi...

“Dijitalleşme iş yapış biçimlerimizi değiştiriyor. Değişimin bir diğer önemli unsuru da zaman. Herkes herşeyi bugün istiyor, yarın değil. Fikir geliştirme süreçlerini, karar verme süreçlerini hız belirliyor. Bugünün en yıkıcı gelişimi, hız.”

İşbirliği içinde birlikte yaratıyoruz

“Hızlı değişimi yönetmek çok zor. Projeyi ve müşteriyi çok iyi anlamak gerekiyor. Bundan 10 sene önce, şirket parar verir ve tasarım sürecine karışmazdı. Bugün ise müşteri de yaratıcılık sürecinde yer almak istiyor. İşbirliği ve birlikte yaratmak kavramları hızla önem kazanıyor. Bu yeni süreç, müşteri ile daha fazla iletişim içinde olmayı gerektiyor. Hepbirlikte çalışıyoruz.”

Marka olmak, verdiğin sözü tutmak demek

“Bir amacı olan, bir hikayesi olan, tüketiciye gerçek bir deneyim sözü veren ve bu sözü tutabilen, tüketiciyi dinleyen markalar, yani güven veren markalar başarılı ve sürdürülebilir oluyor. Bu süreçte tasarımın da önemli bir rolü var; çünkü insanlar güzel olana ilgi gösteriyorlar. Tasarım; güzelliğin somut hali; görsel bir manifesto. Bugün herkes kendini tasarımcı olarak görebiliyor, ama iyi bir tasarımın 'kararlılık', 'zamansızlık' gibi özelliklere sahip olmasının yanı sıra, belirli sorunlara çözüm üretmesi, insana dokunması gerekir. Son dönemde her alanda 'erişilebilirliğin' artması ile, tasarım kalitesinde önemli bir düşüş izliyoruz. Markalar küresel logo veritabanından logo satın alıyor; tasarımla ilgilenmiyor. Bu da görsel kirlenmenin artmasına; iyi ve kötü arasındaki uçurum gitgide büyümesine neden oluyor.”

Başarının yolu dürüstlük ve kararlılık

“Artık herkes herşeyi biliyor. Herşey şeffaf. Fakat, bir markayı seviyorsak bazen bazı gerçeklere karşı seçici davranabiliyoruz. Bazı olumsuzlukları görmezden gelebiliyoruz. Son dönemde insanlar, özellikle de gençler çok daha fazla şeffaflık arayışında. En küçük hatada, markalara tepki veriyorlar. Markaların da bu tepkilere hızlı bir şekilde cevap vermesi gerekiyor. Gelecekte başarılı olmanın yolu dürüstlük ve kararlılıktan geçiyor.”

Tekdüzelik sona eriyor

“ABD, Arjantin, İngiltere, Avrupa ülkeleri, Türkiye, Rusya, Hindistan ve Asya’da farklı ülkelerden müşterilerimiz var. Müşteriler arasında en büyük fark kültürel farklılıklar. Örneğin ABD’de insanlar gayet iyi eğitimli, ne istediklerini biliyorlar ve bizden beklentileri yüksek. Asya, kültürel açıdan çok zengin, hızlı büyüyen aile şirketleri; vizyoner liderleri var; ama bir şirketteki tüm kararları tek bir kişi veriyor. Diğerlerinin fikri sorulmuyor. Önümüzdeki dönemde zihinsel olarak esnek olmak gerekiyor. Yaşanan globalleşme ve dijitalleşmeye rağmen; tekdüzelik sona eriyor, herkes farklı olmaya çalışıyor.”

Marka melekleri yeni fikirleri bekliyor

Saffron Türkiye Başkanı Turgay Adıyaman, Jacob Benbunan’ın 2016 yılında gündeme getirdiği marka melekleri sürecinin başladığını söylüyor. Adıyaman’ın verdiği bilgilere göre uygulama ilk olarak Türkiye’de hayata geçiriliyor. Hedef start-up ve kobilere ulaşmak, onların kendi hikayelerini yazmalarına yardımcı olmak ve de onlara ortak olmak. Şöyle anlatıyor Adıyaman: “Yerel deneyimi küresel know-how ile desteklemeyi amaçlıyoruz. Marka melekleri sürecini ilk olarak Türkiye’de hayata geçiriyoruz. Her sene bir start-up ya da kobi seçeceğiz. Hikaye yazma sürecinden, görsel iletişime kadar her konuda destek vereceğiz. Biz de her sene bir start-up veya kobi seçeceğiz ve ona stratejik destek vereceğiz. Aynı zamanda onlara ortak olacağız. Seçim süreci ise bir sohbet ortamında gerçekleşecek. Karşımızdakine CV sormayacağız. Ne yaptığını değil, gelecekte ne yapmak istediğini, neye inandığını soracağız. Yeni bir fikri olan herkese açığız.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar