Türkiye’nin en rekabetçi sektörü nihayet en stratejik oldu...

Hilmi DEVELİ
Hilmi DEVELİ EKONOMİDE SATIR ARASI [email protected]

Geçen hafta içinde konuşma fırsatını bulduğum Makina ve Aksamları İhracatçıları Birliği (MAİB) Başkanı Kutlu Karavelioğlu, ”Türkiye’nin en rekabetçi sektörü nihayet en stratejik oldu” diyor.

Türkiye’de 10 binin üzerinde üyesi olan MAİB Başkan Karavelioğlu’nun dünyada ve ülkemizde makina sektörüyle ilişkin değerlendirmesini keyifle dinledim.

Sektörün içinde uzun yıllardır yer alması, ulusal ve uluslararası pazarları yakından izleyen biri olarak Başkan Kutlu Karavelioğlu’nun değerlendirmesi çok kıymetli…

MAİB Başkanı neler mi söylüyor derseniz;

- 2023’te 35 trilyon dolara ulaşacağı sanılan dünya mal ihracatı yıllardır yerinde sayıyor.

- Bu yıl %2,5 kadar düşerek 18 trilyon doların biraz üzerinde tutunacak.

- Nobel ödüllü iktisatçıların, dünya halklarına refah vaadiyle yola çıkarak sermayenin, malın ve işgücünün serbestçe dolaşımını şart koşan ‘küreselleşmeyi’ parlattığı 2000’li yılların başında, liberalizasyonun dünyadaki siyasi ve ekonomik dengeleri bu ölçüde bozacağı tahmin edilememişti. Ulus-devlet sermaye çatışmasını ya da Doğu-Batı çekişmesini bu ölçüde keskinleştireceği öngörülememişti.

- Ne küreselleşmede yaşanan başarısızlık ne de terbiye edilmeye çalışılan ülkelere uygulanan yaptırımların, Brexit’in veya zemini giderek güçlenen korumacı politikaların ortaya çıkardığı belirsizlikler, dünya ticaretindeki bu sıkışmışlığı açıklamaya yeterli olabilir.

- Ticareti sınırlayan esasen güç mücadelesidir, bu alandaki savaşın temelinde teknoloji geliştirme, ona hakim olma ve onu koruma kaygısı vardır demek de eksik kalır.

- Tespit edilmesi gereken bir başka durum küresel üretimin dış ticaretten fazla geliştiği.

- Bütün ülkeler üretim alanlarını tahkim etmek ve dışa bağımlı alanlarını azaltmak zorundalar. Geçtiğimiz yıl küresel ihracatı %54 artan tarım makinaları bu tahkimatın sadece sanayide olmadığının ve olamayacağının en güzel örneği.

- Bölgesel işbirliklerinin yerini ikili STA’lar alıyor, devletler içe dönüyorlar. 
Bir taraftan da kural tanımayan bilişim şirketlerini geri kalmış hukuklarıyla zaptı rapt altına almaya çalışıyorlar.

- Böyle bir dönemde Türkiye’nin Makinecilerinin ülkenin bütün stratejik planlarında öncelikli kılınması kaçınılmaz bir durum.

- Dünya mal ticaretinin en büyük kaleminin makineler olması (%13), yani en çok döviz getirebileceğimiz alanın makine imalatı olması elbette bir sebep.

- Makina dış ticaretinden son 10 yılda 150 milyar dolar açık vermiş olmamız da önemli.

- Kendi üretim teknolojilerimizi geliştirmedikçe sanayimizin dışa bağımlı olacağı, sanayicilerimizin teknolojiyi geliştiren ülkelerin sanayicileri ile rekabet edemeyeceği de bir vaka.

- G7 üyelerinin ilk üç ihracat kalemi içinde makinanın birinci veya 2 sırada oluşu da geçerli bir ikna unsuru ama kararlılık, esasen, Türkiye’de makine sektörünün ulaşmış olduğu rekabetçiliğin verdiği güvene dayanıyor.

- Dünya mal ticareti 5.925 ürün üzerinden yapılıyor.

- İlk 1.000 ürünün küresel ithalat içindeki payı %84.

- Dış ticaretten sorumlu kuruluşların stratejik analizleri Türkiye’nin ilk 1.000 üründen 285’inde rekabet avantajına sahip olduğunu gösteriyor.

- Açıklanmış Mukayeseli Üstünlükler (RCA) yöntemi, bir ürünün bir ülkenin ihracatı içindeki payı ile o ürünün dünya ithalatı içindeki payını mukayese ederek rekabet kabiliyetini belirliyor.

- Buna göre en üstün olduğumuz 285 kalem içinde birinci sırada 29 ürün ile makineler, müteakiben 21 ürün ile elektrikli makineler ve elektronik geliyor.

- Onları plastikler, kara taşıtları ve demir-çelik izliyor.

- Bu durum, makine sektörünün kendi İhracatçı Birliği’ni kurduğu 2002’den bu yana sağladığı artışı bilenler veya takip edenler için hiç şaşırtıcı değil.

- 1,7 milyar dolardan 17 milyar dolara yükselen makine ihracatımız, senelik %15 ortalama ile artıyor.

- Dünya makine ihracatının aynı dönemde ancak 2 misli artabilmiş oluşu, başarımızı emsalsiz kılıyor.

- Öte taraftan, Türkiye’nin toplam ihracatının 4,5 kat arttığı aynı dönemde sağlanan 9 katlık artış, sektörümüzün diğer sanayi dallarımızdan çok daha rekabetçi olduğunun bir başka göstergesi.

- Alıcılar ya da kullanıcılar tarafına bakıldığında bu gerçeği pekiştiren pek çok veri bulunuyor.

- Dünyanın en büyük makine ithalatçısı ABD, senede 400 milyar dolarlık makine alıyor.

- Türkiye’den yaptığı ithalatta makineler %16 ile birinci sırada geliyor.

- Dünyanın ikinci büyük makine ihracatçısı Almanya, senede 165 milyar dolarlık makine ithal ediyor.

- Türkiye’den yaptığı ithalatın içinde makineler yine %16 ile birinci sırada.

- Birinci pazarımız Almanya, ikinci pazarımız ABD, senede bizden 4 milyar dolarlık makine ithal ediyorlar; hem de en pahalılarını. Ortalamanın 2 mislini aşan ihraç fiyatlarımız, tercih ettikleri makinelerimizin teknolojik seviyelerinin ve kalitelerinin, firmalarımızın güvenilirliğinin ve sektörün itibarının göstergesi.

- Artık, Türkiye, ihracatını %10’undan fazlasını orta-yüksek teknolojili alan olarak tanımlanan makina imalatından yapıyor.

En fazla sayıda Ar-Ge merkezi makine imalatçılarında

- Hedef, ileri ülkelerde olduğu gibi bu payı %15’in üzerine çıkarmak, makinayı en büyük iki ihracat kalemi içine yerleştirmek.

- Bunun için ölçek ve verimlilik sorunları aşılmalı.

İç pazarda niteliğin, nicelikten önce geleceği, katı piyasa denetimi ve gözetimi uygulamaları neticesinde ar-ge ve inovasyonun güvenceye alınacağı, kayıtdışı ile amansızca mücadele edilerek haksız rekabetin önüne geçileceği bir yatırım ve faaliyet ortamına ihtiyaç var.

- Sektörün NİŞ alanlarda teknoloji geliştirmek için bütün dünyada olduğu gibi KOBİ yapısında kalması gereği anlaşılmalı, bu zorunluluk ne algıda bir zaaf ne de koruma ve kollamada bir eksiklik yaratmalı. Sonuç itibariyle ülke sanayiinin rekabetçiliği, makina sektörünün rekabetçiliği kadar olabilecektir.

Devletin “yeniden sanayileşmek” başlığı altında hayata geçireceğini açıkladığı bütün stratejilerde makina imalat sektörüne verdiği önem ve önceliğin bir zorunluluk olduğu topluma iyi anlatılmalıdır.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar