Türkiye’nin ekonomik büyüme bağlamı değişiyor mu?
DOÇ. DR. İBRAHIM SEMIH AKÇOMAK - ODTÜ, Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi
On birinci Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu (ÖİK) toplantıları tüm hızıyla devam ediyor. Pek çok farklı başlıkta toplanan ÖİK’larda büyüme dinamikleri toplantılarının başlıca konusu Ar-Ge ve yenilik oldu. Daha doğrusu Türkiye’nin ekonomik büyüme vizyonu, sürdürülebilir kapsayıcı büyümenin sağlanabilmesi için Ar-Ge, yenilik ve girişimcilik vurgusu içeriyor. Ekonomik büyümenin temel belirleyicileri olan emek, sermaye ve bilgi tabanı konularındaki derin sorunlarımızı çözmeden bu vurgunun bir anlamı var mı sorusunu şimdilik bir kenar bırakalım (büyüme dinamikleri ÖİK’sındaki bazı katılımcıların ortak görüşü).
Son yıllardaki bazı gelişmeler Ar-Ge, yenilik ve girişimcilik alanlardaki politika kurgusunun değişebileceği sinyalini veriyor. Son dönemlerde politikacının dili ile politika araçlarını tasarlayan bürokratlar arasında bir yaklaşım farklılığı gözlemleniyor. Önümüzdeki yılların ekonomik büyüme bağlamını ve büyümenin temel dinamiğini belirleme açısından bu yaklaşım farklılığını ilginç buluyorum. Politikacılar daha çok devletin birincil rol oynadığı büyük projeler vasıtasıyla, güçlü ve büyük Türkiye imajını yerleştirerek ekonomiyi canlandırmayı amaçlıyor gibi gözükürken, politika araçlarının KOBİ’lere ve girişimcilere yönelik neo-liberal araçlardan oluştuğu görülüyor. Gözlemlediğim bu durumu somutlaştırmak adına iki örnek vereyim.
Politikacılar milli otomobil, tren, uçak vb. gibi devletin temel fikir ve fon sağladığı projeleri ön plana çıkarıyor. Şimdilik üçüncü havaalanı, yollar, hızlı tren, kanal İstanbul gibi altyapı ve inşaat projelerini bir kenera bırakıp üretime odaklı projelere bakalım. Örneğin Gebze’de kurulması planlanan silikon vadisi benzeri yapıda büyük projelerin kamu-özel sektör ortaklığıyla desteklenmesi gibi bir model tasarlanıyor. En azından iktidarın dili böyle bir sinyal veriyor.
Büyüğün ön plana çıktığı bir ortamda nasıl bir yenilik, KOBİ ve girişimcilik politikası olmalı diye düşünmek lazım. Zira Türkiye’de politika tasarımları çoğunlukla küçüğü ve artımsal yenilikleri ön plana çıkaran neo-liberal bir kurgu benimsiyor. Türkiye’de küçüğü doğrudan ve dolaylı olarak destekleyen pek çok mekanizma bulunmaktadır. Ancak büyüğü desteklemek ya da bizzat büyük yaratmak farklı bir politika kurgusu gerektiriyor. Güncel bir örnek vermek gerekirse, Elon Musk şu an herkesin dilinde. Ancak Elon Musk tarafından yaratılan şirketlerin 4.9 milyar dolarlık kamu fonu kullandığından kaçımızın haberi var? Büyük yaratmaktan kastım bu aslında. Türkiye’de gözlemlenen büyük projeler ve fonların fonu eğilimi aynı zamanda kalkınmacı devlet, ya da bir adım öteye geçerek girişimci devlet, anlayışına mı kayıyoruz diye sormamıza neden oluyor. Bir diğer ifadeyle, Türkiye’de devlet düzenleyici bir rolden daha ötesini mi istiyor?
Diğer bir örnek devletin fonlama mekanizmasındaki anlayış değişikliği. Kabaca iki tür destek çerçevesi var. İlkinde sorunu devlet yaratır, uygun oyuncuları belirler ve bu oyunculardan sorunu çözmeleri istenir. Yani fikri devlet yaratır; fonu devlet sağlar (Amerika DARPA örneği).
İkincisinde fikri şirketler bulur; devlet göreceli olarak iyi bulduğu fikirlere para verir (Türkiye’de TUBİTAK örneği). Büyük projeler hareketi ve fonların fonu gibi yaklaşımlar ikinci modelden birinci modele bir kayma mı var diye düşündürüyor insanı. Böyle bir kayma varsa, değişen fonlama anlayışında KOBİ, Ar-Ge, yenilik ve girişimcilik politikaları tasarımlarının nasıl değişeceği sorusu ortaya çıkıyor.
Bu ve benzeri sorular sadece önümüzdeki yılın değil, belki 10-20 yıllık bir süreçte Türkiye’nin nasıl büyümek istediğini belirleyecek.