Türkiye’nin bir Viko’su daha yok!
İçimden keşke Viko satılmasaydı demek geliyor. Ama geleceğe dönük yatırımları yapamaz, geriye giderdi. Şimdi onu satın alan dünya devi Panasonic ile büyüme gücü artıyor. Ama gönlümden geçen, devletin böyle şirketlere sahip çıkıp, Türkiye’nin Panasonic’lerini yaratma vizyonunu ortaya koyması... O da lazım ama inovasyona sıfırdan yatırım yanında var olanlara sahip çıkmak inanın daha az maliyetli. Viko’yu CEO Nusret Kayhan Apaydın’dan dinledim...
Niyetim, geçtiğimiz yıl sonlanan ve belki son dönemin Türkiye’deki en büyük reel sektör satın almalarından biri olan Panasonic’in Viko’yu satın almasının yarattığı değeri gözardı etmek değil. Bu dünya devi, Viko’yu büyüterek bölgesel anlamda gücünü artırırken, Türkiye ekonomisine de büyük katkı sağlayacak kuşkusuz... Ama özellikle Panasonic’in de yıllar önce bir anahtar-priz işinden çıkarak büyüdüğünü öğrenince bu konuya değinmeden geçemedim. Viko markasını yaratan Viktor Kohen ve onu 1980 yılında satın alıp 30 yıllık süreçte inovasyon ve markalaşma ile büyük değer yaratan girişimciler Cahiz Durmaz, Ali Dağbaşı... Onlarla hiç tanışmadım, konuşmadım ama girişimcilerin iyi bir yere getirdiği Viko’yu kendi başlarına, hedefleri olan bir dünya markası yapmaları zordu. Burada birebir devlet desteği lazım, öyle teşvik falan değil. Bizzat ortak gibi hareket etmekten bahsediyorum... Tıpkı Samsung’a, LG’ye Güney Kore’nin yaptığı gibi... Böyle kaç tane markamız var ki... Bunları korumazsak, 10 tane dünya markası nasıl çıkaracağız? Şimdi biraz şirketin son durumuna gelelim... Viko’yu son 6 yıllık sürecinde şirketin CEO’su Nusret Kayhan Apaydın’dan dinleyelim:
“Son yılların Türkiye açısından da en başarılı satın alma operasyonlarından biri... 567 milyon dolar üzerinden değerlendi ve yüzde 90 hisse 462 milyon dolar gibi bir değere ulaştı. Reel sektördeki en büyük satın almalardan biri oldu. Türkiye’de aslında çok az marka böylesine bir başarı yakalamıştır. Viko da bir Beko veya Vitra gibi Türkiye’nin yarattığı bir marka... Birebir tüketiciye sunulan bir ürün gamında olduğunu da unutmayalım... “
Viko’nun marka süreci
Bu başarı sürecinin arkasındaki kritik stratejileri sordum Apaydın’a şöyle anlatıyor: “1980 yılında 500 metrekare fabrika ve Viko markasını vizyoner iki genç insan devralıyorlar. Ondan sonra ürün gamını grup prizler ve bazı aksesuarlar üreten formattan, elektrik anahtar ve prizleri üretimine de geçiş yapılıyor. Sonra hızlı bir büyüme süreci ve 2013 yılındaki satın almayı yaratan güçlü konuma geliyor... Burada temel motivasyon ve inovasyonun süreçlere inşa edilmesi ve toplam kalite yönetiminin gerçekten yaşatılması ve neticesinde ortaya çıkan bir marka ve değer... Bu hem ürün inovasyonunu, hem işletme yönetimini hem de pazarlama-satış inovasyonunu kapsıyor. Piyasadaki ürünlerin kalite anlamında sorunlu olduğunu görüyorlar. Boşluğu görüyorlar... Ve kaliteli ürünleri piyasaya sürüyorlar ve onun üzerine pazarlama inovasyonunu katıyorlar.”
Pek çok pazarda lider
Nusret Kayhan Apaydın burada pek çok pazarda başarı yakalanmasına dikkat çekiyor. Pek çok ülkedeki başarı halen artarak devam ediyor. Görünen o ki Panasonic ile bu daha da yükselecek. Apaydın şöyle diyor:
“Ürün gamına bu süreçte elektronik sayaçlar, alçak gerilim ürünleri, sigorta kutuları, akıllı bina otomasyon sistemleri gibi, teknoloji ve inovasyon içeren ürünler ekleniyor ve pazar başarıları geliyor. Dünya çapında bir marka yaratılmış Türkiye’den. Bugüne geldiğimizde ana ürün gamlarında Türkiye’de yüzde 50 civarında bir pazar payımız var. Türkiye dışında Ukrayna’da yüzde 35 pay ile pazar lideri, bu ülkelerin hepsinde dünyanın büyük oyuncuları var. Kazakistan, Özbekistan, Gürcistan pazar lideriyiz... Kosova, Angola, Rusya, Makedonya, Romanya ve Polonya da ise önemli bir oyucuyuz... Bu ülkeler dünyaya yeni açılırken, riskleri göze alıp bu ülkelere girmek ve kaliteli ürünler sunmak pazarda başarıyı getiriyor”.
Panasonic ile aynı alanlar
Apaydın ile biraz da Panasonic’den bahsettik... Yeni adımlarla Viko’nun vizyonu da genişliyor. Ama biraz Panasonic’in stratejilerini anlamakta fayda var. Viko CEO’su Apaydın şöyle anlatıyor: “Panasonic’in temel ana çıkış noktası anahtar-priz üretimi. Yüzde 25 ile Asya-Pasifik’de pazar lideri, dünyada da ikinci sırada. 2018 yılı, 100. kuruluş yıl dönümleri ve anahtar-piriz üretimini temel iş birimi kabul ettikleri için, dünyada birinci olmak gibi bir hedefleri var. Dolayısıyla Viko’nun satış sürecine girmesi onlar açısından da cazip bir ortam oluşturuyor. Kaldı ki 3 yıl öncesinden bizi takip ediyorlarmış. Bulunduğumuz pazarlarda araştırmışlar. 2013 yılında stratejik süreç tamamlandı ve 28 Şubat 2014 yılında yüzde 90 hisse Panasonic’e geçti. Sermaye artışıyla bu oran yüzde 98’e çıktı bugün.”
Neden Viko’ya yatırım yaptı?
CEO Nusret Kayhan Apaydın’a Panasonic Viko’ya niye yatırım yaptı diye sorduğumda, aldığım yanıt şöyle oldu: “2018 yılında anahtar priz gruplarında dünyada 1. sıraya yükseltmek istiyorlar... Bunu yaparken, sadece Asya-Pasifik’de olma şansları yok. Çünkü priz kullanımlarının 3 farklı tipi var. Amerikan, Avrupa ve Britanya... Asya-Pasifik’de Amerikan ve Britanya sisteminin farklı versiyonları var. Avrupa ise onların ürün gamında yok gibi... Biz ise Avrupa sistemlerine uygun ürünler üretiyoruz ve Avrupa’da ihracat yapmadığımız ülke yok. Bunun yanında, Endonezya’dan Afrika’ya tüm dünyada 70 ülkeye ihracat yapıyoruz. Bizi satın alarak, İngiliz, ABD’nin yanı sıra Avrupa gamını tamamlamış oluyorlar. Batıyı gidelim stratejileri var. Önce 2007 yılında Hindistan’ın en büyük anahtar ve priz firmasını satın aldılar, bir sonraki adımda Türkiye fırsatı önlerine çıkıyor. Çok özel konumu var Viko’nun... Avrupa, Afrika, Ortadoğu tüm kapılara ulaşıyorlar.”
Her segmentte lideriz
Dünyadan nasıl görünüyor Viko, şirketin yeri nedir? Yanıtı şöyle oldu Apaydın’ın: “Anahtar ve priz gruplarında standart, orta ve premium kategorilerinin hepsinde iyi bir oyuncuyuz. Ancak dikkat edilmesi gereken en önemli şey her ülkede beğeniler çok farklı. Ve Viko gerçekten her kategoride bu beğenilere hitap eden dizayn ve teknoloji üretimlerini gerçekleştirebiliyor. Tüm bu segmentlerde pazar lideriyiz. Yani bu sadece bir fiyat başarısı değil. Bu ölçekte başarı tek bir kanattan gelmez. Bütün kanatların iyi olması gerekiyor. Pek çok ilklerimiz var. Tasarımlarımızı, kendi ekibimiz yanı sıra ünlü tasarımcılarla da çalışıyoruz. Örneğin ünlü endüstriyel tasarımcı, Mirzat Koç ile birlikte çalışıyoruz. Ar-Ge ve dizayn ofisimizde 65‘in üzerinde çalışanımız var. Panasonic sonrasında tüm bunlar daha da hızlı gelişiyor”.
Yeni Viko, yeni ürünler
Panasonic ve yeni Viko’yu CEO Nusret Kayhan Apaydın şöyle anlatıyor: “Panasonic 8 trilyon yen cirosu olan bir şirket... Bu bugünkü kurla 65 milyar dolar yapıyor. Ama bir yıl önce 75 milyar dolardı. 4 tane ana grup var: Ev gereçleri, otomotiv-endüstriyel grup, görsel-işitsel, eko-çözümler denen gruplar. Biz en son gruba bağlıyız ve bu 65 milyar dolarlık ciro eşit olarak 4’e ayrılıyor. Ürün gamı çok geniş... 1.5 yılda bu ürün gruplarından bizim yelpazemize pazarlama ve satış olarak giren ürünler oldu. Elektrikli el aletleri, matkaplar ve benzer ürünler. Batarya teknolojisinde çok iyi oldukları için bu alanda dünyanın en iyi ürünleri. Yangın algılama sistemleri, kapalı devre görüntüleme sistemleri. Son olarak güneş enerjisi panelleri girdi yelpazemize... Şimdi, LED aydınlatmaya giriyoruz. Asya Pasifik’de aydınlatma konusunda Panasonic çok büyük. Şimdi Viko ile bulunduğumuz bölgelere de giriyor olacağız. Belki bunlar ileride üretim süreçlerine de dönebilir. Türkiye’de güneş enerjisinde ilk projelerimizi de gerçekleştirdik.”