Türkiye’den Avrupa’ya BYD röveşatası!
Bugün Sayın Cumhurbaşkanı’ndan Çin’in BYD’sinin Türkiye’ye 1 milyar dolarlık bir yatırım yapacağı haberini detaylarıyla almamız mümkün.
İçeride enflasyon ve her geçen gün ağırlaşan yaşam koşulları; dışarıda ise dünya nüfusunun yarısından fazlasının oy sandıklarına gittiği diğer yarısının da iç karışıklıklar, savaşlar ya da açlıkla mücadele ettiği bir süreçten geçiyoruz ki gündem her daim sıcak!
Bu süreçte Türkiye, Haziran 2023 seçimlerinden bir süre önce başlatmış olduğu dış politikada normalleşme ve ardından kendisine çizdiği yeni rotada ilerleme adımlarını başarılı bir biçimde sürdürüyor. Ekonomik olarak her ne kadar içeride, enflasyonla mücadelenin faturası her zaman olduğu gibi sabit ve düşük gelirli geniş halk kitlelerine kesiliyor olsa da küresel konjonktürdeki kırılmayı lehimize çevirdiğimiz taraflar da mevcut.
Avrupa atılan şık gol!
Bunlardan biri de ABD ile teknoloji savaşı içerisinde olan Çin’in Türkiye ilişkileri; geçtiğimiz ay 10 ve 20 haziran tarihlerinde Dünya Gazetesi’nde kaleme aldığım iki yazının içeriğinde de Çin’in Türkiye’ye teknoloji yatırımları var.
Başlıktan da anlaşılacağı üzere ben bu haberi, özellikle de Avrupa’ya atılmış şık bir röveşata golüne benzetiyorum: Önce tüm tipteki Çinli arabalara konulan ilave tarife, ardından geçtiğimiz hafta Şangay teması sonrası, yatırım teşvik belgesi kapsamında gümrük muafiyetinden yararlanarak gerçekleştirilen Çin menşeli oto ithalatının bu vergiden muaf tutulması ve gelen 1 milyar dolarlık doğrudan yatırım… Avrupa Futbol Şampiyonası’nın üzerine siyasetin acımasız gölgesi düşmüşken, gelen bu karar, kontrataktan nefis bir gol olmuyor mu?
Bıden Trump’ı aratmıyor
ABD’nin Çin’e başlattığı merkantilizm boyutundaki korumacı yaklaşımın gerekçesi ulusal güvenlik riski, bu bahane ile Biden’ın şimdiye kadar ortaya koymuş olduğu siyaset hem rakibi hem de selefi olan Trump’ı aratmayacak nitelikte. Sadece Trump iktidara gelirse bu tür tarifeleri daha önce olduğu gibi Avrupa’ya da yansıtacak olması bir endişe konusu. Diğer taraftan AB, şimdiden ABD tarafından kendisine angaje edilen tarife veyahut yaptırımları uygulamanın bedelini ziyadesiyle ödemektedir.
Avrupa’daki parlamento ve ülkeler bazındaki seçim sonuçlarının tek nedeninin göçmen politikaları olmadığı, aynı zamanda Rusya yaptırımları ve Çin ile ticari ilişkilerde ABD yanlı tavır almasının getirdiği ekonomik sonuçların da önemli bir gerekçe olduğu yadsınamaz.
Hatta küresel ticaretteki bu korumacı yaklaşımlar Avrupa siyasetinde ayrışmalara ve birliğin güç kaybetmesine yol açmaktadır.
Moskova ziyareti şaşkına çevirdi
Bu duruma güncel bir örnek Macaristan Başbakanı Orbán’ın Cuma günü Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir araya gelmesidir. Bu gelişme AB’ni neredeyse şaşkına çevirdi çünkü aynı hafta Macaristan, AB’nin dönüşümlü başkanlığını devralmıştı ve başkanlar, bu görüşmenin AB’yi temsil etmediği açıklamasını yaptılar. Macaristan, AB’den bağımsız hareket etmek isteyen sağcı bir başkanla yönetiliyor ve açıkçası AB’nin en güçlü ekonomisi Almanya’nın tersine bu işten ziyadesiyle de kârlı çıkmıştır. Yatırım Teşvik Ajansı’nın raporuna göre Çin, 2020’den sonra 2023’te de Macaristan’daki en büyük yatırımcı olmuş durumda.
Türkiye, önemli bir NATO üyesi ancak hem Çin’in Bir Kuşak Bir Yol İnisiyatifinde yer alacak koridorları hem de geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı Şangay İş Birliği Örgütü bölgesinde yer alıp, hem de BRICS oluşumuyla AB’ye de kapıyı kapatmadan yeşil ışık yakıyor. Bu durum bazıları tarafından çelişki kabul edilirken, bana göre yeni dünya düzeninde Türkiye’nin kilit bir rol oynayabilmesi için çizilmiş fevkalade bir rotadır. Dolayısıyla Çin ve BAE gibi Küresel Güney’in güçlü sermayelerini ve know-how ını ülkemize çekmek ve siyasi olarak da Batı dünyası ile Rusya arasında NATO üyesi bir güç olarak köprü oluşturmak lehimizedir.
Umarım ve dileğim odur ki bu doğrudan nitelikli yatırımların devamı gelir ve ulusça yeni bir kalkınma hamlesi başlatırız.