Türkiye’deki krize IMF nokta koydu
Farkında mısınız iki haftadır, enflasyonun %25’e dayandığı, Türk lirasının bu yıl en çok değer kaybeden paralardan biri haline geldiği, yalnızca inşaat sektöründe 2,500 firmanın konkordato ilan ettiği bir ülkede, ekonomik krizin yaşanıp yaşanmadığını ve meleklerin cinsiyetini, pardon McKinsey’in şeytanlıklarını tartıştık biz.
Dünya ekonomisindeki ve ülkemizdeki gelişmelerle ilgili olarak piyasalarda ve dünya medyasında yapılan değerlendirmelerde ise iki nokta öne çıktı son haftalarda. İlk olarak dünya ekonomisindeki senkronize büyümenin yerini genel bir duraklamaya bırakmakta olduğu vurgulandı. İkinci olarak, ABD ekonomisinin ve doların güçlendiği ortamda, özellikle bazı ‘Yükselen Pazar’(YP) ülkelerinin ciddi sorunlarla karşılaşabileceği ileri sürüldü. Sorun yaşayan YP ülkeleri denince ilk akla gelen iki ülke ise Arjantin ve Türkiye oldu.
IMF’nin dün açıklanan Economic Outlook (Ekonomik Görünüm) raporunda da aynı noktalar üzerinde duruluyor. Dünya ekonomisindeki gelişmelerle ilgili tahminlere aşağıda değineceğim ama öncelikle IMF’nin Türkiye ile ilgili olarak yaptığı son tahminlere ve değerlendirmelere değinmek istiyorum.
Türkiye’nin kırılganlığı
IMF’nin dün açıklanan Economic Outlook (Ekonomik Görünüm) raporunda, Türkiye ile Arjantin’in YP ülkelerinin büyüme hızını aşağı çeken ve bu ülkelere yönelik kuşkuları besleyen ülkeler olduğu birkaç kez belirtiliyor. IMF, Türkiye ekonomisinin 2018’de %3.5, 2019’da ise ancak 0.4 büyüyebileceği tahmin ediyor. IMF Nisan ayında yapmış olduğu tahminde Türkiye ekonomisinin 2018’de % 4.4, 2019’da % 4.0 büyüyeceğini tahmin etmişti.
IMF’nin Türkiye ile ilgili son değerlendirmesinde, hızla değer kaybeden liranın, yükselen borçlanma maliyetlerinin belirsizliği artırdığı, bunun da yatırım ve tüketim talebini frenlediği belirtiliyor ve “Türkiye ekonomisi sermaye hareketlerindeki olumsuz gelişmelere ve jeopolitik risklere karşı çok kırılgan hale gelmiştir”, deniyor.
Financial Times gazetesinin IMF raporuyla ilgili olarak yaptığı yorumda da, Arjantin, Brezilya, İran ve Türkiye “büyüme performansı gerileyen ülkeler” olarak anılıyor ve “Türkiye’de Erdoğan yönetimine duyulan güven kaybından kaynaklanan krizin ülkeyi yükselen enflasyonla aynı anda resesyona sürükleyebileceği”, ileri sürülüyor.
IMF raporu da Türkiye ekonomisinin diğer YP ülkelerini de etkileme potansiyeline sahip derin bir kriz yaşamakta olduğunu tescil ediyor. Türkiye ekonomisinin içine sürüklendiği bu derin krizden çıkabilmesi için her şeyden önce dış dünyadaki bu olumsuz algıyı değiştirmesi ve krizden çıkış için ihtiyaç duyduğu dış finansman kaynağını çekebilmesi gerekiyor. Bu algının değişmesi için piyasaların, tutarlı bir krizden çıkış programının kararlılıkla uygulanacağına inandırılması şart.
Türkiye bu kadar kritik bir noktadayken gündemi McKinsey komedisinin işgal etmesi ve piyasaların güvenini daha beter sarsacak beyanların en yetkili ağızdan tekrarlanmakta olması Türkiye’nin işinin çok zor olacağını düşündürüyor.
Dünya ekonomisinde kaygılar
IMF Başkanı Christine Lagarde, şu anda Endonezya’da sürmekte olan IMF-Dünya Bankası yıllık toplantısından önce yaptığı konuşmada, başta ticaret savaşları tehdidi olmak üzere son dönemde meydana gelen olumsuz gelişmelere değinmiş ve “dünya ekonomisinin ufkunda kara bulutlar belirdi”, demişti.
IMF’nin dün açıklanan World Economic Outlook(Dünyanın Ekonomik Görünümü) raporunda yer alan yeni tahminler de dünya ekonomisindeki büyümenin yavaşlayacağına işaret ediyor. IMF’nin son tahminlerine göre dünya ekonomisinin 2018 ve 2019’da da 2017’de olduğu gibi % 3.7 büyümesi bekleniyor. Oysa IMF, Nisan ayında açıkladığı tahminlerde küresel büyümenin bu yıl ve gelecek yıl %3.9’a yükseleceğini belirtmişti.
OECD’nin açıkladığı son öncü göstergeler de OECD üyesi ülkelerin büyüme momentumunun gerileme eğilimine girdiğini gösteriyor. Büyüme momentumunu koruyan OECD ülkeleri arasında ise ABD ve Japonya başı çekiyor.
IMF tahminlerine göre bir bütün olarak YP ülkelerinin bu yıl ve gelecek yıl, 2017’de olduğu gibi %4.7 büyümesi bekleniyor. IMF, Temmuz ayında açıkladığı tahminlerde YP ülkelerinin 2018’de % 4.9, 2019’da % 5.1 büyüyeceğini belirtmişti. YP ülkelerinin 2000-2013 döneminde ortalama olarak %6.1 büyüdüğü hatırlandığında bugün gelinen noktanın hiç de parlak olmadığı söylenebilir.