Türkiye’de şeker fabrikaları: Dünü, bugünü, yarını
- Şeker fabrikalarının dünü
İlk şeker fabrikalarımız Uşak ve Alpullu Şeker Fabrikaları. Kuruluş çalışmalarının başlaması ve temel atma kriterine göre birincilik Uşak’ta. Üretime geçiş kriterine göre ise birincilik Alpullu’da.
Uşak Şeker Fabrikası kuruluş çalışmalarına Uşaklı Molla Ömeroğlu Nuri tarafından daha Cumhuriyetimizin kuruluş yılında, 1923’te başlanmış. Soyadı Kanunu ile Şeker soyadını alan Nuri Şeker bir halk girişimi olarak başlattığı Uşak Terakk-i Ziraat Türk Anonim Şirketi'nin fabrikasının temelini 6 Kasım 1925 tarihinde atmış ve fabrikanın üretimine geçişini bir yıl sonra, 22 Aralık 1926 tarihinde gerçekleştirmiştir. Küçük pay sahibi binlerce ortakla kurulmuş halka açık bir şirket.
Uşak Şeker Fabrikası’nın kuruluş çalışmaları devam ederken 22 Aralık 1925 tarihinde de Alpullu Şeker Fabrikası’nın temeli atıldı. Daha bir yıl dolmadan, Uşak Şeker Fabrikası’ndan bir ay önce de, 26 Kasım 1926 tarihinde işletmeye açıldı. Yine anonim şirket statüsünde halka açık bir işletme olarak kurulan Alpullu Şeker Fabrikası esasen bir devlet işletmesi niteliği taşıyordu. Fabrikaya bir talimatla yüzde 68 İş Bankası ve yüzde 10 da Ziraat Bankası ortak edilmişti. Kurucu ortakların (10 kişi) da beşi milletvekili, beşi de tüccar kişilerdi. Tüccarlardan biri de şeker kralı olarak ünlenmiş olan Hayri İpar’dı. Bu 10 kişi ile yine az sayıda Trakya köylüsü şirkette yüzde 22’lik bir paya sahipti. Alpullu Şeker Fabrikası Kazım Taşkent başkanlığındaki bir teknik heyetin Avrupa’ya giderek Çekoslavakya, Avusturya, Almanya, Fransa ve Belçika’yı dolaşarak, görüp inceleyip bilgi alarak ve bu çalışmalar sonucunda bir Alman fabrikasına sipariş edilmesiyle 11 ay gibi kısa bir sürede tamamlandı.
Daha sonra 1933 yılında yine Kazım Taşkent yönetiminde Eskişehir Şeker Fabrikası ve 1934 yılında da, aşağıda hikayesini sunacağımız, Muammer Tuksavul yönetiminde Turhal Şeker Fabrikaları kurularak üretime geçmiştir. Bir yıl sonra da, 6 Temmuz 1935 tarihinde, bu 4 şeker fabrikamız 3 milli bankamızın (Ziraat Bankası, İş Bankası, Sanayi ve Maadin Bankası) eşit paylarla ortak oldukları tek bir şirket çatısı altında toplanarak 22 milyon TL sermayeli Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. kurulmuştur.
1950 yılına kadar zaman zaman tevsi edilen bu 4 şeker fabrikası ile şeker üretimi yürütüldükten sonra, 1951-1956 arasındaki 5 yıl içinde 11 yeni fabrikanın kurulmasıyla şeker fabrikaları 15’e çıktı. 1962’de Ankara, 1963’te Kastamonu Şeker Fabrikaları kuruldu. Bu son iki fabrikanın kuruluşunda şirket bünyesinde geliştirilen 2 atölyede, Ankara ve Kastamonu fabrikalarının yüzde 65’i imal edildi. Türkiye Şeker fabrikaları ülkenin en önemli makine atölyeleri sahibi oldu.
200’li yıllara girildiğinde ülkemizdeki şeker fabrikası sayısı 30’a ulaşmıştı. 2005 ve 2007 yıllarında üretime geçen 3 özel sektör fabrikası (Çumra, Boğazlayan ve Aksaray) ülkemizde şeker pancarından şeker üreten fabrika sayısı 33’e çıktı.
Dünün bir başarı hikayesi: Turhal Şeker Fabrikası
Hikayemizin kahramanı Muammer Tuksavul. Rahmetli Tuksavul 1930 yılında Almanya’daki kimya mühendisliği öğrenimini tamamlamış ve genç Cumhuriyetimizde sanayileşme rüzgarlarının estiği heyecanlı bir dönemde yurda dönmüştür.
Genç mühendisimiz ertesi yıl Kazım Taşkent ile tanışır. Rahmetli Taşkent o yıllarda 1933’te üretime geçen Eskişehir Şeker Fabrikası'nı kurma çalışmalarını yürütmektedir. Muammer Tuksavul ilk deneyimini Eskişehir Şeker Fabrikası'nın yapımında gerçekleştirir. Bu fabrikanın yapımında önemli tecrübeler kazanan Tuksavul’un kendine olan güveni artmıştır.
Eskişehir Şeker Fabrikası'nın kuruluşu başarılı bir şekilde gerçekleştirildikten sonra, 1934 yılında Turhal Şeker Fabrikası'nın kurulması görevi genç mühendisimiz Muammer Tuksavul’a verilir. Henüz otuz yaşına yeni girmiş olan Tuksavul bu görevine büyük bir heyecanla sarılır.
Muammer Tuksavul, “Doğu’dan Batı’ya” adlı anı kitabında Turhal Şeker Fabrikası'nın kuruluş hikayesini anlatır. O dönemin çok olumsuz şartlarında bu fabrikayı 9 ay gibi çok kısa bir dönemde üretime geçirir. Toprağa ilk kazma vurulmasından şeker üretiminin gerçekleştirilmesine kadar kadar geçen süre sadece 9 ay olmuştur. Hem de 1934 yılının Turhal’ında.
O yıllarda bu süre hakikaten bir mucizedir. 1934 yılında bir sanayi tesisi kurmak için Türkiye’nin, hele hele Turhal’ın şartları çok olumsuzdur. Turhal’da elektrik yoktur. Bir an önce fabrikayı üretime geçirebilmek için gemici fenerleriyle günde 3 vardiya çalışılır. Fabrika inşaatında çalışan ameleler (o yıllarda işçinin adı ameledir), daha çok Turhal’ın fakir çevre köylerinden toplanmaktadır. Hafta sonunda ücretini alan amelelerin çoğu, o kadar paraya sahip olunca bir sonraki hafta işe gelmemekte, köyünde kalmayı tercih etmektedir. Dolayısıyla her hafta yeniden amele bulup işbaşı yaptırmak gerekmektedir.
Fabrikanın kuruluşunda çalışan Alman mühendisleri yörede kalıp çalışmalarını sürdürmeye motive edebilmek için Tuksavul’un bulduğu yöntem de ilginçtir. İstanbul’daki Alman Hastanesi’nin Alman aşçısını Turhal’a getirmeyi başarır. Bir de domuz çiftliği kurar. Alman mühendislere Alman aşçının elinden domuz pirzolası yedirerek onların Turhal’da kalmasını sağlar. O dönemde tam bir mahrumiyet yeri olan Turhal’da çalışan Türk mühendisleri de Muammer Karaca’nın tiyatro oyunlarını seyrettirerek yörede tutmayı başarır.
Bu hikayemizi noktalamadan önce bir anımıza da yer vermek istiyoruz. 1987 yılında Ticaret ve Sanayi Odası'nın bir toplantısına konuşmacı olarak katılmak üzere Prof. Dr. Kenan Mortan ve Dr. Rüşdü Bozkurt ile Tokat’a gitmiştik. Yukarıdaki girokrat hikayemizi o dönem Tokat Valisi olan rahmetli Recep Yazıcıoğlu’n anlattık. Vali, toplantıdan sonra telefonla Muammer Tuksavul’u aradı. O zaman 80 yaşını aşmış olan Tuksavul’a Wiesbaden’de ulaştı.
Yazıcıoğlu bizim de rahatça duyduğumuz o heyecanlı sesiyle Tuksavul’a şöyle sesleniyordu: “Sayın Tuksavul, Tokat’ta bir toplantı yapıyoruz. Herkes sizi, bu memlekete yaptığınız hizmetlerden dolayı minnetle yadediyor.”
Yazıcıoğlu’nun susmasından telefonda Muammer Tuksavul’un konuşmaya başladığını anladık. Yazıcıoğlu ahizeyi bize verip dinlettiğinde, Tuksavul’un sevinç ve heyecanla dolu ağlamaklı sesini duyduk. Övgüyü hak eden insanlarımızın övgüye ne kadar ihtiyaç duyduklarını bu vesileyle bizzat yaşamış olduk. Övgüyü hak eden insanlarımızı övelim., yergiyi hak edenleri de yermeyi ihmal etmeyelim. “Marifet iltifata tabidir” deyiminin en güzel atasözlerimizden biri olduğunu unutmayalım.
Genellikle marifet iltifatını er veya geç buluyor. Önemli olan iltifatı geciktirmeden yapmak. Ben yukarıdaki Tuksavul hikayesini 1995 yılında, o dönem Tokat Milletvekili olan ve bir süre Devlet Bakanlığı da yapmış olan Sayın Güler İleri’ye anlatmıştım. Aynı yıl, Turhal Belediye Encümeni kararıyla ilçede ki bir caddeye Muammer Tuksavul adının verildiğini; ayrıca Türkiye Şeker Fabrikaları Yönetim Kurulu kararıyla Turhal Şeker Fabrikası'nın adının Muammer Tuksavul Şeker Fabrikası olarak değiştirildiğini öğrendim. Bir süre sonra, o dönem fabrika müdürü olan Sayın Kadir Gülsün ile Belediye Başkanı Sayın Duran Evren, Tuksavul’un Turhal’a davet edildiği, cadde ve fabrika adlarının değiştirilmesi münasebetiyle düzenlenen törene bizzat kendisinin katıldığı, birlikte fotoğraflar çektirilip kutlamalar yapıldığı haberini verdiler. Bu gelişmeler atasözümüzün geçerliliğini kanıtlamış oldu. Tüm bu isimlere burada yer vermemizin nedeni, övgüyü hakkedenlere bir selam niteliği taşımaktadır. Evet, böylece bu güzel atasözümüzle noktalayalım hikayemizi: “Marifet iltifata tabidir.” Ama iltifatımızı geciktirmeyelim. Ne kadar erken olursa o kadar etkili olacaktır.
- Bugünü
Bugün 14 şeker fabrikamız özelleştirme gündeminde. Bor, Çorum, Kırşehir ve Yozgat fabrikaları için 3 Nisan 2018’e; Erzincan, Erzurum, Ilgın, Turhal fabrikaları için 11 Nisan 2018’e; Afyon, Alpullu, Burdur, Elbistan ve Muş fabrikaları için de 18 Nisan 2018’e kadar teklif verilecek.
Pancardan şeker üretiminin, doğal rekabet üstünlüğüne sahip şeker kamışı üreticileriyle rekabeti mümkün olmadığından ülkemizde şeker üretimi gümrük vergisi ile koruma altındadır. Şeker kamışı üretiminde maliyet daha düşüktür. Ülkemizde şeker ithalatına uygulanan koruma amaçlı gümrük vergisi 2004 yılından beri yüzde 13 olarak uygulanmaktadır.
Dünyadaki şeker üretiminin yüzde 77’si şeker kamışından, yüzde 23’ü şeker pancarından üretilmektedir. Üretimde ilk sırayı şeker kamışından üretim yapan Brezilya (40 milyon ton/yıl) almaktadır. İkinci sırada yine şeker kamışından üretim yapan Hindistan (20 milyon ton/yıl) bulunuyor. ABD’de hem şeker pancarından hem şeker kamışından üretim yapılmaktadır. Avrupa ülkelerinde ise üretimde hammadde olarak Türkiye gibi şeker pancarı kullanılmaktadır. İklim şartları bu bölgede şeker kamışı üretimi için uygun değildir.
- Şeker fabrikalarının yarını
Devlet işletmesi niteliğindeki şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kanımızca çağımız gereklerine uygun bir uygulamadır. Önemli olan bu özelleştirmenin nasıl yapılacağıdır. Burada özelleştirme konusuna sadece fabrika olarak değil, şeker pancarı üreticilerinin de durumları göz önüne alınarak yaklaşılması gerekmektedir. Ülkemizde yüz bin şeker pancarı üreticisi aile aşağı yukarı beşyüzbin civarında bir nüfusu kapsamaktadır. Esasen ülkemizde şeker pancarı üreten çiftçilerin oluşturduğu Pancar Ekicileri Kooperatifler Birliği (Pankobirlik) özelleştirme konusunda dikkate alınması gereken bir kuruluştur. Bugün Pankobirlik bünyesinde 5 şeker fabrikası (Amasya, Kayseri, Boğazlıyan, Kayseri ve Çumra) başarılı bir şekilde faaliyetlerini sürdürmektedir.
Pankobilriğin 27 Mart 2018 tarihli gazetelerde yer alan basın bildirisinin sonuç bölümünde aşağıdaki görüş sergilenmekte: “Tüm şeker pancarı üreticilerinin temsilcisi olan Pankobirlik olarak bizler, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin mümkün olduğunu, ancak varlık satışı yönteminin özelleştirme için tek yol olmadığı görüşündeyiz. Dünyadaki gelişmiş ülke örneklerinden de yola çıkarak (ABD, Fransa, Almanya, Hollanda, İngiltere, Polonya) ve şekerin stratejik önemi göz önünde bulundurularak ülkemiz açısından fabrikaların çiftçi kuruluşlarına işletme devri yöntemiyle özelleştirilmesinin daha doğru bir metot olduğu görüşündeyiz… Böylece şeker pancarı tarımının, dolayısıyla şeker fabrikalarının çalışmasının sürekliliği sağlanmış olacaktır!”
Özelleştirmenin bir satış işlemi olmadığı, dolayısıyla konunun çok boyutlu değerlendirilmesi gerekmektedir. İhale şartnamesinde bulunan hüküm gereği özelleştirilecek 14 fabrikada şeker üretiminin 5 yıl süre ile devam ettirilmesi zorunlu tutulmaktadır. Beşinci yılın sonunda şeker üretiminin ne olacağı konusunda bir hüküm yoktur. Şartname bu anlamda hem şeker hem de pancar üretiminin sürdürülebilirliğini güvenceye almaktan yoksundur. Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu gibi devlet kuruluşlarının özelleştirilmesi örneklerindeki tecrübeler dikkatle değerlendirilmeli, benzer hataların tekrarlanmasına izin verilmemelidir.