Türkiye'ye anayasa dayanmıyor!

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

Daha, 1982 Anayasasının 26 maddesini değiştiren ve savunucularının iddiasına göre Türkiye'de özgürlüklerin, demokrasinin; iş dünyasının önde giden kimi 'kanaat' ve dernek liderine göre de bunlara ilaveten 'ekonomik zenginleşmenin' önünü açacak olan gerilimli, tartışmalı, boykotlu,  sosyo-politik bölünmeli halkoylamasının tozu dumanı dağılmadan 'yeni anayasa' istemeye başladık!

Soru şu: Son 26 maddeyle birlikte toplam 177 artı 2 geçici maddesinin 108'i değiştirilen 1982 Anayasasının 'demokrasi' karşısında temizlenmemiş ne 'günahı'  kaldı ki, yeni anayasa isteniyor?

Türkiye tümüyle yeni bir anayasaya bu kadar muhtaç idiyse, oturup onu yapmak yerine, 1982 Anayasasının 'demokratikleştirilen' son 26 maddesi için bu kadar kavga gürültü, bu kadar zaman kaybı ve bu bölünme neden?

Bir soru daha: Demokrasiler tek başına anayasalarla oynayarak, anayasa değiştirerek serpilip gelişebilseydi, 1921 yılından itibaren 4 farklı anayasa döneminden geçen Türkiye bugün bu halde olur; bir anayasa oylamasından çıkar çıkmaz yenisinin peşine düşer miydi?

Her 20 yıla bir anayasa!

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Sened-i İttifak (1808), Tanzimat Fermanı (1839), Islahat Fermanı (1856), Kanun-u Esasi (1876), Kanun-u Esasi'de II. Meşrutiyet revizyonu (1908)… Milli Mücadele-Cumhuriyet döneminde Teşkilât-ı Esasiye Kanunu (1921), 1924 Anayasası, 1961 Anayasası, 1982 Anayasası…

Bu kronoloji, Türkiye'nin 200 yıllık bir anayasa geleneğine ve bir o kadar da anayasa hukuku birikimine sahip olduğunu gösteriyor. Bu küçümsenecek bir birikim değildir. Ama, aynı zamanda bu kronoloji, barındırdığı siyasi, hukuki ve idari birikime rağmen, Türkiye'nin temel sorunlarının sadece anayasa yapıp bozarak çözülmediğini, çözülmeyeceğini de gösteriyor.

Geleneği, ardılımız Osmanlı İmparatorluğundan başlattığımıza göre, hesabı da oradan yürütebiliriz: İmparatorluk dönemindeki 'anayasalaşma' ve 'anayasa' süreçleri, yaklaşık ortalama her 20 yılda bir ya değişime ya da yeniden yapıma uğramış.

Cumhuriyet dönemine gelince, artık 'genetik' mi, 'kader'mi ne derseniz deyin, tıpkı imparatorluk gibi 'anayasa dayanmayan' bir cumhuriyet söz konusu! 1921 Teşkilât-ı Esasiyesi'nden itibaren anayasaların 'aritmetik ortalama' ömrü 20 yılı geçmiyor.

Demokrasiye lâyık mıyız?

1921 Teşkilât-ı Esasiye Kanunu Milli Mücadele sürecinin özellik, nitelik ve gereklerini içerir. 1924 ise Türkiye Cumhuriyetinin 'inşa sürecini' düzenler. Türkiye tek parti tarafından yönetildiği 1946 yılından itibaren geçilen 'çok partili' demokrasi dönemine de bu anayasa ile adım attı ve 1961 yılına kadar bu anayasa ile yönetildi.

27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra yapılan ve 9 Temmuz 1961 tarihindeki ilk halk oylamasında yüzde 60.4 'evet', yüzde 39.6 'hayır' oyu ile kabul edilen '1961 Anayasası' ise cumhuriyet döneminin gerçek demokratik, ilerici, sosyal koruyucu, hukuk devleti kurucusu, özgürlük genişletici, güçler ayrılığı ilkesini koyucu ilk ve 'tek' anayasasıydı.

Ne var ki, bugün 108 maddesi değiştirilmiş 1982 Anayasasını yeterli bulmayıp 'yeni anayasa' peşine düşen bu ülkenin vatandaşları, o zamanları yaşamamış evlatlar değilse bile ataları, anaları, babaları, 1961 Anayasasını yok edenlerin 1982 Anayasasına yüzde 98 ile 'evet' dediklerini hatırlamalılar ve hiç unutmamalılar!

Ve, şunu sorgulamalılar: Vaktiyle en demokratik tek anayasayı koruyamayan, ülke sorunlarının çözümsüzlüğünü sorumlu siyaset kadrolarına değil de sadece o anayasaya yükleyen bizler, demokrasiye lâyık mıyız?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013