Türkiye'nin yeni bir hikayeye ihtiyacı var

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

 

Bölgesel jeopolitik gelişmeler ve hatta ülkenin iç politikasındaki gelişmeler nasıl olursa olsun, Türk iş dünyasının, ekonomik verimlilik artışı ve büyümedeki yavaşlığa karşı önlem alması gerekiyor. Bu nedenle iş dünyasının vizyon, motivasyon ve inovasyona ihtiyacı var. 

Bu sene 11.'si düzenlenen EuroFinance “Türkiye’de Nakit, Hazine ve Risk Yönetimi” konferansının teması ‘Geleceğe uygun bir iş kurmak’ oldu.

"Önümüzdeki zorluklar hakkında zorlu bir konuşma" başlıklı oturumda, yaşanan küresel belirsizlikler içinde Türkiye'nin hangi yolu izlenmesi gerektiği sorgulandı.

Ekonomi cephesinde cari açık ve yavaş büyüme sorunu yaşayan Türkiye'nin ekonomik istikrarı, aynı zamanda bölgesel çatışmaların nereye evrileceğine de bağlı. Türkiye ekonomisi bir yandan, global likiditenin izleyeceği yolu belirleyecek olan ABD Merkez Bankası’na odaklanmaya devam ederken; öte yandan ihracatçıların ana pazarı olan AB, henüz kendi sorunlarından silkinebilmiş değil. Peki önümüzdeki zorluklar neler? Doğru yolu seçmek için ne yapmalı? Konferansta öne çıkan görüşler şöyle:

- Açık büfe bitti, Türkiye ne pişireceğini bilmiyor
Fatih Keresteci, HSBC Küresel Piyasalar Direktörü

2008 sonrası farklı bir dönem yaşanmaya başladı. Likidite bolluğunu açık büfe olarak değerlendirirsek, herkes bu büfeye saldırdı. Bu süreçte bazıları kendi ürünlerini korumaya dikkat etti. Bazıları ise hem kendi mutfağını koruyamadı hem de yemek yapma stilini unuttu. Likidite sarhoşluğu ile herkes obezleşti ve koşamaz hale geldi. Aşçı bir süre sonra açık büfeye daha fazla yemek koymayacağını ifade etti. Bugün geldiğimiz noktada ise tüm yemeklerin kaldıracağını biliyoruz. Bu durum bu yılın ikinci yarısında gündeme gelebilir. Dolayısıyla bundan sonra yemeği bulmak için ne kadar ödeyeceğimiz önemli. Türkiye'nin açık büfe kalktıktan sonra ne pişireceğine dair bir fikri yok. Dış finansmana bağımlı bir büyümemiz var ve bununla katma değer yaratamadık. Türkiye'nin öncelikle tarım ve eğitim reformlarına ihtiyacı var. Tarımda 4.5 milyar dolar dış cari açık verdik. Eğitim sistemi sürekli olarak değişiyor. Türkiye yılın ikinci yarısından itibaren yapısal reformlara başlayabilirse, bir hikayesi olabilir. Aksi takdirde sürdürülebilir bir büyüme gerçekleştirilemez.

- Üretim bazlı yapısal reforma ihtiyaç var
Murat Yülek, PGlobal Global Advisory & Training Services Ortağı
Yükselen bir dolar var. ABD ekonomisi bence Avrupa'dan daha sorunlu bir ekonomi. Bizim en fazla dikkat etmemiz gereken konu, dolar endeksinin ne kadar pik yapacağı. Bu senenin sonunda ABD ekonomisinden ciyaklamalar gelecek, çünkü ABD ekonomisi o kadar güçlü değil. Bu da aslında bizim lehimize. Türkiye bir hikaye kaybı yaşıyor ve enerjisini kaybetti. Fakat Avrupa ile kıyaslarsak; Ekonomik açıdan iyi durumda olan İngiltere ve Almanya ile en kötü durumda olan Yunanistan arasında, Türkiye'nin olumlu tarafta olduğunu söyleyebiliriz. Yüzde 3 büyüme Türkiye'yi kaldırmaz, hatta bu sene yüzde 3'ü yakalamayabiliriz. Tüketici güveni geri gidiyor. Zaten sadece iç tüketime dayalı bir büyüme güçlü bir büyüme olmaz. Bu hikaye nasıl bir hikaye olmalı? Türkiye'de üretim bazlı yapısal reform gerekiyor. Doğal kaynak zengini olmayan bir ekonominin geliştirmesi gereken sektör, sanayi sektörüdür. Türkiye, 1995'ten bu yana sanayisini ABD ve Almanya ile eşdeğer olarak büyütmüş; fakat sanayinin GSYIH içindeki payı küçülüyor. 200 milyar dolarlık sanayi hacminin, 400 milyar dolarlara çıkması gerekiyor. Sonuç olarak Türkiye, teknoloji ile sanayiyi bir araya getirmek, bürokrasi sorununu aşmak ve istihdamı artırmak zorunda.

- Kimse Türkiye'ye yatırım yapmak istemiyor
Refet S. Gürkaynak, Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü
"Lira sadece dolara karşı değil, her paraya karşı değer kaybediyor. Bu konuda düşünmemiz lazım. Global likiditeye dokunduk ama işe yarar birşey yapmadık. Tasarruf oranımız düşük. Biz yemek isteyen insanlarız, hesap ödemek aklımıza gelmiyor. 2009 yılından sonra IMF'siz idare etmemizin nedeni global likidite fazlasıydı. Bugün burnuna kadar borç içinde olan bir ekonomi haline geldik. Siyaseten idare edilebilecek durumda değiliz. Bu gerçekle yüzleşmek zorundayız. Durumu dolar üzerinden anlatmak doğru değil. Bizim neler yapmadığımızı tartışmamız gerekiyor. Temel iktisadi sorunları çözmek için ülkenin temel sorunlarını çözmemiz gerekiyor. İktisadi politikayı boşlamış ve herşeyi Merkez Bankası'na bırakmış durumdayız. Türkiye'nin üretim potansiyeli kötü durumda. Bunu düzeltmek için insanların, araç gereçlerin ve becerilerin artırılması gerekiyor. En basiti kadınların iş gücüne katılımını artırarak işe başlayabiliriz. Yabancı yatırım yerlerde sürünüyor, çünkü yabancı yatırımcı adalet sistemini anlamadığını söylüyor. Türkiye'de yatırımın olmamasının nedeni yüksek faiz değil. İnsanlar Türkiye'ye yatırım yapmak istemiyorlar."

-Dünya gelenekçi ekonomi politikalarına dönüyor
Atilla Yesilada, Global Source Partners Ekonomisti
"Dünya çok zor bir döneme giriyor. FED'in faiz artırımından sonra, kısa vadeli faiz oranları yüzde 3'e kadar yükselecek. Önümüzdeki üç yıl boyunca şirketler ve bankalar üç-dört kat daha fazla ödeyecek. Türkiye'nin kredi erişimi kesilmez, ama kredi çok daha pahalı olacak. Türk lirası üzerindeki baskılar dört sene daha devam eder. Ankara bu durumu görmüyor. Yapısal reformları gerçekleştirmek çok zor, bizde ilk olarak kurumların tahribatını tamir etmek gerekecek. Türkiye'de 2011 yılından bu yana ekonomik güven geriledi. Bugün tüm dünya gelenekçi ekonomi politikalarına dönüyor. Gelişmekte olan ekonomiler eski reçetelerle kendilerine yol bulmaya çalışıyorlar. Bizde ise Merkez Bankası politikalarının başarısız olduğunu düşünüyorum."

"Finansal riskleri yönetmek için likiditeye ağırlık vermek iyi olur"
Alper H. Yüksel, Akbank Kurumsal / Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı 
"Şu sıralar orta gelir tuzağına düşüp düşmediğimizi sorguluyoruz. Buna karşı önemli reçeteler var. Bunlardan birincisi insan sermayesine yatırım, diğeri fiziksel sermayaye yatırım. İnsan kaynağı konusunda en önemli çözüm eğitim.  Bugün Türkiye'de ortalama eğitim süresi 7.6 sene. Bu süre Almanya'da 13 sene. İspanya'da ise 10 sene. Yetişkinlerde üniversitesi diploması olanların oranı Türkiye'de yüzde 15, İspanya'da yüzde 32, Kore'de ise yüzde 42.
Fiziksel sermaye konusunda ise dengeli tasarruf ve yatırım ön plana çıkıyor. Türkiye'de son yıllarda tasarruf oranları düşük. Orta gelir tuzağını aşmak için ülkenin katma değer yaratması şart. Bunun için sanayi ve akademik dünyanın karşı karşıya gelip, değer yaratması gerekiyor. Teknolojik inovasyonun ön plana çıkması gerekiyor. Bugün Türkiye'de her üç araştırmacının ikisi sanayinin dışında. Türkiye'de bir milyon nüfusa 173 araştırmacı düşüyor. Almanya'da bir milyona bin 700 araştırmacı; Kore'de ise bin araştırmacı düşüyor. Öte yandan KOBİ'lerin desteklenmesi de çok önemli, çünkü Türkiye'de istihdamın yüzde 75'ini, ihracatın yüzde 50'si ve yatırımın yüzde 50'si KOBİ'ler tarafından gerçekleştiriyor. 
PwC tarafından gerçekleştirilen ankete göre bugün CEO'ları en fazla endişelen konular regülasyon ve ihtiyaç duyulan yeteneği bulamamak. Bunların yanı sıra yeni endişeler de gündemde. Jeopolitik belirsizlikler, siber tehditler, hızlı değişen tüketici trendlerini izlemek, sosyal istikrarsızlık bu endişelerin başında geliyor.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar