Türkiye'nin üvey sektörleri
Her sektörün kendine göre dertleri, sorunları var. Bu nedenle belki "has" sektör, "üvey" sektör ayırımı yadırgatıcı olabilir. Ama, var! Bu ülkenin ekonomisinde çok iyi işler başaran, katma değer yaratan, istihdam katkısı oluşturan, dünya rekabet arenasında "at oynatacak" güce erişen fakat hak ettikleri ilgi ve desteği bulamayan sektörlerin ön sırasında makinecilerle, mermer ve doğaltaşçılar geliyor.
İlgi ve destek derken sadece devlet teşviklerini kast etmiyorum. Asıl vurgulamak istediğim şu: Sektörlerin Türkiye ekonomisindeki yerini, taşıdığı önemi ve değeri iyi bilmek. Yani, her şeyden önce değerbilirlikten söz ediyorum.
Ama, ne yazık, Türkiye'de egemen zihniyet bu erdemden yoksun. Öyle bir zihniyet ki, ülke ekonomisinin "öz güçlerinin" farkında değil. Bu öz güçlerin inatçı bir özgüven ve cesaretle ürettiklerine yabancı. Onları "sıradan" görüyor. Güvenilmez buluyor. Stratejik bir bakış açısıyla değerlendirmiyor.
Fabrika yapan makine
Türkiye'de bir "sanayi iktisadı" var mı? Bu soruya kolayca "evet" diyebilecek birileri varsa ne iyi. Ama, Türkiye ekonomisinin gelişme süreçleri "sanayi" ve "sanayileşme" kavramının zaman zaman kötü muamelelere "lâyık" görüldüğü bir tarihi de anlatır.
Yakın iktisat tarihinde ufak bir hafıza tazeleme turu, ülke ekonomisinin öyle montaj, basit tüketime dönük, kopya değil; kalkınma ve gelişmenin temelini atacak "fabrika yapan makineler" kavrayışından nasıl uzak tutulduğunu gösterecektir.
Oysa gerçek sanayileşmenin formülü bu cümlede gizlidir; fakat bu ülkenin ulusal kimlik değerlerini yozlaştıran, özgüvenini aşındıran siyasi, bürokratik, ekonomik, entelektüel, bilimsel aymazlıklar ve her türlü makul ölçüyü aşan "yabancı düşkünlüğü" bu cümlede saklı "cevheri" toz duman etmeye yetmiştir!
Tıkır tıkır dalga geçenler!
Dikkatlerden kaçmış olabilir. Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçılar Birliği bünyesinde oluşturulan "Makine Tanıtım Grubu" kısa süre önce "Türk Makineleri Tüm Dünyada Tıkır Tıkır Çalışıyor!" mesajıyla kampanya başlattı.
Ne var ki, ilginç, vurgulu ve bu ülkenin "körelmiş" zihinlerini dalgalandırabilecek nitelik ve tasarıma sahip bu kampanya bazı basın organlarında "sarakaya" alan, "dalga" geçen yazılar çıktı! Gerçi bunlar "cirimleri (hacimleri) kadar yer yakar" denecek türdendi ama sözünü ettiğim "zihniyetin" değişmediğinin kanıtlarıydı.
Kampanyayı küçümseyenlere göre makineciler, artık kimi çevrelerde "dil pası" haline gelmiş lâfla "Türk'ün Türk'e propagandası"nı yapıyorlardı. Aslında, kampanya tam da bu noktada hedefi 12'den vuruyordu. Çünkü, makine sektörü her türlü duyarsızlığa, ilgi ve destek eksikliğine rağmen dünya piyasalarına "meydan okumaya" başlamıştı.
Sektörün asıl derdi, Türkiye'de Türk'ün Türk makinesine yabancı oluşu, güven duymayışıydı. Sektör kalitesi, ürün yelpazesi, teknolojisi, Ar-Ge'siyle yılda 10 milyar dolarlık ihracat seviyesine erişmişken, hâlâ 20 milyar dolarlar mertebesinde ithalat yapılabilmesiydi.
Onun için önce,ülkede üretilen aynı kalitedeki makineyi ille de dışarıdan almayı marifet sananları silkelemek gerekiyordu ki artık "uyansınlar" ve sektörün gücüne inansınlar!
Kamu farklı mı?
Türkiye'nin üretim gücüne güvenmemek, temel sektörlerini bu kavrayışla desteklememek yalnız özel sektöre özgü bir "saplantı" değil. Kamu sektörü bu konuda daha da beter!
Kamu alımları içinde "yerli ürün" payına bakacak olursanız, kalite, ihtiyaca cevap verme özellik ve nitelikleri yabancı markalardan farksız; hatta çoğunda üstün yerli ürünlerin ne kadar düşük bir payda kaldığını göreceksiniz.
Aynı sorunları mermer ve doğaltaş sektörü de yaşıyor. Hemen hemen her girdisi ve çıktısıyla yerliliğin tüm özellik ve avantajlarına sahip bu sektör de üretimi, kalitesi, ürün yelpazesi, girişimcilik cesareti ve üstelik devlet teşviklerinin dışında tutularak dünyadaki büyük rakipleriyle baş ediyor da, kamuda "esamesini" bir türlü okutamıyor!
Bırakın büyük kamu yapılarını filân, yaşadığınız kentlerin caddelerinde, sokaklarında yürürken, belediyelerin ikide bir değiştirdikleri o zevksiz kaldırımlarda kullanılan kalitesiz ithal taşlara bakın; sorun tüm çıplaklığıyla o taşlarda ve ödenen dolarlarda gizli!