Türkiye'nin üstünde dolaşan hayalet!
Frenleri boşalan cari açık, ekonominin gidişatını ele geçirmiş görünüyor. Gündemde gittikçe koyulaşan yakınma ve tartışmalar bunu gösteriyor. Bugün durumu özetleyecek cümle şu olabilir: Türkiye'nin üstünde bir hayalet dolaşıyor; cari açık hayaleti!
Şimdi, diyebilirsiniz ki, "Ekonomik mesele olan cari açığın hayaleti neden Türkiye'nin üstünde dolaşsın?" Ben de derim ki, ekonomi hükümetin etkili tedbir almakta zorlandığı cari açık yüzünden bir krize yuvarlanırsa mesele derhal siyasileşir ve hayaletin korkutucu görüntüsü tüm Türkiye'yi kapsar.
Böyle bir tehlike var mı? Evet, var! Siyasi düzeyde 60'ıncı Hükümet, tehlikenin varlığını hissettiği ve bir ölçüde algıladığı için rahatsız ve ürkek bazı tedbirler almaya çalıştı. 61'incisinin ilk gündem maddelerinden biri de bu olacak; olmak zorunda!
İş dünyası nihayet…
Böyle bir tehlikenin varlığı şu sebeple de çok açık: İş dünyası cari açık eksenindeki kötü gidişatın farkına "nihayet" varmış görünüyor. Nihayet; çünkü iş dünyası 2002 yılından beri "harfine dokunulmaksızın" uygulanan veri iktisat politikasını hiç "esastan" sorgulamadı. Aksine kutsadı!
İş dünyası ikinci büyük ihmali Gümrük Birliği konusunda gösterdi. Türkiye ekonomisini büyük ölçüde "tek yanlı" düzenlemelerle başta Avrupa ülkelerinin "açık pazarı" haline dönüştüren Gümrük Birliğini de hiç "esastan" sorgulamadı. Adetâ "dokunulmaz" ilan etti. Uzun yıllar eleştirilere, uyarılara "kulaklarını" kapadı.
Avrupa Birliği ile imzalanan 1/95 sayılı Gümrük Birliği kararının Türkiye ekonomisinin ve özellikle sanayi sektörlerinin geleceğini nasıl ipotek altına aldığını; serbest ticaret anlaşmaları mekanizmasıyla kararın etki alanını üçüncü ülkelere nasıl genişlettiğini; bu genişletmenin Türkiye'yi hem AB ülkeleri hem de onun serbest anlaşma imzaladığı üçüncü ülkeler karşısında ihracat ve rekabet gücü açısından nasıl zayıflattığını anlamadı veya anlamak istemedi.
Gümrük Birliği kararı bu yapısı ve niteliğiyle, Türkiye sanayisini ithalata bağımlı hale getiren sebeplerin başında yer alır. Cari açığa çare bulunmasını isteyenler bu adaletsiz, eşitsiz, dengesiz ve tüm ipleri Brüksel'in ve tek tek AB üyesi ülkelerin eline veren kararı hâlâ savunamazlar.
Parasal tedbir çözüm değil
60'ıncı Hükümet ve ekonomi yönetimi için cari açık meselesi parasal nitelikli. Dolayısıyla çözüm de parasal olmalı. Bu nedenle Merkez Bankası ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu devreye girdi ve esas olarak toplam talebi sınırlandırmaya dönük bazı ayarlamalar yapıldı.
Bu anlayış, cari açık meselesini talep düzeyine çekerek basitleştiriyor. Meselenin "karmaşık" ve programatik yapısını dikkatlerden kaçırıyor. Cari açık meselesi Türkiye ekonomisi için konjonktürel değil "yapısal" bir mesele. Bu sebeple önerilecek ve alınacak tedbirlerin meselenin niteliğiyle uyumlu olması şart.
Türkiye sanayisi, özellikle KOBİ'lere dayalı yapılanmasıyla şu tabloya dana fazla direnemez. Sadece makine sektörünün dış ticaret verileri durumun vahametini ortaya koyuyor. Sektör 2000 yılında 100 dolarlık makine üretim ve ihracatı için 58 dolar girdi ithal etmek zorundaydı. 2010 yılında 100 dolarlık ihracatı ortalama ancak 75 dolarlık ithalat ile mümkün hale geldi.
Dış ticaret bu yapısı ile Türkiye ekonomisinin ve özellikle sanayi sektörlerinin kanını emiyor. 100 dolar ihracat için tedarikçi yabancı ülke ekonomileri ve firmalarına 75 dolar aktarmak zorunda kalan bir sanayi, değil 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmak; mevcut varlığını korumakta bile zorlanır. Köklü ve programatik tedbirler alınmazsa zorlanacağı günleri bile arayabilir.