Türkiye'nin dinamikleri
Türkiye'nin geleceğini belirleyen temel dinamiklerin neler olduğunu soranlar çoktur. Şimdi size küçük bir deneme sunmak istiyorum. Her zamanki uyarımı yapmalıyım: "…bana inanmayabilirsiniz; ama anlamaya çalışın!"
Birinci gündem maddesi "insandır". Eğer temel amacımız, maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmaksa, kaynakları etkin kullanacak, üretimi artıracak, uzun dönemli gelecekle ilgili güven sağlayacak yetişmiş insana ihtiyaç var. Eğer genel yayın yönetmeni olsam, eğitim-sağlık konularına bir numaralı ağırlığı verir; kreşlerden ilköğretime, orta öğretimden meslek okullarına, seçkin üniversitelere nitelik geliştirmek için sürekli yayınlar yapardım. İyi yetişmiş insan olmadan, geleceği inşa etmenin mümkün olmadığına iman edercesine ağırlık verirdim.
İkincisi, haberlerde ve yorumlarda "eğilimler ile konjonktür olanları" ayıran bir takım kurardım. Eğilim haberlerini ne kadar güncel olmasa, popüler görünmese de, gazete açısından çekici algılanmasa da öne çıkarırdım. Eğilim haberlerini "fikr-i takip" ilkesi bağlamında izlerdim. Haberin ileriye ve geriye bağlantılarını, habere kaynaklık eden yaklaşımları, haberin çerçevelerini oluşturan yapılarını ve son tahlilde işlev ve etkilerini sıkı bir izleme altına alırdım. Ülkenin önde gelen iş insanlarını, akademi insanlarını, eğilimler ve onların yarattığı fırsat ve tehlikeler bağlamında tartıştırır; kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışırdım.
Üçüncüsü, ülkenin olanak ve kısıtları hakkında dinamik bir envanter hazırlanması için asla kesintiye uğratmayacağım bir kampanya sürdürürdüm. Bir yandan da, belli üretim alanlarında deneyim sahibi olan insanların gözlemlerini, değerlendirmelerini alır; mekanizmaların nasıl işlediğini açığa çıkarmaya çalışırdım. Örneğin, hayvancılık yatırımları söz konusu ise değer yaratmayı belirleyen bütün bileşenleri, bağlamları, strateji, taktik ve operasyonları açıklamaya çalışırdım. İnsanlarda yanlış beklentiler yaratılmasını önlemeye çalışır; son tahlilde kaynak israfı yaratmayacak bir bakış açısı oluşmasına katkı yapmaya çabalardım.
Dördüncüsü, bir konu ele alındığında, o konuda parçacı yaklaşım tuzağına düşmemek için aşağıda sıralanan bağlamları göz önüne alır; bütünlüğü gözden kaçırmamak için uyarılarda bulunurdum: 1) Fizik yapılar ve sınırlamalar nelerdir? 2) İlgi alanımızda ekonomik üretim yöntemleri ve ürünler hakkında bilgimiz yeterli midir? 3) Finansal sistemin sunduğu araçlar rekabette şans eşitliği yaratıyor mu? 4) Hukuk sistemi ihtilaf çözme aracı mı, fırsat değerlendirme kapılarını açan bir yapıda mı? 5) Sosyal ve kültürel değerlerin ufuk açıcı ve kısıtlayıcı yönleri nelerdir? 6) Bilimsel ve teknolojik altyapının gelişmeye katkısı nedir? 7) Siyasal sistemin işleyişi özendirici mi, kısıtlayıcı mı? 8) Hayat bir çıkarlar çatışması alanı olduğuna göre, sınıfsal sorunlar bireysel ve mikro ölçekte ne gibi etkiler yaratıyor, topluluk ilişkilerine nasıl yansıyor, ulusal ölçekte makro etkiler nasıl oluşuyor, uluslararası ilişkiler bağlamı hangi etkileri yapıyor?
Beşincisi, bir "tartışma zemini" yaratarak, sistemli ve kararlı biçimde yaptığım her işin sorgulanmasını sağlardım. Sorgulama toplantılarında "tutanak özetleri" hazırlatır; her altı ayda bir tutanak özetlerine geri dönerek söylenenleri, yapılanları ve yapılmayanları ortaya koyar; önce kendi işime ne kadar içerik kattığımı anlamaya çalışırdım.
Eğer bütün bunları sistemli bir biçimde yapabilirsem, ülkenin hangi dinamiklerinin gelişme yaratacağını bir "ortak akıl" olarak ortaya koymuş olurdum…