Türkiye'nin çimentosu...
ANKARA'DAN / Taylan Erten [email protected] Çimento sektöründe İtalyan çıkıyor, Rus giriyor. Kimsenin umurunda değil. Ya, Türkler? Onlar ortada yoklar! Varlar da, işte öylesine... Dün, Set Çimento'nun 600 milyon Euro'ya Ruslar'a satıldığına ilişkin haberlerden çıkardığım özet böyle. Şimdi, "Efendi, sen ne demeye getiriyorsun? Küreselleşme budur. İsteyen istediği ülkeye girer, çıkar; alır, satar. Italcementi de (İtalyan) vaktiyle Cıments Français'ten (Fransız) ele geçirdiği çoğunluk hisseleriyle grubuna kattığı 5 çimento fabrikasını Sibirskiy Cement'e (Rus) satıyor. Ne var bunda? Adamlar fabrikaları Türkiye'den götürecek değiller ya! Bir sermaye çıkıyor, bir sermaye giriyor, daha ne istiyorsun?" diyecekler çıkabilir. Olaya "olduğu gibi" bakılırsa bunlardan farklı bir şey söylenmeyebilir. Bugün çimento sektörüne kimlerin egemen olduğunu sorgulamak da gerekmez. Neticede konvansiyonel teknolojili değirmencilik faaliyetinden ibaret fakat önemli ve çok geriye gidilirse, 1910'lı yıllardan itibaren ciddi bilgi, nitelikli insan gücü, üretim ve teknolojik birikim yaratmış bu "yerel" sektörü "biz beceremedik, siz alın" deyip, yabancı çokuluslulara teslim etmek yanlış mıdır, doğru mudur, merak edilmez. Olaya "nasıl olmalı" sorusuyla bakıldığında ise, merak edilecek, sorgulanacak çok şey çıkar. Onun için söz konusu haberleri biraz "satır aralarından" okumakta fayda var. Böyle yapıldığında, Türkiye'de yabancı sermaye kavramının "kofluğu" ve nihai hesapta ülkeye sağladığı ekonomik ve sosyal faydanın son derece tartışmalı olduğu anlaşılır. Sektörün adı Türkiye... Çimento sektörünün tüm varlığıyla Türkiye'ye aidiyeti, bu son satıştan çok önce kopmuştu. Türkiye'nin bu sektörü var ediş tarihi 1912 yılında kurulan Darıca fabrikasına kadar gider. Cumhuriyet'in ilk fabrikası ise devlet tarafından 1942'de Sivas'ta kuruldu. 1950'den itibaren de kamunun yanı sıra özel sektör sermayesiyle kurulan 29 fabrika Türkiye'nin çimento sektörünü oluşturdu, kurumlaştırdı. Sektörün "yabancılaştırılması 1989 yılında "özelleştirmelerle" başladı. Bu, aynı zamanda Italcementi'nin Türkiye pazarına girdiği tarih. Sonrası geldi: 1989-1997 yılları arasında 28 çimento fabrikası özelleştirilirken, sektörün kontrolü de çokuluslu 6 yabancı grubun eline geçti: Fransız Lafarge, Belçikalı Heildelberg, Portekizli Cimpor, Irlandalı CRH, İtalyan Italcement (şimdi Rus Sibirskiy) ve Vicat... Bugün Türkiye pazarında egemen yapıyı bu gruplar oluşturuyor. 1989-1997 yılları arasında yerli ve yabancı gruplara satılan kamu 28 çimento fabrikasından sağlanan toplam gelirin, eski parayla 30.4 trilyon TL (30.4 milyar YTL) ya da 1 milyar 048 milyon dolar olduğunu da belirtelim. Bugün sadece 5 fabrika ve eklentileri 600 milyon Euro. Bir de şu: Sektörün "yabancılaştırılmasında" yabancı gruplar elbette yalnız değiller: Türk ortakları var. Ama, önemli olan husus, kontrolün kimde olduğu ise, işte o "güç" yabancıların elindedir. Sektörü kontrol eden yabancı gruplar elbette fabrikaları alıp başka yerlere götürecek değiller. Üretimiyle, istihdamıyla buradalar. Ancak, kontrol gücünün dışında bir de şu var: Bu gruplar zamanında Türkiye'ye komple yeni yatırımlarla girmediler. Üretimi, teknolojisi, kapasitesi, pazarı, ülkedeki konumları, istihdamı, bilgi birikimiyle "hazır" aldılar. Şimdi hazır aldıklarını, başka "hazır alıcılara" satıp, kazandıkları parayla başka pazarlara yelken açıyorlar. Yabancı yatırımcıların, onlar gibi düşünenlerin Türkiye'ye "büyük pazar" övgüleri düzmeleri boşuna değil! Son örnek İtalyanlar'la, Ruslar... Biri parasını alıp Rusya'ya gidecek, diğeri Türkiye üzerinden Kazakistan'a ve başka ülkelere sıçrayacak! Türkiye'ye kalan ne? Bunu da bizler düşünelim. Çünkü, bu işleri "normal" bulanların böyle bir derdi yok!