Türkiye uluslararası mali yaptırım riski ile karşı karşıya kalacak mı?
Ramazan Biçer - Centrum Danışmanlık, Ortak
Sevgili DÜNYA gazetesi okuyucuları, bu köşede zaman zaman uluslararası bilgi değişimi ile ilgili çeşitli yazılar kaleme aldım. Hatırlayacağınız üzere, uluslararası bilgi değişimi ile asıl amacın mali konularda şeffaflığın sağlanması olduğunu ve OECD ve G-20 ülkelerinin yakın dönemde bu konuda önemli adımlar attığını yazmıştım.
Türkiye’de konuyla ilgili bazı düzenlemeler yapıldı ancak uygulama dönemine geçilmesini sağlayacak nihai adımlar henüz atılmadı. Bu durum ise Türkiye için uluslararası mali yaptırımlar ile karşı karşıya kalma riski yaratabilir. O nedenle, bu noktaya nasıl geldiğimizi kısaca hatırlamakta fayda var.
Uluslararası bilgi değişimi ve Türkiye’nin taahhütleri
Uluslararası bilgi değişimi 1980’li yıllardan beri dünyanın gündeminde ancak son yıllara kadar bu konuda ciddi adımlar atılmamıştı. OECD ülkelerinin önderliğinde başlatılan çalışmalar geldiğimiz noktada 116 ülkenin katıldığı bir sürece dönüştü. Buna göre, “Uluslararası Otomatik Bilgi Değişimi Mekanizması” ve “Ortak Raporlama Standardı (Common Reporting Standard)”nın 2018 yılında ilk kez uygulanması ile 49 ülke arasında mali verilerin herhangi bir talep olmaksızın değişimi başlamış oldu.
Türkiye ise uluslararası otomatik bilgi değişimi ile ilgili olarak çok taraflı uluslararası anlaşmayı kanunlaştırmasının yanında 24 Haziran seçimlerinden hemen sonra çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı ile anlaşmanın uygulamaya giriş tarihini 1 Temmuz 2018 olarak belirledi. Bu şu anlama geliyor: Türkiye 1 Temmuz 2018 tarihinden sonraki dönemler için mali kuruluşlar (banka, aracı kuruluş, saklama kurumu, sigorta şirketi vb.) tarafından tutulan hesaplara ait bilgileri diğer ülkeler ile değişecek ve onlardan da aynı şekilde bu bilgileri alacak.
Ancak, uygulamaya geçiş için gerekli olan ve bilgi değişiminin yapılacağı ülkelerin yer aldığı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile uygulamaya yönelik ikincil mevzuat (taslak Genel Tebliğ) şu ana kadar çıkarılmadı. Gerekli düzenlemeler çıkarılmaz ise, mevcut durum Türkiye açısından uluslararası düzeyde mali yaptırım riski yaratabilir. Peki bizi nasıl bir risk bekliyor?
Avrupa Birliği’nden yeni yaptırım sinyalleri geliyor
Aralık 2017’de 17 ülke Avrupa Birliği (AB) Konseyi tarafından “işbirliği yapmayan ülkeler (non-cooperative jurisdictions)” olarak ilan edilmiş ve kara listeye alınmıştı. Dedikoduların aksine Türkiye’ye kara listede yer verilmemiş ancak ülkemiz gri listede yer almıştı. Bu da Türkiye tarafından verilen resmi taahhüt sonucunda gerçekleşmişti.
Avrupa Birliği Konseyi tarafından yakın zamanda yapılan açıklamalarda ise kara listenin 2019 yılında güncelleneceğini ve bu listede yer almamak için yeni kriterler getirileceği ilan edildi. Bu yeni kriterlerden en önemlisi ise “Ülke Bazlı Raporlama (Country-by-Country Reporting)”, başka bir deyişle belirli büyüklükteki (750 milyon euro konsolide cirosu olan) şirket gruplarına ait mali verilerin uluslararası otomatik bilgi değişimi ile ilgili.
Hatta tartışmalar birlik düzeyinde biraz daha ileri götürülmüş durumda ve AB ile bilgi değişimi anlaşmasını henüz imzalamamış olan ABD’nin de kara listede yer alabileceği konuşuluyor.
ABD ve AB arasındaki ticaret savaşları belki de böyle bir sonuç doğurabilir ama biz asıl konumuza dönelim ve Türkiye açısından değerlendirmelerimize devam edelim.
Türkiye’nin uluslararası bilgi değişimi ile ilgili ödevleri
Bazılarımız hatırlayacaktır, eski Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal sene başında yaptığı açıklamada “Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere, diğer ülkelerle bilgi paylaşımına başlamamız için gereken idari, teknik ve yasal yapı, 2019 yılının sonuna kadar tamamlanacak." demişti.
Bununla birlikte, son gelişmeler gösteriyor ki AB Konseyi 2019 yılı Temmuz ayına kadar gerekli düzenlemeleri yapmayan Türkiye gibi gri listede yer verdiği ülkeleri önce kara listeye almayı ve ardından da mali yaptırım uygulamayı öngörüyor. Mali yaptırım ise AB ülkelerinden bilgi değişimi yapmayan ülkelere gerçekleştirilen para transferlerine stopaj vergisi uygulamak yönünde olacak görünüyor. Bu da Türkiye’nin uluslararası ticareti açısından ciddi sorun anlamına geliyor.
Yukarıda da bahsettiğim gibi Türkiye mali hesaplara ilişkin bilgilerin değişimi ve “Ortak Raporlama Standardı” ile ilgili konularda büyük oranda hazır durumda. İlave olarak yapılması gereken bilgi değişimi yapılacak ülkelerin ilan edilmesi, ikincil mevzuatın çıkarılması ve elektronik altyapının tamamlanmasından ibaret.
Bununla birlikte, OECD’nin Türkiye’nin taahhüdü nedeniyle yerine getirilmesini talep ettiği bir konuda taslak bir düzenleme dışında herhangi bir adım atılmadı. Merak edenler için söyleyelim.
Uluslararası bilgi değişimi sadece diğer ülkelerdeki mali kuruluşlar tarafından tutulan mali hesaplara ait bilgilerin değişimini değil aynı zamanda “Ülke Bazlı Raporlama” yoluyla bazı şirketlere ait mali verilerin ülkeler arasındaki değişimini de kapsıyor. Bu konuda Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından Mart 2016’da çıkarılmış taslak bir tebliğ ile henüz yayınlanmayan bir Kararname olduğu kamuoyu tarafından biliniyor.
Ayrıca belirtmek gerekirse, sadece mevzuat çıkarılması yeterli değil. Elektronik altyapının oluşturularak uluslararası standartta veri akışını sağlayacak sistemi kurmak da önem arz ediyor. Kamuoyuna yapılan açıklamalara bakılırsa, Bakanlık bu konuda çalışmalarını sürdürüyor.
Türkiye uluslararası mali yaptırım riskini almalı mı?
Kesin olan bir şey var ki uluslararası camianın bir parçası olarak kalmak istiyorsak oyunu kurallarına göre oynamamız gerekiyor. Ancak, uluslararası otomatik bilgi değişiminin Türkiye açısından olumlu ve olumsuz yönlerinin ne olduğunu da iyi bilmek gerekiyor.
Kişisel görüşüm, uluslararası otomatik bilgi değişimi Türkiye açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır çünkü diğer ülkelerden alacağımız bilgiler bizim ülke olarak vereceğimiz bilgilerden katbekat daha fazla olacak.
Ayrıca, uluslararası otomatik bilgi değişimi sonucunda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın eline geçecek mali bilgiler uluslararası vergi incelemelerinin sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için de oldukça önemli. Bu da incelemelerin kalitesini artıracak.
Daha da önemlisi yapılacak düzenlemeler ile Türkiye’nin uluslararası mali yaptırımlar ile karşı karşıya kalma riski ortadan kalkacak ve bu durum Türkiye’nin güvenilir ve doğrudan yatırım alan bir ülke olarak kalmasına da yardımcı olacak.
Tüm bu hususları dikkate aldığımızda, Türkiye’nin 2019 yılı ortasına kadar gerekli düzenlemeleri çıkarması ve böylece uluslararası bilgi değişimine ayak uydurmasının ülkemizin lehine olduğunu düşünüyorum.