Türkiye Suriye'nin batı'ya açılan kapısı olabilir
Ankara Düşünce ve Araştırma Merkezi ile Suriye Uluslararası Akademisi tarafından ortaklaşa düzenlenen konferans sebebiyle tekrar ziyaret ettiğim Suriye'de Türkiye ile hemen her konuda işbirliği isteğinin çok güçlendiğini kolayca fark ettik.
Konferansda bildiri sunan ve özel görüştüğümüz üniversite hocaları, eski bakan ve büyükelçilerin hemen hepsinden edindiğim intiba, Suriye'nin Türkiye'yi çok önemsediği yolundaydı. Konferans'da konuşma yapan eski Enformasyon Bakanı Mehdi Dahlala'nın, "Türkiye Suriye'nin Avrupa ve Batı'ya açılan kapısı, Suriye'de Türkiye'nin Arap dünyasına açılan kapısı olmalı" sözü bunun en kısa yollu ifadesiydi. Şam ve diğer şehirlerde gördüğümüz çok sayıda Avrupa'lı turist ve iş adamı Suriye'nin batı ile ilişkilerindeki dışarıdan kolay fark edilmeyen yakınlaşmaya işaret ediyor ve Dahlala'nın önerisini destekliyor.
Türkiye açısından da Suriye hem ekonomik hem diplomatik açıdan önemli bir ülke. Zayıf ekonomisine rağmen Arap ülkeleri içinde Suriye'nin önemli bir yeri var. Türkiye'nin, Beşar Esad döneminde siyasi açıdan yavaş olsa da dışarıya açılma sürecini başladığı Suriye'ye bu aşamada yakınlaşması çok önemli bir avantaj oluşturacak.
Suriye'de, Türkiye'nin ekonomik reform deneyiminin incelenmesi konusunda bir istek var. Suriye ekonomisi son dönemde geniş manada yapısal açıdan olmasa da büyüme ve üretim yapısı açısından önemli gelişmeler gösterdi. 2004-2007 arasında yıllık büyüme ortalama olarak yüzde 5'in üzerinde gerçekleşirken (IMF rakamları) petrolün GSYİH'ndaki payı yüzde 20'lerin üzerinden yüzde 10'lara kadar düştü. Aynı dönemde dış ticaret hacmi dolar bazında iki katına çıkarak 22 milyar doları geçti. 2008 rakamları henüz resmi olarak elimize geçmemekle birlikte aynı trendlerin devam ettiğini söyleyebiliriz. Öte yandan, bilinen petrol kaynaklarının 2030 yılında tükeneceği hesaplanıyor. Ancak yabancı şirketlerin arama yaptığı sahalar sonuç verirse resim değişebilir.
Türkiye'nin son dönemde Suriye ile siyasi ilişkilerinin güçlenmesi iki ülke arasındaki ticarete de yansıdı. Hem Suriye hem de Türkiye'nin dış ticaret hacimlerinin hızla arttığı son yıllarda iki ülke arasındaki ticaret de 'patladı'. Türkiye'nin Suriye'ye olan ihracatı 1990'ların sonları ve 2000'li yılların başında 300 - 400 milyon dolar civarında seyrederken, 2008 sonunda 1,1 milyar doları aştı (TUİK rakamları).
Türkiye-Suriye ticaretinin bu hızlı gelişiminde, Kürşat Tüzmen'in gayretiyle 2007 yılında iki ülke arasında serbest ticaret anlaşmasının yürürlüğe girmesinin etkisi çok büyük. Önümüzdeki dönemde ticaret daha da artacak. Zira, Suriye'nin tüketim paterni Türkiye'ye benziyor ve Türk şirketlerinin Suriye pazarına penetrasyonu daha başlangıç aşamasında. Özellikle inşaat malzemeleri, makineler, otomotiv, ev tekstili ve tüketim maddeleri gibi sektörlerin şansı büyük.
Öte yandan, halihazırdaki ticaret rakamları Türkiye'nin toplam ticareti içinde önemli bir paya sahip olmasa da özellikle Gaziantep olmak üzere bölge ekonomisinin canlanması açısından büyük önem taşıyor. Bölgesel bazda önemli bir iş, ticaret ve finans merkezi olmada Gaziantep'in önü açık.
Kısacası, Suriye ile ekonomik ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesi özellikle Güneydoğu Anadolu ekonomisi açısından önemli bir potansiyeli beraberinde getiriyor. Yeni Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu ve Dış ticaretten sorumlu Bakan Zafer Çağlayan'ın koordineli çalışması ilişkilerde kısa sürede daha da büyük mesafe alınmasını sağlayabilir. Bu sürecin özellikle Avrupa tarafından desteklenmesi kimseyi sürpriz olmasın.