Türkiye raylı sistem yetkinliklerini kazanmalı

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ [email protected]

Bu köşede son yıllarda tekrar tekrar ele alınan konulardan bir tanesi raylı sistemlerin yerli imalatında Türkiye’nin yetenek kazanması gerektiği. Buna neden gerek var? Bu da, yine bu köşede ele alınageldi. 

Birincisi; raylı sistemler oldukça yaygın ve güçlü teknolojileri kapsıyor. Uzmanları, motorları bir tarafa bırakırsanız raylı sistemlerdeki elektronik ve mekanik teknolojilerin uçak teknolojileriyle eşdeğer olduğunun altını çiziyorlar. Dolayısıyla, raylı sistemleri “öğrenmek” için yaptığınız yatırımın size çok yaygın alt sektörlerde geri dönüşü oluyor. Buna ‘taşma’ ya da ‘pozitif dışsallık’ deniyor. 

İkincisi; Türkiye önümüzdeki dönemde şehiriçi ve şehirlerarası ulaşım için raylı sistem yatırımlarını artıracak. Raylı sistemler, ülkemizde uzun süreler boyunca ihmal edildi. Şehir ulaşımımızı minibüs, dolmuş, otobüs ve şahsi araçlara emanet ettik. Şehirlerarası ulaşımımızı da büyük ölçüde yine otobüs ve şahsi araçlara. Şimdilerde, başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerimizde raylı sistem yatırımları devreye sokuluyor ve yenileri planlanıyor. Bu durum diğerlerine de yayılacak. Zira raylı sistemler, alternatif modlara göre çok daha verimli, çevreyi çok daha az kirletiyor ve daha az kaza yapıyor. 

Üçüncüsü; raylı sistemlere ödenecek vergi gelirlerinin karşılığının olabildiğince Türkiye’de kalması, çalışanlarımıza iş ve istihdam; işadamlarımıza kar; maliyemize de vergi geliri manasına geliyor. Büyümenin düştüğü bir ortamda bu, ülkemiz için altın değerinde bir fırsat manasına geliyor. 

Bu, sadece Türkiye’nin konusu değil. Yüzyılın başında raylı sistem araçlarında dünyanın en önemli üreticilerinden olup sonradan bu özelliğini kaybeden Amerika Birleşik Devletleri’nde şu sıralarda demiryollarına olan ilgi tekrar artıyor. Bu sebeple ihtiyaç duyulacak olan çeken-çekilen araçların ABD’nde üretilmesi gerektiği, bu yüzden Buy America kurallarının bu alana da yayılması gerektiği tartışılıyor. Dördüncüsü; raylı sistemlere olan ilgi bir çok diğer dünya ülkesi için de geçerli. Dolayısıyla, raylı sistem yetkinliklerinin geliştirilmesi Türkiye için bir ihracat kapısı manasına da geliyor. 

Ülkemizde raylı sistemler ve komponentleri imalatı yapılmıyor değil. Önemli üreticilerden bazıları: İstanbul Ulaşım A.Ş., Durmazlar, Tülomsaş, Tüvasaş, Adapazarı civarındaki bazı özel şirketler, Ankara OSTİM’deki bazı şirketler. Bu temelin üzerine, Aselsan gibi ilgili sektör şirketleri de dahil olmak üzere, ciddi yetkinlikler inşa edilebilir. Bu yüzden, Ulaştırma Bakanlığı’nın alım yapacağı hızlı tren setlerine yüzde 53 yerli katkı şartı oldukça önemli. Yabancı şirketler sadece bu kuraldan dolayı yerli şirketlerle partnerlik görüşmelerine ve Türkiye’de yatırım araştırmalarına başladı. 

Yerli katkı şartı önemli olsa da yeterli değil. Öncelikle bu şarta ne kadar uyulduğunun takibi geçerli. Ankara’da yüzde 51 şartıyla satın alınan metro araçlarında bu şart yerine getirilmiyor. Ankara ya da Türkiye’deki diğer şirketlere bu satın almadan dolayı iş verilmiyor. En azından yeni ihalelerde, ihaleyi kazanan kuruluşun bu şartı yerine getirip getirmediği yakından takip edilmeli. Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın uyguladığı yerlileştirme yöntemlerinde önemli yeri olan, KOBİ’lere işe verme şartı da getirilmeli. 

Dahası, yerli muhteva kurallarından daha gelişmiş yöntemlerle yetkinliğe sahip yerli şirketlerin oluşması veya gelişmesi sağlanmalı. Yani kısacasi, yerli şirketlerin pasif değil aktif aktörler haline getirilmesi gerekiyor. 

Ülkede kalan katma değerin artması ve düşen büyümenin yeniden yükseltilmesi için, ürünün yüzde yüz yerli olması gerekmese de, ürün tasarımı ve tedarik zinciri yönetiminin yerli aktörler tarafından gerçekleştirilmesi gerekiyor. Güney Kore 2000’li yıllarda hızlı tren teknolojisininde bunu rahatça başardı. 

Son söz; 500 milyarlık ihracat hedefine ulaşmak bu tür ‘yapısal’ önlemlerle mümkün olabilir ancak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018