Türkiye "merkeze dönüş eğiliminin alternatiflerini" üretmeli
Endüstrideki dördüncü dalganın temel eğilimlerden biri de, otomasyon olanaklarının,imalat kesiminde ucuz-emek odaklı yerleşim arayışlarını tersine çevirmesidir. Son çeyrek yüzyılda ucuz emek alanlarına kayan birçok üretim alanı, şimdi merkez ülkelere geri dönüyor. Geçen hafta, ucuz-emek arayışının simge sektörlerinden biri olan ayakkabı üretiminde Almanya gibi merkez ülkelere dönüşün hızlanmasıyla ilgi haberler medyada geniş ölçüde yer aldı. Haberciler, bu yeni eğilimin Uzakdoğu ülkelerinde yaratacağı büyük işsizliğe dikkat çekti. Hiç kuşku yok ki, yabancı sermaye çekmeye ihtiyacı olan ülkemizde de, merkeze dönüş eğilinine karşı alternatif tepki biçimlerinin belirlenmesi ve stratejilerin tasarlanması ivedi sorunlarımızdan biri.
Turkuaz halıyı görelim
Başbakan Binali Yıldırım "Yatırımcıya turkuaz hali sereceğiz" açıklamasını yaptı. Bu açıklamanın arka planındaki tercihlerin ayrıntılarını bilmiyoruz. Medyaya yansıyanı kadarıyla "yatırım ortamını iyileştirmesi" amacıyla;
1- Uygun yerler oluşturularak yatırımcıya tahsis edilecek.
2- Şirket kurmada işlemler azaltılacak,maliyetler düşürülecek.
3- Sözleşmelerden alınan damga vergileri gibi yükler hafifletilecek.
4- Nitelikli eleman arzını artırıcı önlemler alınacak.
5- Yargı sisteminde düzenlemelerle ihtilafların kısa zamanda çözülebilmesi sağlanacak; hukuk güvencesi artırılacak.
6- Yabancı sermayenin akışısını hızlandıracak yeni yapısal düzenlemeler yapılacak, tanıtıma ağırlık verilecek.
7- Projelerde öncelik teknolojik gelişmeye verilecek.
Medyalara yansıdığı kadarıyla bilgi sahibi olduğumuz önlemlerin hiçbirine itirazımız olamaz.Burada söylemek istediğimiz asıl düşünceyi şöyle özetleyebiliriz: Ucuz-emek odaklı yabancı sermaye çekme dönemi kapanmaktadır. Bu aşamadan sonra yabancı sermaye çekebilmenin en etkili yolu kapsayıcı kurumlarımızı yaygınlaştırma ve kurumların kendilerini kanıtlama kanallarını açık tutabilmedir.
Kaysayıcı kurumlarımız yeterli mi?
Daron Acemoğlu' nun çalışmalarında sık sık vurgu yaptığı aşağıdaki hususlarda neler yapabileceğimizi tartışarak, herkesin güvenini kazanacak uygulamalar ortaya koyabilirsek, merkeze dönüş eğilimin tehlikelerini en düşük maliyetle atlatır; fırsatlarından da yararlanabiliriz.
Birincisi "ekonomik hakları tanığımızı" en küçük bir kuşkunun gölgesi düşmeyecek netlikte kanıtlamalıyız.
İkincisi, "fırsat eşitliği kapılarının ardına kadar herkese açık olduğunu" önce kendi yurttaşlarımızın sonra da yabancıların zihinlerinde meşrulaştırmalıyız.
Üçüncüsü, "ülkemizde yatırım ve yatırımcılığın önünün açık olduğu güvencesini" herkese hissettirmeliyiz.
Dördüncüsü, "Türkiye' de sıkı çalışırsam para kazanırım" algısını zihinlerde pekiştirmeliyiz.
Beşincisi, "Türkiye'de kazandığım parayı istediğim gibi elimde tutabilirim" düşüncesini oluşturmalı,geliştirmeli ve yaygınlaştırmalıyız.
Yerleşim yerinde umut ışığı
Endüstride dördüncü dalganın yarattığı eğilimlerin fırsatlarından yararlanmak istiyorsak, önlemlerimiz iki alana yönelmeli: Öncelikle fiziki altyapıları oluştururken, yatırımcıya, rakip ülkelerinkinden daha büyük olanaklar sağlamaya yönelmeliyiz. Yeni nesil OSB'lerin kurulması, tam donanımlı olarak üretim-odaklı mülkiyetle ve uygun bedellerle yatırımcıya sunmalıyız. Bu açıdan "uygun yerler sağlanacak" vaadini çok önemli bir adım olarak görürüm. Bir sonraki adım, yatırımcının "dönüştürme maliyetleri" kadar “işlem maliyetlerini" de azaltan kolektif önlemlerin alınmasıdır. Önerilen çözümler arasında "iş süreçlerini hızlandıracak" olanaklar kadar, “nitelikli işgücü arzı" yaratılacağına yer verilmesi de önemli.
Türkiye, endüstri 4.0 aşamasını yaratan bütün bilimsel ve teknolojik gelişmelerin, ürün ve üretim yapısındaki değişmelerin, ticaret ağlarındaki oluşumların yarattığı eğilimleri gözleyerek, değer yaratma zincirinde nasıl konumlanacağını tartışmalı, stratejilerini belirleyerek değerler sistemini, kaynaklarını ve kurumlarını ona göre yönetmelidir.