Türkiye piyasalarındaki nispi güçlü seyir sürüyor…
Son haftalarda dünya piyasalarında oynaklık sürmeye devam ediyor: Son iki haftada hisse senedi piyasalarında; gelişmiş ülkelerin hisse senetleri (MSCI World) %5,4, gelişmekte olan ülkelerin hisse senetleri (MSCI Emerging) %6,2 değer kaybederken, Euro/$ paritesi; 1,2144 ile son 4 yılın en düşük seviyelerine geriledi. Paritede son iki haftaki düşüş %5 olurken Aralık başındaki 1,50 seviyesine göre gerileme %19. Bu süreçte, başlıca gelişmiş ülkelerin kamu borcuna ve finansal sektörlerinin sağlamlığına ilişkin endişelerin devam etmesi de, güvenli liman olarak görülen altının 1.250 $'a ulaşarak yeni rekorları test etmesini getirdi.
Risk alma iştahı neden bozuldu: AB ülkelerinden 750 milyar euro tutarında bir pakete, Avrupa Merkez Bankası'nın likidite desteklerine ve ülke tahvil alımlarına (şu ana kadar 16.5 milyar euro) rağmen piyasalar tam anlamı ile ikna olmuş değil. Paket borç krizinin yayılma riskini önlemiş olmasına rağmen, ilerleyen dönemde Euro Bölgesinde mali disiplinin nasıl güçlendirileceği, ülkeler arası koordinasyonun nasıl iyileştirileceği konusunda somut bir adım atılmadı. Ayrıca paket çerçevesinde 440 milyar euroluk İstikrar Fonunun nasıl işleyeceği konusunda henüz bir detay yok. Bu görünüm, euro bölgesinin büyüme performansı konusunda olumsuz beklentilerle birleşince paritede hızlı düşüşleri getirdi.
Bu görünüme ek olarak Çarşamba günü Almanya'nın, spekülatif hareketleri durdurmak için tek taraflı olarak bazı menkul değerlerin çıplak açığa satışını yasaklaması piyasalardaki oynaklığı ve paritedeki düşüşü artırdı. Yasaklama Almanya'nın en büyük 10 finans şirketinin hisse senetlerini, euro bölgesi devlet tahvillerini ve kredi temerrüt takaslarını (CDS)- ülke tahvillerine dayanan bir çeşit sigorta primi- içeriyor. Paritede ilerleyen dönemde yukarı yönlü tepki alımları görülse bile, halihazırdaki zayıf görünümünü değiştirecek bir sinyal yok.
İhracatımızın yaklaşık %50'sini gerçekleştirdiğimiz AB bölgesinde euronun değer kaybetmesi ve bölgedeki alım gücünün düşmesi ihracatımızı olumsuz etkileyecektir. Ayrıca, euro cinsinden olan mallara talebin artması da dış ticaret dengesinde olumsuz gelişme yaratabilecek.
Ancak Türk piyasalarının son haftalarda nispi olarak daha iyi bir performans gösterdiğini belirtebiliriz: Dolar son bir ayda Polonya, Macaristan gibi Doğu Avrupa ülkeleri para birimleri karşısında yaklaşık %10 değer kazanırken, TL'nin dolar karşısındaki değer kaybı % 6 oldu. İMKB 100 yılbaşından beri yatırımcısına yaklaşık %6 kazandırdı. Aynı dönemde MSCI World % -6.2 MSCI Emerging % - %8 değer kaybetti. Burada da lokomotif olan bankacılık hisseleri etkili olmakta. Ancak hisse senedi piyasaları global gelişmelere paralel seyredecek.
Türkiye'nin göreceli olarak olumlu performans göstermesini sağlayan göstergelerin başında sağlam bankacılık sektörü geliyor: bankaların sağlıklı yapısı, karlılığı, vergi ödeme güçleri, hazineye, bir çok ülkede gördüğümüzün aksine yük değil, destek olmaları kritik faktör. Türk bankacılık sektörü ilerleyen dönemde %20 oranındaki sermaye yeterliliği ile kredi vermeye ve büyümeye devam edecek. Birçok gelişmiş ülkede ise sermaye yeniden tanımlanıyor: Daha yüksek ve kaliteli sermaye tutma zorunluluğu getiriliyor. Likidite rezervleri artırılıyor. ABD'de bankaların sermaye piyasalarında kendi adına spekülatif işlem yapmalarının sona erdirilmesi, hedge fon veya girişim sermayesi (private equity) fonuna sahip olması veya yatırım yapmasının kaldırılması öngörülüyor.
İkinci önemli konu geçtiğimiz günlerde açıklanan mali kural; Mali disiplinin uygulanması da ekonomi politikalarına uzun vadeli bir bakış açısı getirerek mevduat ve kredi vadelerinin uzamasını destekleyecektir. Türkiye'nin yeni çıpası olacaktır. Hatta AB ülkelerinin de, bütçe açıklarına anayasal bir sınır koyarak mali kural uygulaması gerektiği yönünde görüşler mevcut.
Son olarak; Türkiye'deki tasarruf mevduatları 60 milyar $ tutarında, tüm bunlar finansal piyasalarda uluslararası olumsuz gelişmelerden kaynaklanabilecek riskleri ve döviz piyasalarındaki oynaklığı sınırlayacaktır.