Türkiye piyasalarına nur yağıyor…
Küresel piyasalar mayın dolu bir tarladan burnu bile kanamadan geçiyor. Eylül ayında piyasaları vuran şoklara ve dünya ekonomisinin yavaşladığını gösteren verilere rağmen risk iştahında bir bozulma yok.
ABD hisse senetleri Temmuz ayında gördüğü zirveye yakın seviyelerde Eylül ayını kapatıyor. Gelişmekte olan ülke hisseleri (Türkiye, Arjantin, Pakistan’ın öncülüğünde) gelişmiş ülke borsalarına göre daha güçlü seyrediyor. Altın, yen gibi emin liman yatırım araçları değer kaybetmeye başladı.
Neler oluyor? Dünya ekonomisinin dört ana motoru ABD, Avrupa, Çin ve Japonya’dan gelen yavaşlama sinyallerine rağmen risk iştahı nasıl oluyor da güçlü kalmaya devam ediyor. Önceki riskten kaçınma dönemlerinde madendeki kanarya rolünü oynayan gelişmekte olan ülke varlıklarına para girişi neden artıyor?
Bilimsel bir açıklamamız yok? Ancak reel faiz oranlarının sıfırın altında olduğu, gelişmiş ülke varlık değerlemelerinin çok pahalı olduğu bir dünyada gelişmekte olan ülke varlıklarına bir yöneliş olduğunu görüyoruz.
Ancak Türkiye varlıklarındaki yükselişi sadece risk iştahındaki düzeltme ile açıklamak doğru olmaz. Geçen sene yaşanan döviz şokuna karşın ekonominin bu kadar dirençli olması ve ABD ile ilişkilerin normalleşmeye başlaması Türkiye’ye yönelik artan yabancı ilgisinin arkasındaki temel gerekçeler.
Türkiye ekonomisi dışsal şoklara karşı dirençli bir ekonomi. 2013, 2016 ve 2018 yıllarında ekonomiyi vuran büyük şoklara, son beş yılda yapılan yedi seçime ve siyaset cephesindeki kutuplaşmaya rağmen ayakta kalmayı başarıyor.
Ekonominin toparlanmasına rağmen enflasyonun gerilediği, faiz oranlarının gerilemesine rağmen Türk lirasının değer kaybettiği olumlu bir döngü yakalamamız Türkiye’yi gelişmekte olan piyasalardan pozitif ayrıştırıyor.
Petrol fiyatlarının Suudi Arabistan üretim tesislerine yapılan saldırıya rağmen kontango formasyon ile gerilemeye başlaması enerji kırılganlığı yüksek Türkiye ekonomisini destekliyor. Petrol fiyatlarındaki düşüşün devam etmesi cari açıktaki ve enflasyondaki gerilemeyi hızlandırarak Türkiye ekonomisini destekler.
Tehdit bazlı siyaset ile bir yere varamayacağını gören ABD’nin daha yapıcı davranmaya başlaması Türkiye varlıklarındaki toparlanmanın arkasındaki diğer bir gerekçe. Orta Doğu’da yaşanan çıkar çatışması ve Rusya ile askeri ve politik anlamda yakınlaşmaya rağmen ABD Türkiye ilişkilerinde normalleşme emareleri Türkiye’nin risk primini düşürüyor.
Lafı çok uzatmadan toparlayalım. Küresel büyümenin intizamlı bir şekilde yavaşladığı, faiz oranlarının düşük kaldığı, ABD ile ilişkilerin normalleşmeye başladığı, enflasyonun gerilemesine rağmen büyümenin toparlandığı mevcut konjonktür Türkiye’yi destekliyor.
Ankara’nın bu olumlu konjonktürü akılcı bir şekilde değerlendirerek, rasyonel politikalarla yabancı sermayeyi ülkeye çekmesi durumunda 2018 döviz şokunu kalıcı bir şekilde geride bırakabiliriz. Alman otomobil devi Volkswagen’in Türkiye’de fabrika açması gibi haberleri daha çok görmek dileğiyle yazımızı bitiriyoruz.