Türkiye pause tuşuna bastı

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Sanki birisi ülkenin pause (duraklatma) tuşuna bastı ve her şey bir süreliğine dondu. Bu yaşıma kadar onlarca seçim gördüm ve yaşadım, ama bu seçim gibisini hiç görmedim, görenin olduğunu da sanmıyorum.

Adeta ülke durdu, piyasalar durdu, bürokrasi neredeyse durmaya yaklaştı; herkes bir bekleyiş içerisine girdi. Düşününce, bir esnafın işleri seçimden neden etkilenir anlamak zor. Aynı şekilde bir sanayicinin, tüccarın, emlakçının, galericinin, hatta çiftçinin.

Neden piyasa ağırlaştı, neden ticaret bu denli yavaşladı, konut ve otomobil gibi dinamik sektörlerde işler adeta bıçak gibi kesildi. Şimdi diyebilirsiniz ki kalmış şurada seçime iki gün, artık ne önemi var. İşin aslı pek de öyle değil. Bu durağanlığa sebebiyet veren unsurların, seçimin sonucu her ne olursa olsun, ileriye dönük olarak bize ışık tutması ve bazı dersler çıkarmamızın önemli olduğunu düşünüyorum.

Gelelim sebeplere. Ana neden ikiye ayrılıyor; ekonomik ve siyasi. Ekonomik durağanlığın temelini ise başta döviz kurlarında olmak üzere, enflasyon ve faizlerdeki büyük oranlı değişim beklentileri oluşturmakta.

Daha bu hafta çıkan bir haberde sadece İstanbul’daki boş ev sayısının 400 bini geçtiğinden ve kiraya vermeyi düşünen ev sahiplerinin seçim sonrasını beklediğinden söz etmesi bu belirsizliğe güzel bir örnek.

Zira artması muhtemel döviz kurları ile konutların gerek satış, gerekse kiralama fiyatlarının yukarıya doğru çıkması, hatta fırlaması beklentisi piyasaya hakim. Benzer durum araçlarda, benzer durum altında, benzer durum pek çok üründe söz konusu. En önemli etmenin kurlar olduğunu, faiz ve enflasyon üzerindeki yansımalarının da aynı faktöre bağlı olduğunu hepimiz biliyoruz.

Peki sebep ne diye baktığımızda da, kök nedenin kurun organik bir şekilde seyretmeyip sürekli baskılanması sonrası ortaya çıkan tablo olduğunu söylemek mümkün.

Benzer durum elbette faiz için de söylenebilir. Düşürülmeye çalışıldığını bildiğimiz enflasyonun, her ne sebeple olursa olsun kurların yükselmesi ile ortaya çıkacak tabloda tutulabilmesi neredeyse imkansız.

O halde ders-1, piyasalara yapılan suni müdahaleler daha büyük ve olumsuz sonuçlara sebebiyet veriyor. Gelelim ikinci meseleye, yani siyaseten ortaya çıkan durağanlığa. Yeni Anayasa, yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, özellikle üst düzey bürokratlar ister istemez siyasi bir kimliğe bürünmüş durumda. Hal böyle olunca da, seçim sonrasına dair belirsizlik doğal olarak bu kişileri de etkiler bir hal aldı.

Geçtiğimiz hafta Ankara’da bulunduğum bazı üst düzey ziyaretlerde de bu havayı gözlemlediğimi, adeta boş geçen derslerdeki gibi bir havanın rahatlıkla hissedildiğini belirtmem lazım. Hiç yadırgamıyorum, insan psikolojisi. Kamuda 30 yıl görev yapmış bir bürokrat babanın oğlu olarak öğrendiğimiz ve bildiğimiz devlette devamlılığın esas olduğu, olacağı idi.

Ama gelin görün ki, Cumhurbaşkanı tarafından Kararname ile atanmış üst düzey bürokratların görevlerinin de Cumhurbaşkanı’nın görev süresine bağlı olması, özellikle geçmişte var olan Müsteşarlık görevine denk gelen diyebileceğimiz Bakan Yardımcılıklarının da siyaseten atanmış kişilerden oluşması, devamlılıklarının var olup olmayacağındaki belirsizlik, kamudaki sürdürülebilirliği aksatan bir durum yaratıyor. Mevcut sistemin bu yönü, seçimin sonucu her ne olursa olsun iyileştirilmesi gereken bir husus, bunu da anlamış olduk, bu da ders-2.

Elbette devlet memurlarımızın tamamını kastetmek veya bu kapsama sokmak mümkün değil, ancak üst yönetimlerdeki bu bekleyiş ister istemez tüm birimlere de sirayet etmiş durumda. Bunu önlemek bir hayli zor. Klasik olacak ama, seçimin sonucu her ne olursa olsun, ülke için iyi sonuçlar doğursun temennisini dile getirmem lazım. Ve elbette bir an önce piyasaların yeniden istikrarlı ve sistemli bir hale gelebilmesi en önemli arzumuz.

Seçim gecesi ben de Cumhuriyet’in 100.yıl simgesini her daim ekranda gösteren tek kanal olan Ekotürk’te seçimi değerlendiriyor olacağım. Güzel bir Türkiye için, herkesin seçim sonucuna saygı duyacağı, kaybedenin olmadığı, kazananın sadece Türkiye olacağı bir 15 Mayıs sabahına uyanmak en önemli arzum. Kalın sağlıcakla.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar