Türkiye krizi neden bu kadar şiddetli geçiriyor?
Türkiye finansal kriz yaşamadı. Tabiri caizse, deprem değil, uzaktaki depremin tsunami etkisini yaşıyoruz ve ekonomi yavaşlıyor. Ancak ilk çeyrekteki rekor daralma ve henüz açıklanmayan ikinci çeyrek daralması krizi yaşayan ülkelerden çok daha dramatik.
Avrupa'da işler iyi değil. Öyle ki, gazete manşetlerinde yıllık değil önceki çeyreğe göre olan büyüme rakamları öne çıkartılıyor; "Alman ekonomisi ikinci çeyrekte yüzde 0,3 büyüdü" şeklinde e-mail hesabınıza gelen haberin ancak detayına girince yıl bazında rakamın eksi altılara yakın olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Her şeye rağmen, ister büyüme rakamları ister işsizlik rakamlarına bakın, Türkiye'nin krizin reel etkilerini Avrupa ve ABD'den daha derin yaşadığı rahatça görülüyor. Bankalarımız sağlamken ve büyük şirket batmaları yaşamazken dışarıdaki krizin reel etkilerini neden dışarıdaki ülkelerden daha fazla hissediyoruz?
Seçilmiş ülkelerde büyüme performansı
Türkiye Q1 -13.8
ABD Q2 -3,9
Almanya Q1 -6.7
Q2 -5,9
Fransa Q1 -3,4
Q2 -2,6
Japonya Q1 -8,8
Brezilya Q1 -1,8
Rusya Q1 -9,5
İngiltere Q2 -5,6
Polonya Q1 1,9
AB-27 Q1 -4,7
Q2 -4,8
Meksika Q1 -8,2
Not: AB istatistikleri çalışma günü düzeltmesiyle oluşturulmuştur.
Yakından ilişkili bir başka soru daha var. Bu yılın ilk üç ayında Türkiye ekonomisi yüzde 14 daraldı. Aynı çeyrekte, iki milyar dolara yakın cari açık vermeyi başardık! Sonraki üç ayda (ikinci çeyrek) cari açık büyüdü ve beş milyar doları aştı.
Bu kadar hızlı daralan bir ekonomi, yılın ilk altı ayında cari fazla vermeyi bir tarafa bırakın nasıl yedi milyar dolara yakın (aşağı-yukarı 2003 yılının toplam cari açığına denk) açık veriyor?
İkinci soruyu daha da açalım. İç talebin gerilediği ve düşen ihracat ile birlikte özellikle sanayi üreticisini vurduğu Türkiye'de ithalatın daha hızlı düşmesi beklenmez mi? Cari açığın bu haliyle, dışarıdan borçlanmaya devam ederek, Türkiye olarak "büyük bir fedakarlık" yaparak diğer ülkelerdeki üreticiye destek olmaya devam ediyoruz.
Soruların cevabı açık: (Aşırı) değerli TL.
Bazıları, ithalatın yeteri kadar daralmamasında "yapısal faktörlerin" de rol oynadığını söyleyecektir. Haklılar. Ancak tek cevap bu değil. Ayrıca, ülkemizde pek de aciliyeti olmayan süper lüks arabalardan cep telefonu aparatlarına kadar kriz ortamında pek de güçlü olmamasını beklediğiniz ithalat kalemlerinin de devam ettiğini unutmayalım.
Krize rağmen ve istatistiksel açıdan açıklayamasak da Türk ekonomisine net döviz girişi devam ediyor. IMF anlaşması yapılması durumunda ortaya çıkacak kaynak ve beklentilerin de etkisiyle TL daha da değerlenecek. Türk ekonomisi de yabancı ülkelere verdiği desteği ve meşhur "kırılganlığını" devam ettirecek!