Türkiye ilginç bir ülke!...

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA [email protected]

Geçtiğimiz günlerde TÜİK tarafından yayımlanan bir istatistik bu ilginçliği ortaya koyan önemli göstergelerden birisiydi. Türkiye için önemli mesajlar içeriyordu. Hem iktidar partisi için övünç konularını ve hem de muhalefet için eleştiri noktalarını ortaya koyuyordu. Hatta sosyolog ve iktisatçılar için de farklı bakışları sergiliyordu. 

TÜİK tarafından yayımlanan istatistik “2014 sosyal koruma istatistikleri” üzerine idi. Önce “sosyal koruma” kavramına açıklık getirelim. 

“Sosyal koruma”, hane halkları ve bireylerin belirlenmiş risk veya ihtiyaç yüklerini hafifletmek amacıyla yapılan anlık, karşılıklı veya bireysel olmayan tüm müdahaleleri kapsayan bir kavram. Müdahaleler; nakit yardımı, ayni yardım, şartlı yardım, şartsız yardım şeklinde gruplandırılıyor. 

Bu kavram, Avrupa Bütünleştirilmiş Sosyal Koruma İstatistikleri Sistemi (ESSPROS) adlı el kitabında tanımlanmış. Anılan sosyal koruma kavramı içerisinde; 

- Hastalık/sağlık bakımı,

- Engelli/malul, 

- Emekli/yaşlı, 

- Dul/yetim,

- Aile/çocuk,

- İşsizlik, 

- Konut, 

- Sosyal dışlanma,

başlıkları yer alıyor. 

Yukarıda sıralanan sosyal koruma müdahaleleri; 

- Sosyal güvenlik kuruluşları, 

- Merkezi hükümet, 

- Belediyeler,

- Sivil toplum kuruluşları, 

- Resmi ve özel işverenler,

tarafından karşılanıyor. 

Söz konusu müdahaleler için devletin, işçilerin, kendi hesabına çalışanların, emeklilerin ve diğer kişilerin sosyal katkıları olabiliyor.

Avrupa ile ortak dili kullanmak ve kurumlarına sahip olmak adına iyi bir durum. 

TÜİK istatistiklerine göre 2014 yılı toplam sosyal koruma harcamaları 249 milyar lira. Bu rakam 2013 yılında 220 milyar lira olarak gerçekleşmiş. Dolayısıyla 2014 yılında sosyal koruma harcamaları bir önceki yıla göre yüzde 13.1 oranında artmış. 

Bu ne anlama geliyor?... 

Sosyal yardıma ihtiyacı olan emekli, engelli, dul, yetim, aile, çocuk ve işsiz gibi kişilere 2014 yılında 249 milyar lira harcanmış. Bu harcamanın en önemli kısmını yüzde 47 ile emekli ve yaşlılar almış. İkinci sıraya yaklaşık yüzde 30 ile hastalık ve sağlık bakımı yerleşmiş. Nihayet bunu da yüzde 12 ile dul ve yetimler izlemiş. 

Yani her yönüyle sosyal koruma ile ilgili konular. 

Bu istatistiklere göre Türkiye’nin 2014 yılı gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 14’ünü sosyal koruma harcamaları oluşturmuş. Yani gayrisafi yurt içi hasılanın yedide biri sosyal korumaya muhtaç olanlara ayrılmış.

Çok ilginç bir gelişme!... 

Bu sonuçlara bakınca Türkiye fakirleşiyor mu diye bir soru aklınıza takılıyor. Gerçekten de Türkiye’de sosyal yardım tutarı artıyorsa ilk akla gelen soru bu oluyor. Muhalefet için çok rahat üzerinde konuşabileceği ve hatta spekülasyonunu yapacağı bir konu. Hatta mangalda kül bırakmadan yapılacak bir eleştiri. Muhalefetin değil böyle bir konuyu irdelemesi, varlığından bile haberi yok. 

Bir başka açıdan bakınca Türkiye’de devlet gerçek bir sosyal devlet niteliğine sahip olup olmadığı sorusu akla geliyor. İktidarın çok iyi kullanabileceği bir gösterge. Nitekim çok da iyi kullanıyor.

Gelelim konunun sosyolojik veya ekonomik yönüne… Bir başka açıdan da Türkiye’de üretmeden tüketenlerin arttığı sonucu mu çıkıyor sorusu kafaları kurcalıyor. Yani üretmeden üleşme, balık tutmayı öğrenme ihtiyacı olmadan balık yeme, hatta rahmetli Çetin Altan söylemiyle Hazine'den geçinme alışkanlığı mı soruları akla geliyor.

Konuya nereden bakarsanız bakın, mutlaka irdelenmesi ve yorumlanması gereken bir durumun olduğu ortada. Tabii bakanlara ve görenlere…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar