Türkiye enerjide yeni merkez olabilir
Yaz sıcaklarının kendini iyiden iyiye hissettirdiği bugünlerde bireysel elektrik tüketimi de hızla artmakta.
Aşırı sıcaklardan dolayı yoğun klima kullanımına paralel artan tüketim, enerjinin istenilen zamanda ve istenilen yerde ‘emre amade’ olmasının önemini ortaya koyarken elektrik üreten santrallerin bugünden yarına devreye alınması gerekliliği, geleceğe yönelik planlamanın bir tercih değil zorunluluk olduğunu bir kez daha hatırlatmış oldu.
Kaldı ki enerji ihtiyacı en fazla üretim süreçlerinde kullanılmakta bu da firmaların / ülkelerin rekabetçiliğini doğrudan etkilemektedir. Enerjinin milli güvenlik meselesi olduğu gerçeğini zaman zaman unutsak da ihtiyaç duyduğumuz enerjiyi uygun fiyata üretip /ithal edemediğimizde ne hayatımızı idame ettirebilmemiz ne üretimi artırabilmemiz nede ekonomide yapısal dönüşümleri gerçekleştirerek uluslararası pazarlarda mal ve hizmetlerimizle rekabet edebilmemiz mümkün değildir. Burada esas olan enerji ithalatı yerine ihtiyacın mümkün olduğunca yerli ve milli imkânlarla karşılanmasıdır.
Çünkü pandemi ve ardından patlak veren Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi enerji ithalatının her zaman istenilen şartlarda yapılamayacağı gerçeğini yaşayarak bir kez daha görmemize neden oldu.
Türkiye, enerji ihtiyacında ithalatı azaltmak için son yıllarda petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerinden yenilenebilir enerji kaynaklarına, termik santrallerden nükleer güç santrallerine kadar geniş bir alanda ciddi bir yatırım hamlesi içinde. Ancak Türkiye’nin kaynakları sınırlı olduğu için milyar dolarlık projelerin yerli imkânlarla finanse edilmesinin zorlukları da ortada. Bu yüzden uluslararası alandan yatırımcılara ihtiyaç var.
Uluslararası yatırımcıların ilgisinin temelinde ise Türkiye’nin sahip olduğu potansiyel ile birlikte hinterlandındaki ülkelerin de enerji ihtiyacını karşılayabilme imkânı yatıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında geçtiğimiz günlerde körfez ülkelerine yönelik yapılan ziyaretlerde ülkemize yapılacak yatırımlarda savunma sanayi ile birlikte enerji yatırımlarının da öne çıkmasını bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.
Yapılan açıklamalara göre; sadece Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile imzalanan iş birliği anlaşmalarının yaklaşık 30 milyar dolarlık bölümünü enerji sektörü oluşturuyor. BEA, Türkiye’de; offshore (deniz üstü) rüzgâr santrallerine, güneş enerjisi santrallerine, termik santrallerle hidrojen üretimi başta olmak üzere enerji sektörünün birçok alanına yatırım yapacak.
Bu yatırımlar bir yandan ülkemizin enerji ithalatını azaltırken, firmalarımızın uluslararası alanda büyük ve etkin olmalarını sağlayacak, Türkiye’ye enerjide yeni merkez olma fırsatı verecektir. Yeter ki bu yatırımları yerlilik oranlarını da gözeterek hem ülkemizin hem de yatırımcıların kazançlı çıkacakları alanlara yönlendirebilelim…