Türkiye ekonomisinin açmazı enflasyon büyüme ilişkisi
Dün ve bugün açıklanan büyüme ve enflasyon rakamlarını inceleyecek olursak Türkiye ekonomisinin bir soğuma süreci içerisine girdiğini çok net görebilmekteyiz.
Uygulanan ekonomik politikanın öncelikli hedefi olan dezenflasyon süreci, açıklanan enflasyon rakamı ile birlikte hedefe doğru yürüdüğünü göstermektedir. Ancak büyümedeki soğumanın bundan sonraki çeyreklerde daha da yoğun hissedilecek olması dezenflasyon politikasının maliyetini arttıracaktır. Bu konuda olası fırsat global piyasalarda faiz düşüş trendinin getireceği gelişmekte olan ekonomilere yönelik sermaye girişlerinin artması ve bunun Türkiye ekonomisine de yansıması olacaktır.
3.çeyrekte eksi değerler görülebilir
Ancak bu sürecin doğru yönetilmesi Türkiye ekonomisinin sadece para politikası araçları ile değil maliye politikası araçlarını başrole taşımasıyla daha etkin olacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki ekonomi dışı alanlarda da Türkiye’nin reformist bir yaklaşım içerisinde, iç ve dış piyasalara güven telkin edecek uygulamaları hayata geçirmesi önem taşımaktadır.
Açıklanan büyüme rakamlarına baktığımız zaman gayri safi yurtiçi hasılanın 2024 2. çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre %2.4 arttığını görmekteyiz. 2024 1. çeyreğe göre ise büyümenin %0,1 oranında arttığı görülmektedir. Bu büyüme rakamları önümüzdeki dönemle ilgili de özellikle 3. çeyrek itibarıyla büyümede eksi değerleri görme ihtimalini arttırmaktadır. Bir önceki çeyreğe göre %0,1’lik değerin oluşmasında özellikle ihracatın %3,09 azalması ve yatırımların da %4,1 azalmasının etkilediği anlaşılmaktadır
Dün açıklanan enflasyon rakamları ise 2024 Ağustos aylık enflasyonu %2,47 olarak gerçekleşmiştir. Bu rakamla birlikte yıllık enflasyon da %51,97 seviyesine düşmüştür. Burada baz etkisinin beklendiği gibi çalıştığı görülmektedir. Ağırlığı en yüksek olan harcama kalemi gıdanın aylık %1,10 seviyesindeki düşüşü rakamlarda bu etkiyi yaratmıştır
Aşağıda büyüme enflasyon ilişkisinin Türkiye’deki etkilerini değerlendirdim.
Ekonomik büyüme ve enflasyon, makroekonomik dengelerin önemli bileşenleridir. Büyüme, bir ülkenin üretim kapasitesinin artması anlamına gelirken, enflasyon; fiyatlar genel seviyesindeki sürekli artışı ifade eder. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde bu iki kavram arasındaki ilişki, ekonomik politika yapıcıları için kritik bir öneme sahiptir.
Büyüme ve enflasyonun kavramsal çerçevesi:
Büyüme, genellikle gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) artışı ile ölçülür. Ekonomik büyüme, bir ülkenin refah düzeyinin artmasına, işsizlik oranlarının düşmesine ve yaşam standardının yükselmesine katkı sağlar. Enflasyon ise fiyatlar genel seviyesinin sürekli artmasıyla ifade edilir ve enflasyon oranı, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ile ölçülür.
Ekonomik teorilerde, büyüme ve enflasyon arasındaki ilişki üzerine farklı görüşler mevcuttur. Klasik iktisatçılar, uzun vadede büyüme ve enflasyon arasında belirgin bir ilişki olmadığını savunurken, Keynesyen iktisatçılar, talep yönlü şokların enflasyonu artırabileceğini ve bunun da büyümeyi olumsuz etkileyebileceğini öne sürerler. Ayrıca, Philips Eğrisi teorisi, kısa vadede enflasyon ve işsizlik arasında ters yönlü bir ilişki olduğunu ileri sürer ki bu da büyüme ve enflasyon arasındaki olası bir ilişkiye işaret eder.
Türkiye’de büyüme ve enflasyonun tarihsel gelişimi:
Türkiye ekonomisi, 1980’li yıllardan itibaren liberalleşme ve piyasa ekonomisine geçiş sürecine girmiştir. Bu dönemde, yüksek enflasyon ve düşük büyüme oranları Türkiye ekonomisinin temel sorunlarından biri olmuştur. 1990’lı yıllarda enflasyon oranları %70-80’lere kadar çıkmış, bu da ekonomik istikrarı olumsuz etkilemiştir.
2000’li yılların başlarında uygulanan ekonomik reformlar ve yapısal düzenlemeler sonucunda, enflasyon oranlarında ciddi düşüşler sağlanmış ve büyüme oranlarında artışlar gözlemlenmiştir. Ancak, 2010’lu yılların ortalarından itibaren yeniden yükselen enflasyon oranları, ekonomik büyüme üzerinde baskı oluşturmuştur. 2020’li yıllarda ise enflasyon oranlarının %70’leri aşması ve ekonomik büyümenin yavaşlaması, Türkiye ekonomisi için önemli bir sorun olarak ortaya çıkmıştır.
Büyüme ve enflasyon arasındaki nedensellik ilişkisi:
Türkiye’de büyüme ve enflasyon arasındaki ilişkiyi inceleyen çeşitli çalışmalar, bu iki değişken arasında genellikle ters yönlü bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Ancak, bu ilişki dönemsel olarak değişiklik gösterebilir. Örneğin, yüksek enflasyon dönemlerinde büyüme oranları düşerken, enflasyonun kontrol altına alındığı dönemlerde büyüme oranlarının yükseldiği gözlemlenmiştir.
Mevcut çalışmalar ve örnekler Türkiye’de yüksek enflasyonun, belirsizlik ve yatırım ortamını olumsuz etkileyerek büyümeyi yavaşlattığını göstermektedir. Ayrıca, yüksek enflasyon, reel gelirlerin erimesine ve tüketici talebinin azalmasına neden olarak ekonomik büyümeyi engelleyebilir. Öte yandan, ekonomik büyüme, talep artışına yol açarak enflasyonu tetikleyebilir, bu da Türkiye ekonomisinde gözlemlenen bir diğer olgudur.
Sonuç
Türkiye örneği, büyüme ve enflasyon arasındaki ilişkinin karmaşık ve dinamik bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Yüksek enflasyon dönemlerinde büyümenin olumsuz etkilenmesi, Türkiye ekonomisi için önemli bir risk teşkil etmektedir. Bu nedenle, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sağlamak için enflasyonun kontrol altına alınması ve makroekonomik istikrarın korunması gerekmektedir.
Ayrıca Türkiye ekonomisinde kaynaklarının toplanması ve dağıtılması süreçlerinin yeniden yapılandırılması sağlanmadan da kalıcı tek haneli enflasyona ulaşılamayacaktır.
Son söz: Enflasyona rağmen sürdürülebilir büyüme yürütülemez.