Türkiye ekonomisinin açmazı enflasyon büyüme ilişkisi

Şevket SAYILGAN / Ekonomist
Şevket SAYILGAN / Ekonomist [email protected]

Dün ve bugün açıklanan büyü­me ve enflasyon rakamlarını inceleyecek olursak Türkiye eko­nomisinin bir soğuma süreci içe­risine girdiğini çok net görebil­mekteyiz.

Uygulanan ekonomik politikanın öncelikli hedefi olan dezenflasyon süreci, açıklanan enflasyon rakamı ile birlikte he­defe doğru yürüdüğünü göster­mektedir. Ancak büyümedeki so­ğumanın bundan sonraki çeyrek­lerde daha da yoğun hissedilecek olması dezenflasyon politikası­nın maliyetini arttıracaktır. Bu konuda olası fırsat global piya­salarda faiz düşüş trendinin geti­receği gelişmekte olan ekonomi­lere yönelik sermaye girişlerinin artması ve bunun Türkiye ekono­misine de yansıması olacaktır.

3.çeyrekte eksi değerler görülebilir

Ancak bu sürecin doğru yöne­tilmesi Türkiye ekonomisinin sadece para politikası araçları ile değil maliye politikası araçları­nı başrole taşımasıyla daha etkin olacaktır. Ayrıca unutulmamalı­dır ki ekonomi dışı alanlarda da Türkiye’nin reformist bir yakla­şım içerisinde, iç ve dış piyasa­lara güven telkin edecek uygula­maları hayata geçirmesi önem taşımaktadır.

Açıklanan büyüme rakam­larına baktığımız zaman gay­ri safi yurtiçi hasılanın 2024 2. çeyreğinde bir önceki yı­lın aynı dönemine göre %2.4 arttığını görmekteyiz. 2024 1. çeyreğe göre ise büyümenin %0,1 oranında arttığı görül­mektedir. Bu büyüme rakam­ları önümüzdeki dönemle il­gili de özellikle 3. çeyrek itiba­rıyla büyümede eksi değerleri görme ihtimalini arttırmaktadır. Bir önceki çeyreğe göre %0,1’lik değerin oluşmasında özellikle ihracatın %3,09 azalması ve yatı­rımların da %4,1 azalmasının et­kilediği anlaşılmaktadır

Dün açıklanan enflasyon ra­kamları ise 2024 Ağustos aylık enflasyonu %2,47 olarak gerçek­leşmiştir. Bu rakamla birlikte yıl­lık enflasyon da %51,97 seviye­sine düşmüştür. Burada baz et­kisinin beklendiği gibi çalıştığı görülmektedir. Ağırlığı en yük­sek olan harcama kalemi gıdanın aylık %1,10 seviyesindeki düşüşü rakamlarda bu etkiyi yaratmıştır

Aşağıda büyüme enflasyon iliş­kisinin Türkiye’deki etkilerini değerlendirdim.

Ekonomik büyüme ve enflas­yon, makroekonomik dengele­rin önemli bileşenleridir. Büyü­me, bir ülkenin üretim kapasite­sinin artması anlamına gelirken, enflasyon; fiyatlar genel seviye­sindeki sürekli artışı ifade eder. Türkiye gibi gelişmekte olan ül­kelerde bu iki kavram arasındaki ilişki, ekonomik politika yapıcı­ları için kritik bir öneme sahiptir.

Büyüme ve enflasyonun kavramsal çerçevesi:

Büyüme, genellikle gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) artışı ile ölçülür. Ekonomik büyüme, bir ülkenin refah düzeyinin artması­na, işsizlik oranlarının düşmesi­ne ve yaşam standardının yüksel­mesine katkı sağlar. Enflasyon ise fiyatlar genel seviyesinin sürekli artmasıyla ifade edilir ve enflas­yon oranı, Tüketici Fiyat En­deksi (TÜFE) ile ölçülür.

Ekonomik teorilerde, bü­yüme ve enflasyon arasında­ki ilişki üzerine farklı görüş­ler mevcuttur. Klasik iktisat­çılar, uzun vadede büyüme ve enflasyon arasında belirgin bir ilişki olmadığını savunurken, Keynesyen iktisatçılar, talep yönlü şokların enflasyonu artı­rabileceğini ve bunun da büyü­meyi olumsuz etkileyebileceğini öne sürerler. Ayrıca, Philips Eğ­risi teorisi, kısa vadede enflasyon ve işsizlik arasında ters yönlü bir ilişki olduğunu ileri sürer ki bu da büyüme ve enflasyon arasındaki olası bir ilişkiye işaret eder.

Türkiye’de büyüme ve enflasyonun tarihsel gelişimi:

Türkiye ekonomisi, 1980’li yıl­lardan itibaren liberalleşme ve piyasa ekonomisine geçiş süre­cine girmiştir. Bu dönemde, yük­sek enflasyon ve düşük büyüme oranları Türkiye ekonomisinin temel sorunlarından biri olmuş­tur. 1990’lı yıllarda enflasyon oranları %70-80’lere kadar çık­mış, bu da ekonomik istikrarı olumsuz etkilemiştir.

2000’li yılların başlarında uy­gulanan ekonomik reformlar ve yapısal düzenlemeler sonucun­da, enflasyon oranlarında ciddi düşüşler sağlanmış ve büyüme oranlarında artışlar gözlemlen­miştir. Ancak, 2010’lu yılların or­talarından itibaren yeniden yük­selen enflasyon oranları, eko­nomik büyüme üzerinde baskı oluşturmuştur. 2020’li yıllarda ise enflasyon oranlarının %70’le­ri aşması ve ekonomik büyüme­nin yavaşlaması, Türkiye ekono­misi için önemli bir sorun olarak ortaya çıkmıştır.

Büyüme ve enflasyon arasındaki nedensellik ilişkisi:

Türkiye’de büyüme ve enflas­yon arasındaki ilişkiyi inceleyen çeşitli çalışmalar, bu iki değişken arasında genellikle ters yönlü bir ilişki olduğunu ortaya koymuş­tur. Ancak, bu ilişki dönemsel ola­rak değişiklik gösterebilir. Örne­ğin, yüksek enflasyon dönemle­rinde büyüme oranları düşerken, enflasyonun kontrol altına alın­dığı dönemlerde büyüme oranla­rının yükseldiği gözlemlenmiştir.

Mevcut çalışmalar ve örnekler Türkiye’de yüksek enflasyonun, belirsizlik ve yatırım ortamı­nı olumsuz etkileyerek büyüme­yi yavaşlattığını göstermektedir. Ayrıca, yüksek enflasyon, reel ge­lirlerin erimesine ve tüketici ta­lebinin azalmasına neden olarak ekonomik büyümeyi engelleyebi­lir. Öte yandan, ekonomik büyü­me, talep artışına yol açarak enf­lasyonu tetikleyebilir, bu da Tür­kiye ekonomisinde gözlemlenen bir diğer olgudur.

Sonuç

Türkiye örneği, büyüme ve enf­lasyon arasındaki ilişkinin kar­maşık ve dinamik bir yapıya sa­hip olduğunu göstermektedir. Yüksek enflasyon dönemlerinde büyümenin olumsuz etkilenme­si, Türkiye ekonomisi için önem­li bir risk teşkil etmektedir. Bu nedenle, sürdürülebilir bir eko­nomik büyüme sağlamak için enflasyonun kontrol altına alın­ması ve makroekonomik istikra­rın korunması gerekmektedir.

Ayrıca Türkiye ekonomisinde kaynaklarının toplanması ve da­ğıtılması süreçlerinin yeniden yapılandırılması sağlanmadan da kalıcı tek haneli enflasyona ula­şılamayacaktır.

Son söz: Enflasyona rağmen sürdürülebilir büyüme yürütü­lemez.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar