Türkiye Ekonomisi: Teknik resesyon, faiz politikaları ve büyüme üzerine detaylı değerlendirme

Cenk AKYOLDAŞ
Cenk AKYOLDAŞ PİYASA DİNAMİKLERİ [email protected]

Bu haftaki yazımın temelin­de büyüme, enflasyon, faiz ve borsa üzerine etkilerini değer­lendirmeye çalıştım. Değerlen­dirmeye cuma günü geren bü­yüme verisi ve teknik resesyon değerlendirmesiyle başlamak is­terim.

Teknik Resesyon Durum Tespiti:

-Öncelikle teknik resesyonun tanımına göz atalım. Bir ekonomi iki çeyrek üst üste mevsim ve tak­vim etkilerinden arındırılmış ola­rak negatif büyüme kaydetmiş ise biz buna teknik resesyon diyoruz. Türkiye, 2024’ün üçüncü çeyre­ğinde %0,2 daralma ile iki çeyrek üst üste daralarak teknik resesyo­na girmiş oldu.

Bu daralma, özel­likle yüksek faiz oranlarının ta­lep ve yatırımları baskılamasın­dan kaynaklanmıştır. Büyüme: 2024’ün üçüncü çeyreğinde bü­yüme %2,1 ile beklentilerin altın­da gerçekleşmiştir. 2024 Yılı için Reuters anketlerine göre büyü­me tahmini %3’tür. Bu oran, hükü­metin %3,5’lik hedefinin altında gerçekleşeceğini göstermektedir. 2025 yılı için faiz indirim beklen­tileri ve iç talepte beklenen topar­lanma ile büyümenin %4 seviyesi­ne çıkması öngörülmektedir.

Sebepler:

-Hizmet sektörü zayıflığı: İç talepteki düşüş istenilen kadar ol­masa da özellikle tüketim harca­malarının azalmasına ve turizm gelirlerindeki durgunluğun etki­sine bağlanabilir

-Faiz politikalarının et­kisi: Kredi maliyetlerindeki yüksek maliyet, özel sektör yatırımlarını olumsuz etki­lerken kamu harcamalarının da büyümeyi sınırlı destek­lemesi etkili olmuştur.

Teknik resesyonun Borsa İstanbul üzerindeki etkisi

-Olumsuz etki: Teknik reses­yon, ekonomik aktivitelerdeki yavaşlama ile şirketlerin kârlılık beklentilerini düşürebilir. Özel­likle iç talebe bağlı sektörlerde (perakende, hizmet, turizm) şir­ket hisselerinde satış baskısı gö­rülebilir. PMI verilerinin 50’nin altında seyretmesi, imalat sek­töründeki toparlanmanın henüz başlamadığını gösterdiği için sa­nayi sektöründe olumsuz bir gö­rünüm yaratabilir.

-Olumlu etki: Teknik reses­yonun hükümeti ve Merkez Ban­kası’nı büyüme odaklı politikala­ra yönlendirebileceği beklentisi, borsa üzerinde olumlu bir psiko­lojik etki yaratabilir.

Yüksek Faiz Oranlarının Etkisi

Şöyle bir faiz patikasının rönt­genini çekecek olursak;

-2023’te politika faizinin %8,5’ten %50’ye yükseltilmesi, enflasyonu kontrol altına almayı hedeflemiştir. Faiz artışının eko­nomik aktivite üzerinde iki yön­lü etkisi görülmektedir. Böylece enflasyonist baskıları hafifletil­mesi sağlanırken, talep daralma­sına ve ekonomik yavaşlamaya yol açmıştır.

-Kasım ayı verileri: İTO Pe­rakende fiyatlar %3,07, toptan fi­yatlar ise %2,68 artış göstermiş­tir. Gıda harcamaları %3,28, ko­nut harcamaları %5,25 artarken ulaştırma harcamalarında %0,81 düşüş yaşanmıştır. TÜİK Ka­sım ayı verileri öncesinde eğili­min aşağı olmasına rağmen hala %3’ün üzerindeki artış acaba Ka­sım ayı TÜFE’de de sürpriz olabi­lir mi sorularını gündeme getir­miş oldu. Piyasa beklentisi aylık %2,04’lük bir yükselişe işaret et­mektedir. Bilindiği üzere Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yılı TÜ­FE’de %44-45 seviyesinde kapat­mayı beklediğini açıklamıştı.

Enflasyon ve Fiyat Dinamiklerinin Etkisi

-Olumsuz etki: Artan maliyet­ler ve zayıflayan tüketici harca­maları, özellikle tüketim ve pera­kende sektöründeki şirketlerin hisse fiyatlarında baskı yaratabi­lir. Gıda, enerji ve konut maliyet­lerindeki artış, bu sektörlere bağlı şirketlerin kârlılıkları­nı sınırlandırabilir.

-Olumlu etki: Enflasyo­nun düşüş trendine girmesi, piyasalarda orta vadede to­parlanma ve risk iştahını ar­tırabilir. Bu durum, genele yayılmış bir yükselişi tetik­leyebilir.

Yüksek faiz oranlarının Borsa üzerindeki etkisi

Finans ve Bankacılık Sektörü:

-Olumlu etki: Yüksek faiz oranları, bankaların faiz gelirle­rini artırarak kârlılıklarını des­tekleyebilir. Bu durum, bankacı­lık sektörü hisselerinde güçlü per­formans sağlayabilir.

-Olumsuz etki: Faizlerin yük­sekliği, kredi talebini baskıladığı için bankaların kredi hacimlerini daraltabilir. Bu durum, uzun vade­de negatif etkiler yaratabilir.

KOBİ ve Yatırımcı Tabanlı Şir­ketler:

-Yüksek kredi maliyetleri, kü­çük ve orta ölçekli şirketlerin fi­nansmana erişimini zorlaştırdı­ğı için bu şirketlerin hisse perfor­manslarını olumsuz etkileyebilir.

PMI Verileri:

-Kasım ayı İSO İmalat PMI verisi 48,3 olarak kaydedilmiştir. Bu, sektörde daralmanın sürdü­ğünü ancak iyileşme sinyallerinin başladığını göstermektedir.

Peki bu veriler ışığında muhte­mel faiz indirimi ne zaman?

TCMB’nin Aralık ayında faiz indirimine gitme ihtimali güç­lenmektedir. Olası %2 altında gelecek Kasım ayı enflasyon ve­risi bu patikanın açıklamasına yol açacaktır. Faiz indirimi ne­den beklenmeli sorusunun ceva­bını arayacak olursak; talepteki zayıflık, enflasyonist baskıların hafiflediğine işaret etmektedir. Bir diğer neden olarak da siya­si erkin, 2025 yılı öncesinde bü­yümeyi destekleme arzusu etkili olmaktadır.

Peki böyle bir durumda olası riskler? Bu sorunun içsel ve dışsal etkilerinden bahsetmemiz müm­kün olabilir.

-Erken faiz indirimi: Enflas­yonu tekrar yukarı çekebilir ve makroekonomik istikrarı tehdit edebilir.

-Dışsal riskler: ABD Merkez Bankası’nın faiz politikası ve kü­resel emtia fiyatlarındaki deği­şimler, Türkiye ekonomisini etki­lemeye devam edecektir.

Faiz indirimi beklentisinin Borsa İstanbul hisseleri üze­rinde olası etkisi

-Pozitif algı: Faiz indirim bek­lentisi, ekonomik aktivitenin can­lanacağına dair iyimserlikle riskli varlıklara (hisse senetlerine) ta­lebi artırabilir. Özellikle iç talebe duyarlı sektörlerde (otomotiv, be­yaz eşya, inşaat) hisse fiyatlarında yükseliş görülebilir.

-Negatif algı: Erken bir faiz in­dirimi, enflasyon riskini artıra­bileceği için yatırımcı güvenini zedeleyebilir. Bu durum, kısa va­dede borsa üzerinde satış baskısı yaratabilir.

Enflasyon dinamikleri açı­sından durum değerlendirmesi yapacak olursak

Para Politikası esnekliğinin sınırları test edilmesi gereklili­ği ön plana çıkacaktır. Buna bağ­lı olarak faiz indirimi kademeli olmalı, enflasyon düşüş trendi tam anlamıyla sağlanmadan hız­lı gevşemenin riskli iyi ölçülmesi gereklidir.

Dışsal şoklara hazırlık: Kü­resel ekonomik dalgalanmala­ra karşı döviz rezervlerini güç­lendirecek ve riskleri azaltacak adımlar atılmaya devam etmeli, yabancı yatırımcı ve kaynak gi­rişleri için gerekli SWAP meka­nizmalarının tekrar hayata geç­mesi sağlanmalı.

Peki bu gelişmelerin Borsa İstanbul üzerinde etkileri?

Sonuç

Türkiye ekonomisi, yüksek fa­iz politikaları ve daralan talep nedeniyle zorlu bir süreçten geç­mektedir. Teknik resesyon riski­ne rağmen, enflasyonda kısmi bir iyileşme ve PMI verilerinde gö­rülen toparlanma umut vericidir. Ancak sürdürülebilir bir büyüme için faiz politikalarında temkinli bir yaklaşım, yapısal reformlar ve küresel risklerin iyi yönetil­mesi kritik önemdedir. İhracat odaklı şirketler, banka hisseleri ve kamu projelerinden fayda sağ­layan sektörler, mevcut koşullar­da piyasaya görece daha iyi per­formans gösterebilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar