Türkiye de Estonya gibi bilişim üssü olabilir
Dünyada sözü geçen ülkelerden biri olmak ve rekabette öne çıkmak için teknoloji tüketen değil, teknoloji üreten ve ihraç eden bir ekonomiye dönüşmek gerekiyor. Bu da ancak eğitim ve katma değer yaratan ekonomiye yatırım yapmakla mümkün.
Microsoft Türkiye, Finansbank ve Habitat da işte bu inançtan hareketle, Türkiye’nin bilişimdeki insan kaynağını geliştirmek üzere el ele verdi. Bu üç kurum, “Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor” projesi ile, çocukların programlama ve analitik düşünme yeteneklerini geliştirmeyi amaçlıyor.
Projenin hedefi, 2015 yılı sonuna kadar 10 bin çocuğa ulaşmak ve Türkiye’nin farklı illerinde 8-12 yaş arasındaki çocuklara, sınıf ortamında 16 saatlik “Kodu Programlama Dili” eğitimi vermek.
“Kodu”, oyun tasarlayabilmek için düşünülmüş basit ve görsel bir programlama dili. Kodu’nun genel olarak çocuklar ve eğlenmek isteyenler için tasarlanmış bir dil olduğunu söyleyebiliriz.
Bağımsız bir organizyon olan www.code.org, 2013 yılında, ABD Başkanı Barack Obama’nın desteğiyle 5-12 yaş aralığındaki çocuklara kod yazma hevesi aşılayan Hour of Code etkinliğini hayata geçirdi. Bu harekete destek veren Microsoft Türkiye de, bir yandan Açık Akademi üzerinden online Kodu eğitimleri vermeye; diğer yandan da Hour of Code etkinliklerini Türkiye geneline yaymaya başladı. Microsoft, Hour of Code etkinlikleri kapsamında geçtiğimiz yıl 5 binden fazla çocuğu bu eğitimle buluşturdu. Son olarak ise, Finansbank ve Habitat’ın da katılımı ile, program “Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor” adıyla daha sürdürülebilir ve kapsamlı hale getirildi. Projenin yeni misyonu, Türkiye’nin bilişim üretimindeki binde 8 olan payını yukarı çekmek, dijital dönüşümü yakalamak ve Türkiye’yi bir bilişim merkezi haline getirmek. Evet neden Türkiye de, Estonya ve Güney Kore gibi bir bilişim üssüne dönüşmesin?
Estonya en küçük Baltık ülkesi olmasına rağmen diğer iki Baltık ülkesi İsveç ve Norveç’e göre birçok konuda daha inovatif bir ekonomiye sahip. Ülkenin bilişim başarısının temellerinde 1950’li yıllarda bilişim üssü olarak seçilmesi, yatırımların bu alana odaklanması ve teknoloji eğitimine ağırlık verilmesi yatıyor. Estonya’da tam 10 senedir tüm okul ve devlet dairelerinde bilgisayar var. Şirketlerin yüzde 97’si bilgisayar kullanıyor. 2011 seçimlerinde oyların yüzde 24’ü elektronik olarak verildi. Mobil uygulamaları, sosyal ağlar veya bankacılık uygulamaları gibi çok sayıda alanda yüzlerce start-up Estonya’dan dünyaya yayılmaya devam ediyor. Viber ya da Microsoft bünyesinde bulunan Skype bunlardan sadece ikisi.
Güney Kore ise çok daha fazla bilinen bir örnek. Ülkenin yüzde 97’si genişbant internet ulaşımına sahip. Halkın yüzde 77’si her gün internet kullanıyor. Çocukların yüzde 61’i ayda en az 5 defa internet kullanıyor. Çocuklar küçük yaşlardan itibaren okulda dijital teknolojilerle tanışıyorlar. Bu sayede yaratıcılıkları gelişiyor.
Bilişim üssü olmak için Türkiye’nin izlemesi gereken yol son derece açık: Teknolojinin eğitim sistemine dahil edilmesi; yatırımların teknolojik ve katma değer yaratan alanlara odaklanması ve tabi ki ezberci değil, yaratıcı beyinlerin desteklenmesi. Yeter ki Türkiye odak noktasını doğru belirlesin.