Türkiye Cenevre'de var mıydı?
Türkiye 27 Mart 1995 yılından beri Dünya Ticaret Örgütü'nde (DTÖ) var. DTÖ'nün amacı ne? Üye ülkeler arasında serbestlik ilkesine dayalı "küresel ticaret sistemini" oluşturmak.
Nasıl oluşturulacak bu sistem? Ekonomik gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun üye ülkeler arasında eşit, adil, dengeli ve "mütekabiliyet" esaslı bir alışveriş düzeni kurularak...
Ancak, DTÖ'nün ilk bakışta son derece cazip görünen ilkeleri, "küreselleşmenin" tetiklediği acımasız rekabet dünyasında hayata geçebilmiş değil.
Tersine, DTÖ "düzenleme alanına" giren hemen tüm temel konularda "gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun" üye ülkelerin ulusal çıkarları için "mücadele" ettikleri; zaman zaman adeta siyasi veya diplomatik "savaş" verdikleri küresel arena konumunda.
Hal böyle olunca DTÖ toplantılarından, "round"larından arada çıkabilen ufak tefek olumlu kararların da pek "kıymet-i harbiyesi" kalmıyor. Dünya ticaretinde "esas meseleler" çözülmediği sürece bu tür kararlar işin hikaye faslını oluşturuyor.
Üst paragraftaki yorumumuz doğruysa "mefhum-u muhalifinden/karşı anlamından" çıkan sonuç şu olur: DTÖ'nün kuruluş sözleşmesinde yazılanlarla eylemleri arasında doğrusal bir ilişki yoktur.
Ya nedir? DTÖ, küresel güç konumundaki üyeler açısından dünya ticaretini "ulusal ekonomik çıkarları" doğrultusunda yönlendirdikleri uluslararası bir mekanizmadır.
Hayatın diyalektiği...
DTÖ böyle bir karaktere sahip bulunsa da, hayatın diyalektiğinden kurtulamaz. Diyalektik sonuna kadar işler ve "evdeki hesaplar çarşıda şaşar". DTÖ'de de şaşmaya başlamıştır.
Nasılı şöyledir: Küresel güç konumundaki üyelerle, "küreselleşmenin" tüm yükünü, risklerini, "talanını" sırtlamış yoksul, az gelişmiş, gelişme yolunda falan sayılıp da, ne olduğunun, neye uğradığının farkında olmayan "öteki" üyeler arasında çelişkiler, dirençler, çatışmalar; uzlaşmanın önüne geçmiştir.
Geçmiştir de... Bizim merak ettiğimiz Türkiye'nin DTÖ süreçlerini mal ve hizmet ticaretinde kendi "ulusal çıkarları" hedefinden hiç şaşmaksınız gereğince değerlendirip değerlendirmediği; bu yönde çaba harcıyorsa şimdiye kadar hangi sonuçları alabildiği, nerelerde zorlandığı.
Türk kamuoyu bu tür konulara o kadar uzak ki, 21 Temmuz'da İsviçre'nin Cenevre kentinde başlayıp da, büyük tartışma ve zıtlaşmalardan sonra sonuçsuz biten "Bakanlar Konferansı" yazılı DÜNYA'nın dünkü manşetiyle, Referans'ın geniş haberi hariç basında pek sütun ve haber değeri bulamadı.
Ya, kamu otoritesi?
Sadece bu mu? DTÖ'nün Cenevre toplantısı hakkında, ilgili kamu otoritesinin: Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın web sitesinde bile tek satır bilgi yoktu. Cenevre'de neler olmuştu; Türkiye ulusal ticari çıkarları konusunda hangi ittifaklar içinde neleri savunmuştu, ne gibi sonuçlan alınmıştı? Bu noktada kamuoyunu neden suçlayalım?
Sorumlu kamu otoriteleri Türkiye'nin de üyesi bulunduğu ve birçok konuda engellemeleriyl boğuştuğu DTÖ'nün Cenevre konferansını güncel "sıcak bilgilerle" anlatmazsa kamuoyu -o da bu tür konularla ilgili kesimi- neyi nereden bilecekti ki?
Okuyabildiğimiz birkaç haber DTÖ yapısının ciddi bir "ayrışmaya" doğru gittiğini gösteriyor. Ayrışmanın iki ekseni var: İlki, ABD-AB ittifakı ile "öteki" üyelerin "hissiyatına" da tercüman olan Çin-Hindistan ittifakı arasında yükselen "pazar paylaşım" mücadelesi. Diğeri, bu mücadelenin gittikçe yayılabilecek "yeni korumacılık" yönünde belirginleşmesi.
DTÖ böyle bir viraja yaklaşırken Türkiye'nin şu açıklanmış tariften başka ulusal ekonomisini, ticaret gücünü kendi çıkarları temelinde koruyan, etkin, sonuç doğurucu bir politikası var mı:
"Türkiye'nin uluslararası ticaret ve ekonomi politikalarındaki belirleyici unsurların başında DTÖ üyeliği gelmektedir. 80'li yıllardan bu yana dışa açık ve ihracata dayalı büyüme politikaları izleyen ülkemiz, gerek GATT/DTÖ gerekse Gümrük Birliği kapsamında üstlendiği taahhütler sonucunca çok taraflı ticaret sistemiyle giderek bütünleşmiştir."
Başka? "Türkiye DTÖ çatısı altında karşılıklılık ve ayırımcı olmama ilkeleri çerçevesinde işleyen bir uluslararası ticaret sisteminin, küresel toplumun ihtiyaçlarına ve refahına hizmet edeceğini düşünmektedir." Bu genel geçer politika tarifinin gerisinde DTÖ'ye yansıyan küresel çatışmayı kavrayan "reel politikalar" varsa, bunları da bilelim.