Türkiye AB ilişkileri
Avrupa Birliği’nin (AB), hayatımızda her zaman önemli bir yere sahip olduğu kabulü ile son dönemdeki gelişmelere ve aslında daha çok önümüzdeki dönemde bizi ne tür gelişmelerin beklediğine işaret etmeye çalışacağım bu yazımda. Türkiye dış ticaretinin; gerek ihracat, gerekse ithalatta %45-50 gibi bir oranının AB ülkeleri ile gerçekleştiğini, ekonomimiz üzerinde de dış ticaretimizin ne denli önemli olduğu hususunu bir kez daha hatırlattığımda zannediyorum hepimiz, neden AB ile olan ilişkilerimizin bu denli önemli olduğunu bir kez daha kavrayacaktır.
1957 yılında; Roma Anlaşması imzalanarak oluşturulan Avrupa Ekonomik Topluluğu; Almanya, Hollanda, İtalya, Belçika, Fransa ve Lüxemburg ile hayata geçti. 1963 senesinde ülkemiz, AET ile bir ortaklık anlaşması imzalayarak, yüzünü Avrupa’ya dönmüş ve yönünün de AB olduğunu bir nevi tescil etmiş oldu. 1981 senesinde Yunanistan’ın da iştirak ettiği topluluğa Türkiye, kritik bir adım atarak, resmen katılım başvurusu yaptı. 1993 senesinde; Kopenhag’da Avrupa Birliği Zirvesi gerçekleştirildi. Bu zirvenin temel amacı aday olan ülkelerin hangi kriterleri taşıması gerektiği yönünde bir rapor oluşturmak idi. Öyle de oldu ve meşhur “Kopenhag Kriterleri” belirlendi. Kriterlerin içeriğine bakıldığında; demokrasi, hukukun üstünlüğü, azınlıklara saygı, insan hakları, pazar ekonomilerinin sürekliliği ve rekabetçi olabilmeleri gibi temel başlıklara yer verildi. Yanı sıra; aday ülkelerden; siyasi, ekonomik ve mali şartların da yerine getirilmesi yine Kopenhag kriterleri arasında yer aldı. 2016 başlarında mülteci anlaşması ile başlayan ve ısınan Türkiye AB süreci, daha sonra biraz daha soğuk bir hale dönüştü ve her geçen gün de bu durum yükseliş gösterdi. Aslında her ne olursa olsun, siyasi gelişmeler, ticarete çok da etki etmedi. Ancak gerek turizm, gerekse yabancı yatırımcıları olumsuz etkileme potansiyelinin varlığını da elbette es geçmemek gerekiyor.
2017’de AB ile nasıl bir gündeme sahip olduğumuza bir göz atmak gerekir ise, en başa mülteci anlaşmasının uygulanması konusunu koymak mümkün. Yanı sıra vize serbestisi, Gümrük Birliği’nin genişletilmesi, Almanya ve Fransa’daki seçimler, fiilen durmuş halde olan katılım müzakereleri, terörizmle mücadele, idam tartışması, Kıbrıs müzakerelerinin gidişatı ve Türkiye’nin AB ile olan ilişkilere, son dönemde yaşanılan tatsız hadiseler ışığında, nasıl bakacağı konularını sıralamak mümkün. Türkiye konusu, son 15-20 yılda AB’deki tüm önemli seçim ve referandumlarda ne yazık ki siyasi malzeme haline getirildi. Türkiye’nin üyeliğinin hiç bir şekilde gündemde olmadığı bir dönemde dahi, Brexit referandumunun gündem maddelerinden bir tanesinin Türkiye’nin üyelik durumu olması, zaten bunu ortaya koymakta. 2016’da, Avrupa Parlamentosu’nun kararı sonrası gündeme gelen konulardan biri de Türkiye ile müzakerelerin dondurulması oldu.
Fiilen zaten uzun süredir dondurucuda olan ilişkilerin resmi olarak dondurulmasını ben de, benim gibi uzmanlığı Avrupa Birliği olan pek çok uzman da çok mümkün görmüyor. Ancak bu ortamın yumuşaması ve buzların erimesi gerçekleşmeden, vizesiz bir ilişkinin başlaması da olası değil. 2016 yılı Ekim ayı için planlanan vize serbestîsi konusu daha epeyce uzayacak görünürken, bugün AB tarafından Gürcistan’a vize uygulamasının kalktığı bilgisi geldi. Bu kararı Gürcistan adına pozitif karşılarken; kendi adımıza, çok daha erken girişimde bulunduğumuzu düşündüğümüzde, son derece üzücü bulduğumuzu belirtmek isterim. 2017 yılında ilişkilerde önemli bir gündem de, daha önce de kaleme aldığım üzere, Gümrük Birliği anlaşmasındaki genişletilme görüşmeleri. Türkiye, uzun zamandır bu anlaşmanın modernizasyonunu ve ortaya çıkan problemlerin giderilmesini talep ediyor. Dolayısıyla müzakerelerin başlaması Türkiye için oldukça önemli bir adım olacak, tabi eğer bir aksiliğe uğramaz ise.
AB ile olan ilişkiler; gerek ekonomik, gerekse toplumsal değerlerimizi yukarı taşımak açısından son derece önem taşıyor. Ve emin olun, AB için de Türkiye bir o kadar önemli ve vazgeçilmez. Bazen birbirimize çatıyor, tartışıyor, küsüyor; bazense hızlı bir şekilde motive olup ilişkileri kuvvetlendiriyoruz. Umarım bu ikinci haline yine en kısa zamanda kavuşuyor oluruz.