‘Türkiye 6 sektörü tetiklerse ihracatı 200 milyar $ artar’
McKinsey… Dünyaca ünlü yönetim ve danışmanlık şirketi… Türkiye’de geçen yıl epey gündemdeydi…
Hatırlanacağı gibi, McKinsey’den danışmanlık almak için anlaşılmıştı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi kurulacak ve tasarruflar ve gelir önlemleri etkin bir şekilde artırılacaktı. Kimi yorumlara göre, hükümet IMF ile program yapmak yerine McKinsey işbirliğinde mali disiplini sağlayacaktı.
Ne olduysa oldu bir tartışmadır başladı. McKinsey’in bu süreçteki rolü sorgulandı. Tartışmalar ekim ayı başında iyice alevlendi. Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘gerek yok, biz bize yeteriz’ diyerek tartışmalara noktayı koydu. McKinsey’den danışmanlık alınmayacağını açıkladı. Şimdi hükümet kendisi devam ediyor kamuda tasarruf programına…
McKinsey&Company Ülke Direktörü Can Kendi ile yaptığımız sohbette önce bu konuyu sorduk:
Projenin dışına çıkmanız sizde bir kırgınlığa, küskünlüğe neden oldu mu?
“Kesinlikle hayır” dedi Kendi, “Biz kritik konularda işin içinde olmazsak üzülürüz sadece. Yoksa küskünlük söz konusu olamaz.”
Sözü McKinsey’in Türkiye’ye bakışa getirdi: “Biz Türkiye’ye inanıyoruz. Geleceğine ilişkin gayet iyimseriz.” Hangi konuda?
“Ekonomik temelindeki gücüne inanıyoruz.”
Özel olarak hangi gücün öne çıktığını düşünüyorsunuz?
“Mesela rekabet gücü… Türkiye’nin dünyada rekabetçi olabileceği birden fazla sektör var…”
Nedir onlar?
“Biz altı sektör belirledik; petrokimya dahil kimya sektörü, gıda, ilaç, elektronik, makine ve otomotiv...”
★ ★ ★
Sektörleri nasıl belirlediklerini de anlattı Can Kendi:
“Önümüzdeki 30 yılda dünyadaki trendlere, teknolojik gelişmelere, bölgede bu sektörlerde atılacak adımlara baktık. Tabii iç pazarın bu alanlardaki gelişme gücüne de...” Sonra ekledi:
“Bu sektörlerin cari açığa ve katma değer etkisine de baktık…”
Orada ne gibi bulgular var?
“Hesaplamalarımıza göre, eğer Türkiye bu sektörlerde büyümeyi doğru adımlarla tetiklerse ihracatında 200 milyar dolar ilave artış olabilir.”
Hepsi altı sektörden mi?
“Üçte ikisi bu sektörlerden…”
Hangi sektörde, hangi doğru adımlarla neyin tetiklenmesi lazım?
“Bazılarına ilişkin hükümet hali hazırda adım atıyor. İşin esası şu: Değer zincirleri yaratacak yatırımlar yapılacak. Sektör sektör, o sektörü yukarıya çekecek hangi doğru yatırımın yapılacağı belirlenecek. Ne yapılacağına, her sektörde o sektördeki paydaşlarla birlikte karar verilecek. Her sektörü ayağa kaldırmak için 5’er adım belirlenecek. Tabii, bunların diğer sektörlere etkileri de hesaba katılacak.”
Sonra bir örnek verdi:
“Mesela bir petrokimya kompleksi... Tekstilden inşaata o kadar çok alan o değer zincirinden faydalanıyor ki... Ayrıca ülkede en çok ithal edilen ara malları petrokimya ile bağlantılı.”
Son dönemde Socar’ın Aliağa’daki yeni yatırımlarına dikkat çektik…
“Daha da lazım...” dedi Kendi, “200 milyar dolar ilave ihracat için yeni yatırımlar şart....”
★ ★ ★
Tam ‘kim yapacak’ diye sormaya hazırlanırken, Kendi devam etti sözlerine;
“Devlet aktif rol oynamalı! Bazı yatırımları kamunun yapması lazım. Kimisinde yatırımcı, kimisinde düzenleyici olarak. Bugünün ekonomik anlayışı ve ortamı da buna uygun. Artık herkes kabul ediyor ki, bu tür büyük dönüştürücü yatırımların kendiliğinden olma ihtimali daha az.”
Dünyada kendini hissettirmeye başlayan yeni dönemin özelliklerinin bu süreci desteklediğini vurguladı:
“Global büyüme modeli değişiyor. Geleneksel ticaret, sermaye akımları hepsi değişiyor. Bütün bu etkiler, küreselleşmenin ötesinde, ‘küreselleşme sonrası’ diye adlandırabileceğimiz bir sürece doğru itiyor dünyayı… Bugün, hayata bilgisayarların girdiği gibi bir dönemden geçiyoruz. Hiyerarşinin azaldığı esnek bir dönem… Bu dönem ‘çevik yönetim’ gerektiriyor.”
★ ★ ★
Peki ‘çevik yönetim’ var mı Türkiye’de?
“Böyle bir dönüşüm var Ankara’da… Bunu gözlemliyoruz. Özel sektörden pek çok insan katıldı. Taze kan çok önemli. Kamunun dönüşümü gerçekleşiyor şimdi…” ‘
Çevik yönetim’ anlamında mı söylüyorsunuz?
“100 günlük planlarla ilerlemek bunun bir parçası mesela...” dedi Can Kendi ve şöyle devam etti:
“Sadece teknik değil, buna biraz da kültürel dönüşüm olarak bakmak lazım. Veriyi işlemek ve ileri analitik uygulamalar çok önemli. Bu ikisi çevik yönetim için gerekli.”
Teknolojinin iş dünyasından siyaset ve sosyal hayata pek çok alana etkilerini vurguladı:
“Özelikle bütünleşik teknolojiler… Önümüzdeki süreçte etkilerini daha fazla hissedeceğiz. İlk örnekleri görmeye başladık. Mesela, ‘blockchain’ nasıl gelişti? Blockchain teknolojisini destekleyen birkaç teknoloji geliştiği için gelişti. O teknolojilerde gelişme olmasa blockchain de olmazdı. Ama şimdi blockchain teknolojisi bir dönüşüme yol açıyor. O da başka dönüşümleri tetikleyecek.”
★ ★ ★
Sözü yerli ve mili üretim meselesine getirdik. Nasıl değerlendiriyor konuyu?
“Gemicilik sektörüne baktık biz mesela” dedi Can Kendi, “Bir dönem Güney Kore önemli bir hamle yaptı. Şimdi Çin ön planda. Ama Türkiye’nin de rekabetçi olabileceği alanlar var. Mega yatlar konusunda bir çok rekabet avantajı var. Özel yapım teknelerde de öyle... Belli bir tonajın altındaki tankerlerde gayet rekabetçi konumda Türkiye… Norveç’e balıkçı gemisi de, petrol platformu da satıyor. Tabii, sadece gemicilik değil. Birçok alan var. Rekabetçi olduğumuz birinci kategorideki alanlarda yerli üretimin geliştirilmesi önemli…”
Ya yerli oto?
Otomotiv eko-sisteminde Türkiye’yi önemli oyuncu haline getirebilecek bir proje…”
‘Kime satacağız’ meselesi çok tartışılıyor…
“Tartışılsın da…” dedi Can Kendi ve devam etti: “Ama unutmayalım ki, o süreçten geçmek başlı başına çok önemli. Bir değer zincirini oluştururken inanılmaz bir süreçten geçiyorsunuz. Bugün otomotivde elektrifikasyon çok önemli hale geliyor bütün dünyada. Siz de elektrikli otomobil üretme işine girdiyseniz, oradan savunma sanayi için de bir şey üretiyorsunuz. Konuya biraz da böyle bakmak gerekiyor.”
★ ★ ★
Yeni bir yıla girdik…
Aynı şeye baktığımız halde değerlendirmelerimiz farklı olabiliyor…
Bazen kısa vadeye odaklananlar riskleri abartıyor, büyük resme bakabilenler ise fırsatları daha net görebiliyor.
Kimilerimiz bardağın yarısı neden boş diye üzülürken, kimileri de bardağın yarısını dolduracak yol ve yöntemler arıyor. 2019 Türkiye’nin fırsatları gözden kaçırmadığı bir yıl olsun…
'Türkiye'de çift haneli büyümeye devam ederiz’
McKinsey 1995’ten bu yana Türkiye’de… Yeni yılda 'hedef nedir' diye sorduk. Şöyle yanıtladı Can Kendi:
“Şu anda 220 kişiyiz… Türkiye’nin potansiyeline bakınca düşük. Öte yandan, ben McKinsey’e 15 yıl önce girdiğimde 20 kişiydik. Son 3 yılda çalışan sayısı çift hane büyüdü. Buna devam ederiz. Büyüme bizim için bir sonuç. Şu kadar büyüyeceğiz diye bir hedef yok.”
Kaç proje ürettiniz şimdiye kadar?
"700 civarında projeye imza attık. 150 civarında önde gelen şirkete ve sivil toplum kuruluşmarına, kamuya hizmet verdik Türkiye’de…
Kamu bunun neresindedir?
“Yaptığımız projelerin yaklaşık yüzde 15’i kamuya yöneliktir.
”Artık sadece ‘danışman’ değil, sermaye de koyuyor
Geçmişte McKinsey’e yöneltilen eleştirileri hatırlattık.
“Biz kendimiz de bir dönüşümden geçiyoruz” dedi ve şöyle devam etti: “McKinsey, sadece bilgi getiren bir yapı olmaktan çıktı, ‘etkili bir ortak’ haline geldi. Belki daha önce algımız Harvard mezunu gençlerin oluşturduğu ‘güvenilir danışman’ idi, şimdi sizinle birlikte kolları sıvayıp işin içine giren bir ortak…”
Biraz daha detaylandırdı:
“Şimdi örneğin bir rafineri yapılacaksa, bu rafineri ‘doğru yatırım mı, değil mi’ sorusunun ötesine geçtik. Tabii ki, doğru mu değil mi onu söyleyeceği ama onunla yetinmiyoruz artık. Onun yerine , ‘gel beraber yapalım’ var!
‘Gel beraber yapalım’ neleri kapsıyor. İşe sermaye koymak anlamında değil herhalde…
“Sermaye koyduğumuz alanlar var artık. Çok esnek yaklaşımlar gösteriyoruz…”
Ne gibi?
“Mesela bir tasarruf projesi diyelim. Şirkette tasarruf olduysa para alıyoruz yoksa almıyoruz. Ya da piyasaya yeni bir ürün çıkarırken da öyle… McKinsey’in yeni konumu danışmandan iş ortağına doğru kaydı…”
Hangi alanlarda iş ortaklığına giriyorsunuz?
“Pek çok alanda... Şirketin logosunun tasarlanmasından ürüne bir paket sunuyoruz. Sonucu getirecek uçtan uca ne gerekiyorsa onu yapıyoruz. Bu tasarruf programı da olabilir. İhracatı artırmak olabilir. Mesela dünyada bizi en çok heyecanlandıran yerlerden biri Afrika... Şirketin yeni bir pazara girmesi de olabilir.”
‘Hidden Figures’ filmine benzer bir dönemdeyiz ‘global güçler’ gelişimin yeni hikayesini yazıyor
Can Kendi, sohbetimizin bir yerinde Hidden Figures filmini referans verdi.
2016’da vizyona giren Gizli Sayılar ya da orijinal ismiyle ‘Hidden Figures’ filmi gerçek bir hayat hikayesine dayanıyor. Filmin kahramanları, 1960’lı yılların ilk yarısında NASA’da görev yapan üç siyah Amerikalı kadın. ABD’deki ırk ayrımı güden yasalar nedeniyle NASA’da beyaz iş arkadaşlarından farklı bir binada çalışıyorlar. Üstün yeteneklerine rağmen hak ettiklerinden çok aşağı pozisyonlarda değerlendiriliyorlar. Ancak buna rağmen üç bilim kadını en zor sorunların üstesinden geliyor ve NASA’nın en önemli operasyonlarından birinde büyük rol oynuyor.
Trendler değişiyor
“Şu sıralarda o döneme benzer, dünyanın bilgisayarlarla tanıştığı döneme benzer bir süreçteyiz. Yeni dönem Türkiye için önemli fırsatlar barındırıyor ” dedi Can Kendi ve ardından dünyayı etkileyen ‘global güçlere’ değindi: “Üç potadaki gelişmeler global büyümenin trendlerini değiştiriyor. Dijital ürün ve hizmetlerin giderek küreselleşiyor ancak öbür yanda geleneksel ticaret ve sermaye akımları duraklıyor. ‘Küreselleşme sonrası’ diyebileceğimiz bir döneme giriyoruz şimdi. Bu süreçte yeni büyüme dinamikleri görüyoruz. BRIC ülkelerinin yani Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in zihni modeli, ICASA; yani Hindistan, Çin, Afrika ve Güneydoğu Asya’nın bölgesel yükselişine yol veriyor. Bu yeni oynaklıklara ve doğal kaynaklar başta yeni darboğazlara yol açabilir.”
Gelecekte etkisini artıracak 3 tansiyonu vurguladı:
“Dijitalleşme, makinelerin öğrenmesi ve yaşamla ilgili bilimler… Bu üçü birbirleriyle bütünleşerek şirketlerin neler üretebileceklerine ilişkin yeni sınırları belirliyor. Bu gerilimler, sanayideki dönüşümü de hızlandırıyor. Bütünleşik teknolojiler büyük önem kazandı. Alibaba’nın kurucusu Jack Ma’nın değişiyle, ‘B2C, C2B haline’ geliyor. Tüketiciler, ‘ücretsiz’ ürün ve servislerin tadına iyice alışıyor. Ürün ve hizmetlerin çeşitlenmesine ve aynı zamanda giderek daha fazla kişiselleşmesine de… Çözüm ortaklarının, teknoloji platformlarının, tüketicilerin ve tedarikçilerin birbirine bağlandıkları ortamlar daha önemli hale geliyor. İş dünyasında bir eko-sistem devrimine gidiyoruz.”
Bütün bu gelişmelerin birçok ülkede yeni bir toplumsal sözleşmeyi gerekli hale getirdiğine dikkat çekti:
“Siber suçlar ve terörist faaliyetler başta, kötü niyetli aktörlerin oluşturduğu ‘karanlık taraf’a karşı korunmamız daha kritik hale geliyor. İş dünyası ve hükümetler arasındaki işbirliği ekonomik büyümenin şahlanması için yaşamsal önemde olacak. Özellikle de orta sınıfın gelişmesi için… Ve bu kesinlikle sadece gelişmiş pazarlar için geçerli değil, dünyadaki pek çok ülke bu yeni sözleşmede taraf olmak durumunda…”
McKinsey üst yönetimi Türkiye’de toplanacak
McKinsey’in dünyada 28 bin çalışanı var. Yılda yaklaşık 2 bin proje yapıyor. Dünyada her an 600 proje devam ediyor.
Can Kendi’nin verdiği bilgiye göre, McKinsey 130 şehirde, 65 ülkede faaliyet gösteriyor. Bütün bu yapı 30 ofis etrafında kümeleniyor. Bu 30 ofisten biri de Türkiye. İstanbul, Ankara ve Bakü ofislerinden oluşan bir merkez. “Türkiye, gözbebeği bir ülke McKinsey için” dedi Can Kendi ve şu bilgiyi paylaştı:
“McKinsey 2019’un ilk üst düzey toplantısını mart ayı sonunda Türkiye’de yapacak. Bütün üst yönetim bir hafta boyunca Türkiye’de toplanacak.”
Can Kendi, McKinsey'in bu yıl da müşterilerinin performanslarında belirgin fark yaratacak kalıcı iyileştirmeler konusunda destek vermeye devam edeceğini kaydetti.