“Türk ürünleri içeride ve dışarıda ucuza satılmaktadır”
İçte ve dışta belirsizliğin ihracatçıların fiyat belirlemedeki zorluklarını sorduğum konfeksiyon ihracatçılarının görüşlerini, “Belirsizlik içinde konfeksiyoncular ihraç fiyatlarını nasıl belirliyorlar” başlıklı yazımda dün size aktardım. Bugün de firmaların ürettikleri malın fiyatlamasını, “maliyet artı kar” kolaylığı dışında hesaplamaları gerektiğini söyleyen, bu konuda çalışmalarıyla ürünün fiyatlamasında firmalara yol gösteren bir dostumun eleştirel özellikler taşıyan değerlendirmesini ele alıp size aktaracağım. Firmaların önce iğneyi kendilerine batırmaları gerektiğini belirten değerlendirme ve önerileri şöyle:
-Agah Uğur’un ifadesiyle Türk ürünleri içeride de dışarıda da ucuza satılmaktadır. Bunun nedeni satıcının kendisi, malına güvensizliğidir.
-Dört yıldır 50’yi aşkın firmayla fiyatlandırma projesi yaptık, hepsinde bu görüş teyid ediliyor. Müşterilerin neden satın almadıkları, ürün tercihindeki fiyat esneklikleri hiç gündeme gelmiyor.
-Doların pahalanması elbette maliyetleri yükseltiyor. Ama bunlar TL cinsinden maliyetlerdir. Oysa, ihracat euro/dolar cinsinden yapılmaktadır. Satıcı malından, teslimat kabiliyetinden eminse müşterisine direnmelidir. Hükümet ihracata üreticinin arkasında devalüasyonla duruyor görünmek yerine, üreticinin üzerindeki gereksiz yükleri azaltarak fiilen destek olmalıdır.
-İhracat stratejisi net değildir. Özellikle giyim endüstrisi ihracatçıları bu işe tesadüfen, giyim ihracatçısı olmak için yapılacak yatırım miktarı küçük olduğu için girmektedir. Bazı firmalar zaman içersinde faaliyetlerini çeşitlendirip, sözleşmeli imalatçılıktan, kendi tasarımıyla ihracat yapar hale gelmişlerdir. Bunların örnekleri vardır. Otomotiv endüstrisinde Farplas, Farba, Kale, Kanca, Arfesan, Martur gibi firmalar ürünlerine güvenle müşterilerinin karşısında sağlam durabilmektedir. Tekstilde, konfeksiyonda da böyle ihracatçı firmalarımız vardır.
-TAYSAD’ın ihracat stratejisi arayışında olduğu bilgisi gündemdedir. TİM farklı sektörlerde gerekli altyapı çalışmalarını yapacak imkan sahibi organ olmalıdır. Hangi pazarlara, hangi ürünler, nasıl organizesyonla satılmalıdır. Hyundai Kore dışında ilk adımını üretimini, Ar-Ge’sini ABD’de organize ederek atmıştır. Lenovo IBM PC şirketini aldıktan sonra Ar-Ge’sini, pazarlamasına çeşitli ülkelerde organize etmiştir. Örneğin Levono merkezi Singapur’da oluşmuşturulmuş, çeşitli hedef Pazar ülkelerinin kültürüne sahip yöneticiler görevlendirilmiştir. Ülker de buna benzer organizasyon içersindedir.
-Bu açıdan bakıldığında Türk şirketlerinin yakındığı konular onlarla birlikte oluşmuştur. Sorunun kaynağında kendi tutumlarının da rolü olduğu unutulmamalıdır.
Evet, dostumun söyledikleri, eleştirileri, gösterdiği doğru örnekler ve önerileri bunlar. Ayrıca ihracatçılara hükümet desteği üreticilerin üstündeki yüklerin azaltılmasını gerektirdiği ve ilgili kurumların doğru bilgi üretim altyapı organizasyonlarına ihtiyaç olduğunun da altını çiziyor...