Türk Ticaret Kanunu'nda yapılan değişiklikler ile bir kısım fırsatl
Dr.Ahmet KAVAK / Yeminli Mali Müşavir
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) 13.01.2011 tarihinde kabul edilerek, 14.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı ve yürürlük tarihi ise 01.07.2012 olarak belirlendi. Bu yeni düzenleme ile 1956 yılından beri uygulanan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu yürürlükten kaldırıldı.
TTK başlangıç ve son hükümleri yanında altı kitaptan oluşmaktadır. Başlangıç (Md.1-10), Birinci Kitap: Ticari İşlemler (Md.11-123), İkinci Kitap: Ticaret Şirketleri (Md.124-644), Üçüncü Kitap: Kıymetli Evrak (Md.645-849), Dördüncü Kitap: Taşıma İşleri (Md.850-930), Beşinci Kitap: Deniz Ticareti (Md.931-1400), Altıncı Kitap: Sigorta Hukuku (Md.1401-1520) ve Son Hükümler (Md.1521-1535).
TTK yasalaşmasından itibaren yürürlüğe gireceği tarihe kadar bu yasanın tarafları (ticaret ve sanayi odaları, yeminli mali müşavir odaları ile serbest muhasebeci mali müşavir odaları ve üniversiteler gibi) konferans, seminer, sempozyum ve panel adı altında sayısız etkinlikler düzenleyerek yasanın ülkemize kazandırdığı yenilikler, özellikle Türkiye Muhasebe Standartları'na (TMS) göre defter tutma, Türkiye Finansal Raporlama Standartları'na (TFRS) göre mali tabloların düzenlenmesi ve Muhasebe Denetim Standartları'na (MDS) göre de denetim ve raporlama konuları tartışıldı. Diğer taraftan YMM ve SMMM odaları meslek mensuplarına bu konularda üniversitelerden öğretim görevlileri ile uygulamacı meslek mensuplarından oluşan bir eğitmen kadrosu oluşturmak suretiyle bir taraftan TMS göre defter tutulması, TFRS göre finansal tabloların hazırlanması ve bu defterler üzerinde MDS göre yapılacak denetim çalışmaları ile bağımsız denetçi raporlarının hazırlanmasını içeren eğitimler organize edilmiş ve çeşitli materyaller (CD, örnek çalışama notları, kitap gibi) ile desteklenen bu eğitimlere bütün meslek mensupları büyük bir heyecan ve özveriyle katılmıştır.
Bu etkinlikler ve eğitim çalışmaları sırasında bu yasanın bazı düzenlemelerine özellikli olarak, defter tutulmaya ilişkin esaslara, belgelerde yer verilmesi istenilen bilgilere, interenet sitesi oluşumu ve içerisinde yer alacak bilgilere, ortakların şirkete borçlanması ve cezai müeyyideler ile tabiiki denetime karşı olumsuz tepkiler gelmeye ve yoğunlaşmaya başlamış ve işin ilginç tarafı bu konuda hiç söz sahibi olmayan veya en son fikrini söylemesi gereken kişilerce değişik oturumlarda özellikli olarak televizyonlarda boy göstererek adeta yasaya karşı kötüleme kampanyası başlatılmış ve yanlış bilgilerle kafalar karıştırılmıştır. Burada hemen belirmek isterim ki bu kanunun oluşumunda baştan sona kadar emeği geçen Prof.Dr. Ünal Tekinalp başta olmak üzere tüm ekibine yürekten teşekkür ederim. Her yasanın mükemmel olması tabii ki arzu edilen bir sonuçtur. Ancak bu herzaman böyle olmayabilir. Bir şeyin yanlış olduğunu söylemek veya çeşitli eleştirilerde bulunmak bence kaçak güreşmek, kısaca kolaycılıktır. Eleştiri yapılması halinde alternatifler de sunulmalı ve bu sunulan alternatiflerin ise yasanın bütünlüğü ile uyumlu olması gerekir. Her alanda alternatifsiz eleştiri yapıcı olmaktan uzaktır ve itibar edilmemesi gerekir. Hele hele uygulanmamış ikincil düzenlemeleri (Tüzük, yönetmelik ve tebliğler) henüz yayınlanmamış bir kanunun üzerinde yapılan bu eleştiriler sonrasında maalesef 26.06.2012 tarihinde kabul edilip 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6335 sayılı Yasa ile yapılan düzenleme sonrasında TTK'nın toplam 103 maddesinde çeşitli değişiklikler yapılmış, 3'ü geçici olmak üzere toplam 16 maddesi yürürlükten kaldırılmış ve kanuna 4 yeni geçiçi madde eklenmiştir. Daha sonra bu düzenleme ile değişkliğe uğrayan ve denetçi olabilecekleri belirleyen ve sadece bir kaç gün yürürlüte kalabilen geçici 6'ncı maddesinin 4'üncü fıkrası bu defa, 6353 sayılı Yasa'nın 64'üncü maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu yapılan düzenlemenin son derece yerinde olduğunu da belirtmek isterim.
Peki, henüz yürürlük tarihi gelmemiş ve ikincil mevzuatı yayımlanmamış ak mı kara mı olduğu hakkında net bir yargıya varılması bu nedenle mümkün olmayan TTK'da yapılan bu değişiklikler ile bir kısım fırsatları kaçırmış olmadık mı? Bu değişlikler sonrasında mutlak ekseriyetinin yeniliklere açık ve değişimden yana olan meslek mensuplarını büyük bir hayal kırıklığına uğratmadı mı? Onca emek ve çabaları heba olup gitmedi mi? Ticaretin ülkeler arasından kıtalararasına yaygınlaşıp globalleştiği, ticari ortaklıkların milliyetinin ortadan kalktığı günümüzde kazandığımız ve neredeyse tüm dünya ülkelerinde uygulanan UMS/TMS ve UFRS/TFRS ile denetimden uzaklaşmış olmamız, AB giriş süreci de dikkate alındığında, eksiklik değil de ya nedir?
Bugün yarın diyerek yıllarca ertelenip çıkarılamayan, çıkarıldıktan sonra da bir bekleme süreçine takılan ve bu süreç içinde çeşitli şekilde değişikliğe uğrayan TTK'nın en önemli ve reform nitelikteki düzenmelerinden vazgeçilmesi, tek kişilik anonim ve limited şirket oluşumu ile genel kurulların elektronik ortamda yapılabilmesi gibi bir kaç yenilik dışında bugünkü yeni TTK'nın eski düzenlemeden fazlaca bir farkın olduğunu söylemek sanırım genel anlamda yanlış olmayacaktır.
Özellikli olarak 2013 yılına girmeden ve bütçe görüşmelerine başlanılmadan önce ticari defterlerin TMS' ye göre tutulması, raporlamaların TFRS'ye uygun olarak düzenlenlenmesi ve denetimin yaygınlaştırılarak uygulanmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılması kanatimce yerinde ve doğru bir yaklaşım olacaktır.
Diğer taraftan, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu'nun oluşumunu sağlayan düzenleme sonrasında; halen mevcut ve yıllardır kendi alanında defter tutma, mali tabloların düzenlenmesi ve denetim ve raporlanması ile denetçi yetkilendirmesi gibi konularda faaliyet gösteren Sermaye Piyasasi Kurulu (SPK),Enerji Piyasasını Denetleme Kurumu (EPDK) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) aralarında yetki kullanımı, karar alma ve uygulaması ile kurumların kime göre uyumluluk göstermesi gerektiği ve son olarak da denetçi olarak yetkilendirme yapılırken, önceden kazanılmış hakların gözetilerek oluşabilecek kargaşanın ve gereksiz ihtilafların önlenmesi ve özellikli olarak muhasebe ve denetim mesleğinin tek sahibi konumunda olan Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odalar Birliği (TÜRMOB) bu oluşumlarda ikincil konuma düşürülmemesinin sağlaması önemli hassasiyetler olarak dikkate alınması gerekir görüşündeyim.