Türk Ticaret Kanunu ve "Akdeniz dalgacılığı"
İtalya'nın hızla kalkındığı dönemin ardından ünlü gazeteci Bocca, bir kitap kaleme almıştı. O kitaptan Nilgün Cerrahoğlu aktarmalar yaptı. Kitapta bizi de yakından ilgilendiren bir genelleme vardı: "…İtalya'da teknoloji Akdeniz dalgacılığının boşluklarını alınca hızlı kalkınma yaşadık!" deniyordu.
Atilla Karaosmanoğlu, Nihat Erim Hükümeti'nde bakanlık koltuğuna oturduğunda, büyüme hızlarından hareket ederek, bizim İtalya'nın düzeyine ne zaman çıkabileceğimizi açıkladığında kopan fırtınayı bizim kuşak iyi anımsar.
O dönemde İtalya'da "rekabet edebilir ölçekte" olmayan üretim tesislerinin sökülerek, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere satılmasını yakından izlemiştim. Örneğin, o dönemde, asla rasyonel olmayan kağıt makinelerinin ikinci el ve ucuz diye ülkemize getirilişinin geriye dönük analizi yapılarak,kaynak kaybının ne olduğunu birisi hesap edebilse, tarih bilinci ve ekonomi bilinci yaratılmasında önemli bir katkı yapar diye düşünüyorum.
Eşdeğerlilik önemli
Ülkemizdeki küçük ve orta ölçek işyerlerinin sahip-yöneticileri, profesyonelleri, ekonominin bu kesimine hizmet sunan kamu kuruluşları, ekonomide örgütlü sivil toplum kuruluşları şapkalarını önlerine koyup, yasama meclisinde görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu'nun, "Akdeniz dalgacılığının boşluklarını alıp almayacağı" üzerinde enine boyuna düşünsün isterim.
Bir yasal düzenleme, "eşdeğerlilik" yaratmak için yapılır.
Türk Ticaret Kanunu, eşdeğerlilik koşullarını geliştirerek, ekonomide serbest ve adil piyasa koşullarının yaratılması için çıkarılmalıdır. Böylece, kaynak israfı önlenecek, potansiyel kaynakların kullanılması sağlanacak, uluslar arası karşılıklı-bağımlılık ilişkileri hukuk güvencesine alınacak ve ticaret gelişerek zenginliğin artırılmasına katkı yapılacaktır.
Tam da bu noktada birçokları soruyor: "Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe girerse, kayıt dışı uygulamalar azalır mı?"
Eğer yasa kayıtdışı uygulamaları azaltmayacaksa, haksız rekabetin önüne geçmeyecekse, mukaveleye dayalı iş yapmanın önünü açmayacaksa, şeffaflığı artırmayacaksa, sorumlulukların sınırlarını iyi belirlemeyecekse, insan ve sermaye kaynaklarının üretim sürecinde verimli kullanılmasının engellerini kaldırmayacaksa, piyasa sistemini bir hukuk zemini üzerinde oturtmayacaksa vb. hedefleri yoksa, neden çıkarılsın ki?
Bir yasanın çıkarılmasının temel amacı, değişen iş çevresinin koşullarını dikkate alarak, iş yapmayı, çağa uygun bir "hukuk zemini" üzerine oturmaktır.
Çıkar çatışması
Özellikle bu kriz dönemi sonrasında, ülkemiz ekonomisi uluslar arası ekonomilerle daha yaygınlığına ve derinliğine entegre olacaktır.
Artan rekabet nedeniyle kâr marjları daralacak, kayıtiçinde ve kayıtdışı olanlar arasındaki "çıkar çatışması" daha hızlanacaktır.
Rekabet koşullarında "şans eşitliği" yaratan hukuki düzenlemelerin yapılması, yapılmasının da ötesinde çıkan yasaların ödünsüz biçimde uygulanması zorunluluk haline gelecektir.
Türk Ticaret Kanunu, girişimcinin önümdeki engelleri kaldırarak, onun motivasyonunu bozan uygulamalara son verecektir. Ayrıca, her türlü "…haksız kazancın" önüne geçmesi gerekir.
Daha da önemlisi, yasa "Akdeniz dalgacılığını" önlemelidir; teknolojinin de olanaklarını kullanarak, hayatı açıklığa kavuşturmalı, hesap verilebilir olmayı sağlamalıdır ki, zenginlik üretimini artırıcı etki yapsın, insanımızın refahını arttırmada katkısı olsun…
O zaman, şimdilik gündemden düşmüş olan Basel II'yi de tartışmaya ihtiyaç kalmaz…