Türk sporu neden rakipleriyle yarışamıyor?
Üzerinde yaşadığımız coğrafyada bilimden sanata, ekonomiden spora kadar çoğu alanda Avrupalı ve gelişmiş ülkelerle rekabette geride kalıyoruz. Özellikle, sportif performans bakımından, yarıştığımız Avrupalılarla aramızdaki fark her geçen gün daha da açılıyor. Ne bireysel sporlarda, ne de takım sporlarında beklenen başarı bir türlü gelmiyor. Kısacası, sportif alanda Türk sporu büyük bir kuraklık yaşıyor. Tesis, altyapı, spor kültürü gibi genel ve klasik sorunlarımızın dışında konuya farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak amacıyla bu makaleyi kaleme aldım.
Genel anlamda Türk sporunun sorunları
Türk sporunun yarışmacı özelliğinin özellikle olimpik ve amatör sporlarda her geçen gün geriye gittiğini söyleyebilirim. Nedir bu sorunlarımız?
I. Türk spor yapılanmasının yönetsel, kalitatif, performans ve rekabet açısından sorunları
1. Mevcut statüko ve spor yapılanmasıyla Türk sporu Avrupa ve dünya spor alanında önemli bir yol kat edememiştir. Bugünkü spor yapılanması örgütsel bakımdan rekabeti maksimize edecek ve Avrupalıyla sportif olarak yarışmaya olanak sağlayacak nitelikte değildir.
2. Spor yönetimimizin çalışma anlayışı ve felsefesi, Türk sporunu daha ilerilere taşıyabilecek bir potansiyele sahip değildir.
3. Sportif alanda siyasetin (merkezi bütçenin) önemli bir payı olduğu için, siyaset hep spora nüfuz etmektedir.
4. Bugünkü sportif eğitim ve gelişim yapılanmamız, uzun vadeli niteliksel gelişim yerine, sadece günlük performansa odaklı bir yapılanma anlayışı ile yönetilmektedir. (Türkçe bilmeyen yabancı-devşirme sporcularla -olimpik sporun ruhuna aykırı- sportif rekabete odaklanılmasına buna bir örnektir.)
5. Spor bir kamu hizmeti olmakla birlikte, endüstriyel dönüşümün gereklerini yerine getirecek anlayış ve yapılanmaktan uzaktır.
6. Türk sporunda inovasyon kültürü yeterince gelişmemiştir. Sporda performansa yönelik olumlu sonuç lar almaya dönük yeni yöntem ve planlamaya gerekli bütçe ve zaman ayrılmamaktadır. Sporda paradigma değişimine olanak sağlayacak inovatif gelişimler sağlanamamıştır. ,
7. Olimpik, amatör ve profesyonel sporlarda yetenek gelişiminde sportif performansı maksimize edebilecek ve rekabeti artırabilecek yetkinlik ve yetenek gelişimi kültürü ve felsefesine sahip değiliz.
8. Sporumuzda rekabette üstünlük sağlayacak aerobik ve anaerobik kapasite artırımına yönelik, temel eğitim seviyesinde (İlk-Orta ve Lise) temel spor eğitim ve öğretim programları ve daha baştan sporcuyu yetenekleri doğrultusunda seçen/ yönlendiren bir yapı bulunmamaktadır.
9.Altyapı ve tesis sorunlarımız bulunmaktadır.
II- Neler yapılabilir? Ya da nelerin üzerlerinde düşünmemiz gerekir?
1. Okul öncesi çocukların gelişimine katkılarını sağlayacak ve spor kültürünün yaygınlaşması ve kalıcılaşmasını sağlayacak düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir.
Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’na göre, insan beyninin en hızlı olduğu dönem erken çocukluk çağıdır. Sonraki yıllarda gelişim daha yavaş olur. Okul öncesi bilimsel temelli eğitimin getirisi, uzun vadede 1’e 7 oranındadır. Bu nedenle, bilimsel temelli erken çocukluk döneminde spor eğitiminin sağlanması, sportif gelişim ve kültürü açısından çok önemlidir.
2. Küreselleşmeye entegre olmuş, uluslararası rekabet seviyesini ve kaliteyi yükseltecek bir yapılanmayı sağlamak. Küreselleşmenin getirdiği değişim, gelişim ve yenilikleri merkeze koyan bir spor eğitimi yapılanması...
3. Küreselleşmenin getirdiği yenilik ve değişiklikleri merkez alacak bir spor anlayışı ve felsefesi ile olaya yaklaşmak gerekir. Bu bağlamda özellikle aşağıdaki konulara dikkatle yaklaşılmalıdır.
• Teknolojide çok önemli değişiklikler yaşanmıştır. Özellikle TV-İnternet evliliği ile ortaya çıkan IP TV uygulaması, digital platformların ortaya çıkması ve diğer kitle iletişim araçlarındaki yenilikler, sportif performansın gelişimine çok önemli katkılar sağlamaktadır.
• Sporun yapısında yaşanılan endüstriyel dönüşüm ve değişimler, sporu bir show business’a dönüştürmüştür. Bugün uluslararası sportif organizasyonlar, bu pastadan pay alabilme savaşımına dönüşmüştür.
• Tüketici davranış biçimleri değişmiştir. Bu bağlamda, yıllık gelirlerinin belirli bir kısmını spora ya da destekledikleri takıma ayıran bir tüketici profili ortaya çıkmıştır. Bu kitlenin ihtiyaçlarının karşılanması bir zorunluluk ortaya çıkmaktadır.
• Endüstriyel dönüşümle birlikte sportif gelirlerin yapısı değişmiş durumdadır. Bu gelişimle birlikte naklen yayın gelirleri, sponsorluk gelirleri gibi yeni gelir kalemleri ortaya çıkmıştır.
• Yeni gelir kaynakları ve yeni gelişmeler, yeni bir ekonomi türü olan spor ekonomisini yaratmıştır. Bu ekonominin dinamikleri, klasik iktisat kurallarından farklılıklar göstermektedir.
4. Endüstriyel dönüşüm, sportif performansa ilaveten, iktisadi (ekonomik), finansal (mali) performans ve entelektüel performansı da beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda, yeni spor yapılanması bu alanları referans alan bir örgütsel ve yönetsel yapılanmaya yönelmek zorundadır.
5. Olimpik sporlar, amatör ve profesyonel sporlar için, bugünün örgütsel ve yönetsel yapılanmasından farklı, ayrı örgütsel yapılanmalara yönelinmelidir.
6. Sporun bir gösteri endüstrisine show business’a dönüşmesi nedeniyle, bu alanın gereklerini karşılayacak yönetsel yetkinlik gelişimi kazandıracak, iktisadi alanda yer almasını, sosyal yapılanmaya nitelikli iş gücü sağlayacak kadrolar oluşturacak bir örgütlenme ve eğitim- öğretim programı içeriği oluşturulmalıdır.
7. Spor yönetimi ve kültünün gelişimi, örgütlenme yapısı merkezi idare yerine özerk bir yapılanmayla gerçekleştirilmelidir. Bu kapsamda, amatör sporların, olimpik sporların ve profesyonel sporların federatif yapılanması ayrı bir örgütlenme olmalıdır. Amatör ve olimpik sporların dışında profesyonel sporlara merkezi fon aktarımı ve dolaylı rant sağlamaya son verilmeli.
8. Olimpik, amatör ve profesyonel sporlar için oluşturulacak federasyonların mutlaka bağımsız denetimlerini gerçekleştirecek, ekonomik ve finansal gelişimlerini yönlendirip aksiyonlar alacak bir üst mali kurul oluşturulmalı ve bu kurul üyeleri bağımsız, nitelikli ve yetkinlikleri olan birikimli kişilerden oluşturulmalıdır.
Sonuç
Türk sporunun bugünkü mevcut yönetsel ve örgütsel yapılanması, sporumuzda sportif, iktisadi, mali ve entelektüel performansı en yukarıya taşıyabilecek yapıda bulunmuyor. Bugünkü yapılanmayla, Türk sporu Avrupa ve dünyada sportif ve finansal olarak payını arttırabilecek yetkinlikten uzak görünüyor. Bu nedenle, var olan statükocu yapının yerine, sporun endüstriyel dönüşümüne uygun konumlanmış, her türlü performansı en üst seviyeye çıkartabilecek bir yönetsel ve örgütsel yapılanmaya acilen geçilmelidir.