Türk Lirası'nın değeri ve enflasyon

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Son bir yıllık dönem içinde sıklıkla öne sürülen bir sav var: Döviz kurunda veya başka deyişle Türk Lirası'nın değerindeki değişikliklerin enflasyon üzerindeki etkisinin önemli ölçüde azalarak yüzde 15 düzeyine gerilediği iddia ediliyor. Bu önermenin kaynağı olarak da Merkez Bankası bünyesinde yapılan bir çalışma referans olarak gösteriliyor. Eğer bu araştırma gerçeği yansıtıyor ise Türk Lirası'nın değerini korumayı hedefleyen son müdahaleleri anlamak, devamında yaşanacakları öngörmek zorlaşıyor. Geçişkenlik azaldı ise neden kısa vadeli faizleri Türk Lirası'nın değer kaybını önlemek adına yükselterek cidi maliyetleri omuzlamaya çalışıyoruz ve yerli üretimin rekabet gücünde yaşanacak artışı sınırlıyoruz?

Yukarıdaki soruya verilebilecek iki farklı konu üzerine yoğunlaşıyor. İlk olarak döviz kurundan enflasyona yönelik geçişkenlik iddia edilen seviyelere gerilemedi; ayrıca Merkez Bankası tarafından son yapılan müdahalelerin bir diğer sebebinin de bilançolar ve ödemeler sisteminde yaşanan tahribatla ilgili olabileceğini dikkate almak gerekiyor.

2003 sonrası dönem için döviz kuru hareketlerinden enflasyona geçişkenliği araştıracak çalışmaların ilişkinin önemli ölçüde azaldığına işaret etmesi doğaldır. Zira Türk Lirası değerlenirken ilişkinin çok zayıflaması, tam aksine diğer kaybeder iken yükselmesi doğaldır. Eğer döviz kurunda yaşanacak yükseliş geçici ise ve ekonomik daralma ile eşanlı olarak gerçekleşiyor ise yine geçişkenliğin düşük çıkması normaldir.

2003-2010 döneminde genelde Türk Lirası değerlenme eğilimi sergilemiş, dğer kaybettiği dönemlerin geçici olması için çaba harcanmış ve nispeten başarılı olunmuştur. Söz konusu dönemde geçişkenliğin yüzde 10-15 aralığına gerilemesi normaldir. Fakat Türk Lirası'nın kalıcı olarak değer kaybettiği durumlarda geçişkenliğin yine düşük olacağını iddia etmek beklentileri yönlendirmek adına kullanılabilir, fakat gerçekçi olamaz. Döviz kurundaki artışların maliyetler ve fırsatlar üzerindeki etkisi bir yılı aşmayan bir zaman dilimi içinde kendisini hissettirecektir. Türk Lirası daha yüksek bir kanalda istikrar bulur ve uzunca bir süre yatay bir eğilim sergiler ise enflasyonda yaşanacak yükseliş devamlılık arz etmez. Son bir yılda Türk Lirası kalıcı olacak bir şekilde değer kaybetmiştir ve ileri sürülen oranlardan oldukça yüksek bir geçişkenlik yaşanacaktır.

Enflasyon dışında Türk Lirası'nın değer kaybı, bilançolar üzerinde tahribat yaratarak borç-alacak zincirinde ve mali sisteme sıkıntı yaratacak bir potansiyel sergilemektedir. Özel sektörün net döviz borcunun 113 milyar dolar seviyesine ulaştığı dikkate alınır ise Türk Lirası'ndaki değer kayıpları hızlı bir özkaynak erimesine ve güvensizlik oluşumuna ortam yaratmaktadır. Bu etkiyi azaltmak adına kısa vadeli faizlerni geriletilmesi yeterli olmamış, tam aksine Türk Lirası'nda daha geri değer kayıplarına yol açarak tahribatın artmasına sebep olmuştur...

Gerek enflasyonist baskıların artışını, gerekse bilançolardaki tahribatın büüymesini önlemek adına kısa vadeli faizlerin yükselmesi ve bu sayede Türk Lirası'ndaki değer kayıplarının kısmen geri alınması hedeflenmiş gibi görünmektedir. Fakat bu kez de görece yüksek fonlar varlık değerleri, bilançolar ve ekonomi üzerindeki etkileri belirsizliğin azalmasını engellemiş, dış koşullarında katkısı ile güven ortamı sağlanamamıştır. Gerek küresel ekonomi, gerekse Türkiye ekonomisi ağırlaşmış yapısal sorunlar nedeniyle sağlıklı ve sürdürülebilir bir denge kuramamaktadır. Sıkıntı para politikasının gevşetilmesi veya sıkılaştırılması yönünde ince ayar ile ilgili değildir, sistemik sorunlar vardır. Kısa vadeli yaklaşımlar ile kırılganlığın artmasını önlemek ortaya çıkan tercihlerde belirleyici olmaktadır. Yatırımcıların daha fazla risk alması da, kararlı bir şekilde taşıdığı riskleri azaltmaya çalışması da kırılganlık artışı anlamına gelmektedir...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar