Türk Lirası dalgalanıyor!
Geçtiğimiz hafta genelinde yaşanan gelişmeleri döviz piyasalarımız açısından değerlendirdiğimizde temel eğilimde herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını düşünüyoruz. Pazartesi günü 1.8250 düzeyini test ederek yeni rekor kıran dolar kurunun cuma kapanışta 1.7100 düzeyinin altına inmiş olması, daha önceki yazılarda ifade ettiğimiz görüşümüzü değiştirmek için yeterli değil. Küresel krize bağlı olumsuzluklar etkisini sürdürdüğü sürece, beklentiler yolu ile piyasaları yapay bir şekilde yönlendirme çabalarının kalıcı olması pek olası değil.
Türk Lirası'ndaki değer kaybı yeni bir rekor kırınca Merkez Bankası'nın 50 milyon dolarlık döviz satış ihaleleri ile düzenli müdahale edeceği açıklaması piyasayı frenledi. İlk ihaleye gelen teklif miktar ve fiyatları ise kısa vadede sakinleşmeye yardımcı oldu. Piyasayı ve kamuoyunu yönlendirme amacı ile üretilen teknik görüntü gerçeklerle bağdaşmıyordu. Eğer nispeten küçük sayılabilecek bir döviz talebi ile Türk Lirası bu kadar sert bir şekilde değer kaybediyor ise bu piyasaya ne kadar güvenilebilirdi? Merkez Bankası neden doğrudan müdahale edip daha fazla satarak döviz kurunu daha aşağılara getirmeye çalışmadı? Yukarıdakine benzer çapraz sorulara yanıt aramaya çalıştığımızda üstü örtülmeye çalışılan gerçekler kendisini hissettiriyor. Eğer ilk ihaleye yüksek miktarda ve yüksek fiyatlı teklif gelse idi olumsuzluk hızla büyüyecekti zira döviz talebi iyice uyarılmış olacaktı; devamında ekonominin hızla daralması ve finansal piyasalar ile mali sektörün olumsuz baskılar altında bunalması kaçınılmaz olacaktı. Bu nedenle ihaleye gelen teklif miktarının sınırlı fiyatının nispeten düşük olması ve döviz talep edenleri beklemeye, satacak olanları ise harekete geçmeye ikna edecek görüntü vermesi gerekiyordu. Merkez Bankası ihale ile pası bankalara verdi onlarda kısa vedede görüntüyü kurtarmaya çalıştı...
Diğer yandan uluslararası düzeyde finansal piyasalarda yaşanan gelişmeleri de hesaba katmak gerekiyor. Genelde değerleme ve muhasebe konusunda yaşanacak esnekliklerin mali sektöre ilişkin beklentiler üzerindeki kısa vadeli etkisi hissedildi. Sermaye piyasaları biraz toparlanarak soluklandı. Küresel krize bağlı olumsuz eğilimlerde bir düzeltme yaşandı ve gelişmekte olan ülke paraları da bu durumdan etkilendi. Eğer dış piyasa kökenli bu rahatlama yaşanmasa idi dolar/TL kuru haftayı hangi düzeyde kapatırdı?.. Küresel kriz bitmedi ve en kötü henüz yaşanmadı; güven bunalımının olumsuz etkisi dalga dalga hissedilmeye devam edecek ve küresel ekonomi ile birlikte sermaye hareketleri de daralmayı sürdürecek.
Hafta sonuna doğru IMF'nin Türkiye için yeni önerileri olduğu ve görüşmelere davet beklediği haberi de piyasalarımız tarafından abartıldı; döviz piyasasındaki sakinliğe katkı yaptı. IMF'nın yeni önerilerinin ne olduğu öğrenilemedi. Daha önceki tıkanıklığa sebep olan mali disiplinden vazgeçilmemesi ve ekonomiyi canlandırmak için maliye politikasının kullanılmaması genel yaklaşımından geri adım atmaları ne kadar mümkün? Yanıtlayalım, pek mümkün değil; zira bütçe açığı büyüdükçe IMF'nin piyasalar üzerindeki etkisi sıfırlanır, hatta ters döner ve Türk Lirası'nın değer kaybı hızlanır. Bu durumda sormak gerekiyor maliye politikası önlemlerinden oluşan dördüncü canlandırma paketinin IMF ile görüşmeden apar topar açıklanması ne anlama geliyor? Bu gelişme IMF ile bir anlaşmanın olamayacağı değil, IMF teknik heyetinin istediği çizgide bir anlaşma olmayacağı anlamına geliyor; hal böyle olunca finansal piyasalar ve beklentiler üzerindeki etkisinin yetersiz kalması ihtimali artıyor... Başka bir deyişle kısa vadeli faizler gerilerken Türk Lirası'nın değerini korumasına katkı yapma şansı ortadan kalkıyor.
Son olarakta dördüncü canlandırma paketinin işe yarayıp yaramayacağını irdeleyelim. İnşaat, otomativ, elektronik ve beyaz eşyada geçici süre ile dolaylı vergiler aşağı çekilerek talebi artırarak stokları eritmek, istihdam kaybını sınırlamak amacı ön plana çıkıyor; maliyet ve hukuki açılardan mali sektörü rahatlatarak kredi genişlemesini mümkün kılmaya çalışıyor. Eğer paket işe yarar ve ekonomi canlanırsa bütçe de ciddi bir sıkıntı yaşanmaz hatta olumlu etkisi bile olabilir; yok eğer canlanmaya katkı yapmaz ise bütçe açığı büyür ve beklentiler iyice olumsuzlaşır. Bizim kanaatimiz paketin işe yaramayacağı yönünde inşaat, otomativ, elektronik ve beyaz eşyada fiyatlar stokları eritmek amacı ile maliyetlerin çok altında bu sebeple önlemlerin fiyatlar üzerindeki etkisi zaten fazlası ile tüketiciye yansıtılıyordu. Diğer taraftan küresel krize bağlı talep yetersizliği fiyatları daha da geriletecek. Hal böyle olunca bireyler alım için niye acele etsin, hem de gelirleri azalır ve belirsizlik yükselir iken! Ayrıca bankalar açısından da ciddi bir sorun var onların kaynak kullandırmak istediği kesimler riskten uzak durmaya çalışıyor.
Türk Lirası'nın değeri ile başladık öyle bitirelim ve ana eğilimde değişen bir şey yok diyelim. Ekonomi daralmaya devam edecek, borç-alacak ilişkilerindeki sorunlar büyüyecek, belirsizlik ve kırılganlık artar iken güven bunalımı derinleşecek. Döviz borcu olanlar yaratılan fırsattan yararlanıp risklerini azaltmaya çalışmalı! Bu şans fırsatını değerlendirmeli...