Türk işadamları adaleti İngiliz yargısında arıyor

Kerim ÜLKER
Kerim ÜLKER Perde Arkası [email protected]

“Geçmişte yargıya güven yüzde 70 oranındaydı. Şimdilerde bu yüzde 30’lara düştü.” Bu sözler Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’e ait. Son yıllarda yaşanan bu ciddi düşüş sokaktaki vatandaştan iş dünyasına hemen hemen herkesin öncelikli sorunu haline gelmiş durumda. Hatalı yargılamalar, uzayan süre ve bunlara ek olarak tam ve doğru ifşa/ibraz edilememe. Yani yalan ve eksik beyan.

Afyon yöresine ait bir türkü vardır:

“Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar...”

Türkiye’de yargının öncelikli problemlerinden biridir yanlış veya yalan beyan vermek.

Bu konuda Daha İyi Yargı Derneği bir araştırma yapmış.

Detayları vermeden önce biraz bu dernekten bahsetmek gerekiyor. Aralarında akademisyenlerin de olduğu çoğunluğu hukukçu 99 üyeli bu derneğin başında avukat Mehmet Gün var.

2015’te kurulan derneğin yapılan ilk kurultayında konuşan Gün, “Dürüstlüğü yargılamalara yerleştirerek adalete güveni sağlayabiliriz” diyor.

Yaptıkları örnek çalışma ile ilgili ayrıntılar ise şöyle:

Geçmiş yıllarda yaşanan havalimanındaki bir yangınla ilgili 105 farklı dosya üzerine yapılan çalışma aslında ibret edilecek bir örnek.

Bu davaların en kısası 495 gün, en uzunu 2 bin 325 gün sürmüş, en az 8 duruşma, en çok da 47 duruşma yapılmış. 105 davanın ortalamasına göre, ortalama yargılama süresi 1.529 gün olup, ortalama 15 duruşma yapılmış, taraflarca ortalama 24 adet dilekçe sunulmuş. Ortalama 1.529 günlük yargılama süresinin 580 günü bilirkişi görüşü alınması için, 819 gün delillerin toplanması ve ön meselelerin halli için sarf edilmiş. Karşılıklı iki dilekçe teatisinden sonra maksimum 100 gün içinde tek bir duruşmada karar verilebilecek bir konuşmada, 1 duruşma yerine 15 duruşma yapılmış, toplam 4 dilekçe yerine 24 dilekçe verilmiş ve yargılama süresinin 1.529 gün (4.2 yıl) sürmüş...

Maliyet 4’te 1’e iner

Yargıda temel sorunun davacı ve davalıların tam ve doğru beyan vermemekle başladığını anlatan avukat Mehmet Gün, “Eğer bunlar istenilen şekilde olsaydı 4.2 yıl süren bir dosya maksimum 100 güne inerdi. Taraflara maliyeti 296.5 saatten 32.5 saate inecekti. 326 bin liralık parasal değer ise 84 bin lirayla sınırlı kalacaktı” diyor.

Gün’ün verdiği bilgilere göre Türkiye’de açılan dava sayısı 3 milyon 706 bin. Bu rakam İngiltere’de 2.8, Almanya’da ise 5.1 milyon. Dava başına hakim sayısı ise Almanya’de 100 bin kişiye 24. İngiltere’de 3.3, Türkiye’de ise 10.4. Bu anlamda Avrupa ortalamasında olmamıza rağmen davaların uyuşmazlıkla çözümünde Türkiye oldukça geri. Almanya’da yüzde 38 olan oran, İngiltere’de yüzde 98. Türkiye’de ise yüzde 2’nin altında.

Buradaki büyük farkın nedeni ise yargı ve kişiye güven. İngiltere’de asırlardır varolan hukuk süsteminde kişiler, doğru beyanlarda bulunarak dava sürecinin hızla tamamlanmasını sağlıyor. Türkiye’de ise bu neredeyse imkânsız.

O nedenle İngiltere’de 22 milyar euro olan hukuk hizmetlerinin hacmi, Türkiye’de 2 milyar euro.

Gün, “Türkiye’de şirketler İngiliz mahkemelerinde sorunlarını çözmek istiyor. Daha güvenilir ve kurumsal geliyor. Ruslar başta olmak üzere bir çok ülkeden İngiltere’ye bu alanda müthiş bir başvuru var. Londra mahkemeleri hukuk ihracatı yapıyor. Türkiye’de yargı daha sistemli ve uygulanabilir olsa hukuk ihracatı yapılabilir ve çevre ülkelerden tahkim davaları gelebilir. Finans merkezi olma yolunda önemli bir adım olur” diyor.

Türk iş dünyasının çözüm aradığı, dünya hukuk sisteminin tahkim merkezi olan Britanya yargısının temellerinin oluştuğu 17’nci yüzyılda yaşamış ünlü İngiliz şairi Alexandre Pope’un sözü akla geliyor: Doğru olan, haklı olandır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar