Türk halkının bakteri karnesi çıkarılıyor

Yasemin SALİH
Yasemin SALİH İYİLİK FABRİKASI [email protected]

İnsan vücudunda ortalama 2 kilogram bakteri bulunuyor. Ancak bunlar yok edilmek istenilecek türden bakteriler değil. Son yıllarda yapılan çalışmalar gösterdi ki obeziteden diyabete kadar birçok hastalığın temelinde bu bakteriler yatıyor. Birçok gelişmiş ülkede kamu otoritelerinden özel araştırma kuruluşlarına kadar sağlıkla ilgili tüm tarafl arın ortak noktası toplumun bakteriyel haritasını çıkarıp yeni bir koruyucu sağlık politikası oluşturmak. Bilim insanları bu çalışmalar sonrasında gelecekte antibiyotiklerin yerini bakterilerin alacağı iddiasında.

Aslında 2008’den bu yana birçok ülkede toplumların bakteri dengesini ortaya koyan araştırmalar yürütülüyor. Ancak Türkiye bu araştırmaların kapsamına alınan ülkelerden değil. Türkiye’ye yönelik araştırmanın ilk adımı ise geçtiğimiz haftalarda atıldı. Türk bilim insanları İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü çatısı altında kurulan Mikrobiyota Laboratuvarı’nda Türkiye’de yaşayan insanların mikrobiyota analizlerini yapabilecek. Laboratuvar sadece üniversitede okuyan değil dışarıdan gelen bilim insanlarına da açık olacak. 3 milyon liralık bütçeyle kurulan laboratuvarın asıl hedefi ise Türk insanını kronik hastalıklara sürükleyen bakteri altyapısını ortaya koymak. Başka bir deyişle Türkiye’nin bakteri karnesini çıkarmak için çalışmalar başlatıldı laboratuvarda.

İki yılda tamamlandı

Çalışmalar İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü ve Kanser Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Engin Ulukaya’nın koordinasyonunda yürüyor. Tüm dünyada yapılan bu çalışmanın Türkiye’de de başlatılacağını söyleyen Ulukaya, destek için Kalkınma Ajansı’na başvuru yapmaya hazırlandıklarını belirtiyor. Üniversitenin kuruluşuyla birlikte laboratuvar için de hazırlıklara başladıklarını anlatan Ulukaya, mikrobiyota analizlerinin en son teknolojiyle yapılması için gerekli cihaz, insan kaynağı ve altyapı hazırlıklarının başladığını ve 2018’de açılışı yaptıklarını söylüyor. Ulukaya projenin hedefini şöyle anlatıyor: “Ülkemizde mikrobiyota analizi yapmak isteyen araştırmacı ve hekimlere güvenilir hizmet verebilecek bir merkez oluşturmak istedik. Burada yapılacak çalışmalarla Türk toplumunun mikrobiyal özellikleri ortaya konulacak. Mikrobiyotanın sağlık ve hastalıklara olan etkisi hakkında bilimsel kanıtlar elde edilerek dünya literatürüne ülkemizin de katkısı sağlanacak.”

Obezite, diyabet önlenebilecek

Mikrobiyota araştırmalarını gerçekleştiren bilim ekibinin lideri ise bir kadın. İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Yar. Doç. Dr. Filiz Sağlam, projeyle temelde Türkiye’nin mikrobiyota profilini oluşturmayı hedefl ediklerini ifade ediyor. Diyor ki; “Eğer mikrobiyota ile bazı sık görülen hastalıklar arasında bir ilişki bulursak, ona göre bir probiyotik tedavi geliştirebiliriz. Bu şekilde hastalıkların önlenebilmesi mümkün olacak.”

Yüksek bütçemiz yok

Sağlam’a göre bu noktaya gelindiğinde Türkiye’nin sağlık ekonomisi ve halk sağlığı politikaları açısından da yeni bir dönem başlamış olacak. “İşte o noktaya ulaşana kadar başardık demeyeceğiz” diyen Sağlam, bugüne kadar yapılan sağlık harcamalarının daha farklı konulara yönlendirilmesinin de mümkün olacağını vurguluyor.

Sağlam’a göre böyle bir sonuç uzun ve maliyetli bir yolculuk gerektiriyor. Bunun için enstitü, Avrupa Birliği ve Türkiye’de proje desteği veren kurumlara yeni projeler sunarak kaynak yaratmayı planlıyor. Sağlam finansal kaynak için şu bilgileri veriyor: “Bizim projemiz İnsan Mikrobiyom Projesi veya MetaHIT gibi devletlerin desteklediği yüksek bütçeli bir çalışma değil. Biz zaman geçtikçe gelişecek, hem devlet hem de vakıf ya da özel kurumlardan destek alarak ilerleyecek bir proje yürütüyoruz. Tamamlanan her alt projeyle, çare bulan her hastayla mikrobiyatının öneminin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmayı amaçlayan bir proje. Gruba ait Medical Park Hastaneleri’ne gelen hastaların dışkı örnekleri laboratuvarlarımızda incelenecek. Yaklaşık 1.000 örnek toplamayı planlıyoruz. Bu şekilde tüm Türkiye’yi kapsayabileceğiz. Toplumda hangi bakterilerin fazla hangilerinin eksik olduğunu göreceğiz. İnsanlığa daha sağlıklı ve kronik hastalıklardan (obesite, şeker hastalığı, astım, kanser gibi) uzak bir hayat sunmayı hayal ediyoruz.”

Dünya mikrobiyotayı genom araştırmalarıyla keşfetti

İnsan genlerinin haritasının çıkarılması amacıyla 1990’da başlatılan “İnsan Genomu Projesi” bilim dünyasını mikrobiyota ile tanıştırdı. Bu proje ilerlerken mikroorganizmaların genlerinin de insan fonksiyonlarında kullanıldığı, bunların çok daha fazla çeşitlilik gösterdiği ve hastalık oluşumu ile daha fazla ilişkili olduğu keşfedildi. Buradan yola çıkılarak 2008’de İnsan Mikrobiyom Projesi başlatıldı. 2013’te 300 sağlıklı insanın bağırsak, ağız, deri, vajen ve burundaki mikrobiyotaları üzerinde çalışıldı fakat temel mikrobiyota tanımlanamadı. Çünkü her insanda farklılık gösteriyordu. Bu proje mikrobiyotanın belirli hastalıklardaki etkisinin anlaşılması amacıyla halen devam ediyor. İnsan mikrobiyom projesinden hemen sonra Avrupa Birliği MetaHIT projesini başlattı. Bu projede sadece bağırsak mikrobiyotası incelendi ve elde edilen veriler internet üzerinden paylaşılarak araştırmacıların hizmetine sunuldu. Bugün en çok bilgi bağırsak mikrobiyotası hakkında var. Bu çalışmada “disbiyozis” olarak adlandırılan mikrobiyotanın bozulmuş şekli tanımlandı. Dizbiyozis durumunda obezite, diyabet, enfl amatuar ve fonksiyonel bağırsak sorunları ve astım hastalıklarının oluştuğu ortaya konuldu. Bağırsak-beyin aksı tanımlanarak, bağırsak mikrobiyotasının beyni, beynin de bağırsak mikrobiyotasını etkilediği anlaşıldı. Bu çalışmalar sayesinde otizm, depresyon, Parkinson ve Alzheimer’ın bağırsak mikrobiyotasında meydana gelen dengesizliklerle ilişkili olabileceğine dair güçlü bilimsel kanıtlar sunuldu.

Bağışıklık sistemini yönetiyor

Mikrobiyota insan üzerinde yaşayan mikroskobik canlılar topluluğuna verilen isim. Bu mikroorganizmalar hem kendi aralarında hem de konakla (organizma) bir denge oluşturacak şekilde evrimleşmiş durumda. Mikrobiyotanın sağlıklı yaşam için pek çok fonksiyonları bulunuyor. İnsan hücreleri tarafından sindirilemeyen besinlerin parçalanıp kullanıma hazır hale getirilmesi, bazı vitaminlerin sentezlenmesi, hastalık yapıcı mikropların yerleşiminin engellenmesi mikrobiyota sayesinde. Bağırsak ve bağırsak mikrobiyotası vücut bağışıklık sisteminin en önemli organı, "Bağışıklık sisteminin hücreleri burada eğitiliyor" demek yanlış olmaz. Mikrobiyotanın insan sağlığı için hayati değeri dünyada da yeni yeni anlaşılmaya başlandı. Onu tanımak, oluşturduğu dengeyi anlamak ve korumayı başarabilmek vücudu pek çok kronik hastalıktan koruyor. Obezite, diyabet ve enfl amatuvar bağırsak rahatsızlıkları gibi kronik hastalıkların kontrolü için çok sayıda ilaç ve laboratuvar tahlili kullanılıyor. Bunların ülke ekonomilerine büyük yükü var. Mikrobiyotadaki dengenin sağlanmasıyla bu hastalıklar önlenebileceği, sağlık ekonomisine büyük katkı sağlanacağı belirtiliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar