Türk futbolunun üç açığı bir arada
Türk futbolunun sahip olduğu yetenek havuzu ve mevcut potansiyeli dikkate alındığında gelecek elli yılın futboluna damgasını vurabilecek yetenekte ve nitelikte bir özelliğe sahip. Yeter ki, bu potansiyeli harekete geçirebilelim, yetenek havuzumuzu iyi kullanalım.
İktisadi ve mali anlamda da Avrupa'nın en fazla gelir yaratan altıncı büyük ligi konumundayız. Yıllık yarattığı 600 milyon euroluk gelirle beş büyük ligin (İngiltere, İtalya, İspanya, Almanya ve Fransa) hemen arkasından gelen Süper Lig, ne yazık ki bir türlü Avrupa ve Dünya futbolundan hak ettiği payı alamıyor.
Futbolumuzun içinde bulunduğu iktisadi, mali ve yönetsel sorunlar, bugün Türk futbolunun önünü kesiyor, adeta bir pranga görevi görüyor. Bu engelden kurtulduğu ölçüde Türk futbolu mevcut potansiyelini harekete geçirmiş olacak. Bu dönüşüm süreci zaman içinde sportif başarıyı, sportif başarı da mali başarıyı getirecek. Bu döngü başarılı bir şekilde devam ettiği sürece Türk futbolunun hem rekabet düzeyi artacak, hem de kalitesi.
Peki bugün Türk futbolunun önündeki engeller nedir diye soracak olursak, karşımıza futbolumuzun iktisadi ve mali anlamda içinde bulunduğu sıkıntılar ve bunların neden olduğu sportif kuraklık, etkin ve verimli kullanılamayan maddi kaynaklar, düşük sportif performans, dengesiz ve haksız rekabetin yönlendirdiği bir lig, iyi yönetilmeyen ve bu nedenle borç batağına saplanmış kulüplerimiz çıkıyor.
Türk futbolu cari açık veriyor!
Daha çok günlük ekonomik literatürde kullanılan cari açık bilindiği üzere, döviz gelirlerimizin, döviz giderlerimizi karşılayamaması nedeniyle oluşan açığı ifade ediyor. Cari açık olduğu gibi, bir de bunun tersi olan bizim yabancısı olduğumuz cari fazla var ki, buna ne yazık ki ben henüz tanık olamadım. Cari açık sadece makro ekonomik bir kavram olarak değerlendirilmemeli. Aynı kavram Türk futbolu için de geçerli ne yazık ki…
Gerçekten de futbolumuz son on yılda yaptığı yaklaşık 1.2 milyar dolara ulaşan yabancı oyuncu transferleriyle yurt dışına ciddi döviz transferinde bulunmuş. Buna mukabil bu on yıllık süreçte kulüplerimizin yurtdışına ihraç ettiği oyunculardan elde ettiği gelir ise sadece 86 milyon dolarlık olarak gerçekleşmiş. Yani futbolumuzun cari açığı her geçen yıl giderek artmış ve artmaya da devam ediyor.
Futbolumuzda üç önemli açık
Ben buna "Üçü Bir Arada" diyorum.
Nedir Türk futbolunun bu üç önemli açığı?
Gelin buna birlikte kısaca bir göz atalım.
Dört büyük kulübümüzün (Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor) konsolide mali tabloları bize futbolumuzda bazı mali dengesizlikler olduğunu gösteriyor… Daha başka bir ifadeyle Türk futbolu üç önemli açığı bir arada barındırıyor.
Dört kulübümüz aynı zamanda net borçlu durumunda. Yani sahip oldukları varlıkları, mevcut borçlarını karşılamakta yetersiz kalıyor. Dört kulübün toplam borç tutarı ise 900.5 milyon TL'ye ulaşırken, kulüplerimizin toplam gelirleri de 622 milyon TL düzeyinde seyrediyor.
Dört büyük kulüpte giderlerin gelirlere oranı ise %121 civarında görülüyor.
Dört büyük kulübümüzün yukarıda değindiğimiz açıklarına baktığımızda;
1. Kulüplerimizin dönen varlıkları, kısa vadeli borçlarını karşılamakta yetersiz kaldığı için işletme sermayesi açığı verdiklerini gözlemliyoruz. Dört büyük kulübün toplam işletme sermayesi açığı, yani günlük faaliyetlerinin finansmanı için ihtiyaç duydukları kısa vadeli nakit gereksinimi 432 milyon TL'ye ulaşıyor.
2. Kulüplerimizin faaliyetlerinin finansmanında kullandıkları özkaynaklar içinde yer alan şişirilmiş değer artış fonu (maddi duran varlık ve bonservis değerleme) bedellerini çıkarttığımızda özkaynak açığının bulunduğunu görüyoruz. Buna göre dört kulübümüzün cari yıl dahil olmak üzere toplam kümüle zararları 293 milyon TL'ye ulaşmış durumda. Kulüplerimiz bugün faaliyetlerinden kar yaratamadıkları için sürekli zarar finansmanı yapmak durumunda kalıyorlar. Kulüplerin pasif açığını gizlemek/azaltmak için başvurdukları maddi duran varlık ve bonservis değerleme fonundaki şişirilmiş artışları olan yaklaşık 466 milyon TL'nin yarısını dikkate alsak bile, kulüplerimizin toplam öz kaynak açıkları 506 milyon TL'ye ulaşıyor.
3. Kulüplerimizin mevcut hazır değerleri içinde yer alan nakit ve benzeri likit değerleri dikkate aldığımızda ise bunların toplam değerinin kulüplerin günlük nakit gereksinimini karşılayacak düzeyde olmaması nedeniyle sürekli bir likidite açığı içinde olduklarını görüyoruz. Nitekim dört kulübümüzün günlük faaliyetleri içim ihtiyaç duydukları sıcak para miktarı yaklaşık 145 milyon TL civarındadır.
Kulüplerimiz ciddi mali risk altında
Kulüplerimizin sahip oldukları riskleri yukarıda sizlerle paylaştık. Buna göre yukarıda dile getirdiğimiz riskler, futbolumuzun geleceğini ve kulüplerimizin mali sağlıklarını ciddi tehdit eder duruma gelmiştir. Öyle ki, bu riskler kendi içinde başka riskleri de birlikte taşıyor. Kulüplerimizin finansal anlamda sahip oldukları bu mali yetersizlikler onların zaman içinde mali yapılarının giderek bozulmasına, yani finansal bağışıklık sistemlerinin çökmesine neden olabilecek bir nitelik taşıyor. Mali bağışıklık sisteminin çökmesi ise süreç içinde düşen sportif performans, azalan gelirler ve rekabet gücünün yitirilmesi anlamına geliyor.
Sonuç
Bugün kulüplerimizin çok ciddi mali riskler altında olduklarını ve bu risklerin onların sportif ve mali geleceklerini tehdit eder duruma geldiğini gözlemliyoruz. Dört büyük kulübün mali rasyolarındaki bu olumsuzluk ve yetersizlikler sadece onları değil, Türk futbolunu da tehdit eder durumda. Türk futbolunun lokomotifi konumundaki bu kulüplerimizin mevcut finansal yapıları onların iktisadi olarak ta gelecekleri olumsuz etkileyecekmiş gibi görünüyor. Çünkü bu olumsuzluklar kulüplerin aktiflerini süreç içinde eritiyor ve onların rekabet güçlerini zayıflatıyor. Bunun kaçınılmaz sonucu ise kendisini pratikte yetersiz/düşük sportif performans olarak somutluyor.
Peki ne yapmalı?
Onu da gelecek hafta sizlerle paylaşmaya çalışacağım.