Türk futbolunun geleceği aydınlık mı?

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

Türkiye Futbol Federasyonu ve Spor Toto Süper Lig Kulüpler Birliği Vakfı‘nın birlikte düzenlediği “Türk futbolunun sorunları ve geleceği” toplantısı hafta sonu İstanbul’da Swissotel the Bosphorus’da yapıldı.

Aslında toplantının ana konusu “Sporda şiddet sorununun araştırılarak gereken önlemlerin belirlenmesi” olan bu toplantı ilerledikçe ortaya çıktı ki, kulüplerimizin temel sorunu şiddetten daha çok 2014-15 sezonundan itibaren uygulanmaya alınacak olan UEFA Finansal Fair Play Kriterleri kapsamında neler yapmaları gerektiği ve buna ilişkin alınacak önlemlerdi. Gerçekten de bu konu aynı zamanda Avrupa futbolunun da güncel sorunu.

Geçen hafta Wall Street Journal’da Jonathan Cleegg tarafından kaleme alınan “Soccer Clubs Warned Over Finances” (Aşırı Borçlu Futbol Kulüpleri Uyarıldı) makalesinde de belirtildiği üzere, UEFA Başkanı Michel Platini, “2014-15 sezonuna kadar UEFA Finansal Fair Play Kriterleri’ne uyum sağlayamayan kulüplerin başta Şampiyonlar Ligi olmak üzere hiç bir UEFA organizasyonuna alınmayacağını” açıkça ifade etti.

Olayın özüne bakıldığında bu durum çok canımızı sıkacak gibi görünüyor. Federasyon bunun farkında ve haklı olarak şimdiden gerekli önlemlerini almak istiyor. Ancak kulüplerimizin gündeminde bu konu hala yok gibi

görünüyor.

Burası Avrupa değil!

Çünkü, kürsüye çıkan her kulüp başkanı “çok ciddi parasal sorunlar içinde olduklarını; bu sorunların çözümlenmeden sportif performans ve rekabet edebilme güçlerinin olamayacaklarını; çoğu kulübün bu borçlar ve finansal problemler yüzünden icra takibine maruz kaldığını” ifade etti. Ama daha ilginci ise son zamanlarda transfer şampiyonu bir büyük

takımımızın başkanının kürsüde dile getirdiği “Burası Avrupa değil. Avrupa’nın mali kriterler adı altında dayatmalarını aynen alıp uygulamak, bize zarar verir. Avrupalı kulüplerin içinde bulundukları finansal yapılar farklı.

Buna bir çözüm bulunmalı. Belki bu biraz daha yumuşatılarak, bu iş çözümlenebilir” şeklindeki öneri ve temennisiydi.

Bunu bir büyük kulübümüzün başkanı dile getiriyorsa, diğer takımlarımızın başkanlarının daha başka dile getireceği ne kaldı ki? Kürsüye çıkıp konuşan her kulübümüzün başkanının bir başka talebi de kulüplerin vergi ve SGK sorunlarının halledilmesi konusuydu. Tabi ki, bunun çözüm yolu olarak ta, Süper Lig’de ve diğer liglerimizde uygulanan vergi oranlarının düşürülmesi, SGK prim borçlarının affedilmesi veya yeniden yapılandırılması önerildi. Ama bir diğer öneri vardı ki, gerçekten çok enteresandı.

“Spordan Sağlanan Verginin Spora Geri Döndürülmesi” önerisi makul gibi geldi. Özellikle alt yapıya yeterli kaynak ayıramayan ve rutin faaliyetlerini bile karşılamakta zorlanan kulüplerimizde, özellikle amatör kulüp ve branşlarda bu öneri düşünülebilir gibi geldi.

Kulüpler Birliği Başkan Vekili ve İstanbulspor Kulüp Başkanı Göksel Gümüşdağ‘ın “Futbol Kulüplerinin Yapısal ve İşlevsel Sorunları ve Çözüm Önerileri” başlıklı sunumunda vergi, altyapı, sponsorluklar, tesisler, protokol tribünlerinin durumu, GSGM paylarının kaldırılması, spor bahis oyunları, isim hakkı paylarının artırılması, sporda şiddetin önlenmesi, stadyumların yenilenmesi konularında kulüplerin görüşlerini aktardı. Ancak öz itibariyle sunumda vurgu yapılan esas konu daha çok parasal konular ve mali sorunlardı.

İspanya vergi oranlarını artırdı

Bizde bu yaşanırken, geçen hafta içinde İspanya’da çok ilginç bir durum yaşandı ve yabancı oyunculara uygulanan vergi oranları %24’ten %43’e yükseltildi. www.futbolekonomi. com’da da detayıyla ele aldığımız bu habere göre yıllık 600 bin euronun üzerinde kazanan futbolcular, bu paranın yüzde 43’ünü vergi olarak ödemek zorunda kalacak.

Bu durum karşısında büyük bir mali yükün altına gireceklerini iddia eden İspanyol kulüpler ise hükümetten kararın geri alınmasını istedi ancak başarılı olamadı. Bu kanun karşısında İspanya’daki çok sayıdaki profesyonel kulüp, 2011 sezonundan itibaren yapılan transferlerde vergileri futbolcuya yüklemeye başlayacaklarını açıkladı. Bu karar karşısında La Liga’daki futbolcu ücretlerinde, yüzde 40’lara varan bir indirime gidilmesi bekleniyor. Yabancı futbolcular, İspanya’nın artık futbolcu cenneti olmaktan çıktığını öne sürerek, ülke futbolunun zarara uğrayacağını söylediler. İspanyol hükümeti ise Avrupa Birliği’nde bulunan birçok ülkede alınan vergilerin yüzde 40’larda olduğunu hatırlatarak bu düzenlemeyi savundu. La Liga’da bulunan yerli futbolcular ise düzenlemeden son derece memnun kaldı. Kendilerinin uzun süredir yabancılardan daha fazla vergi ödediklerini kaydeden yerliler, ayrımcılığın sona erdiğini kaydettiler.

Avrupa’da vergiler nasıl?

İngiltere (150 bin sterlin fazlası) %45

Almanya (250 bin euro üstü) %45

İtalya (75 bin euro üstü) %43

İspanya (600 bin euro üstü) %43

Portekiz: %42

Türkiye: %15

UEFA vergi oranlarının artırılmasını bizden de isteyebilir

UEFA finansal Fair Play Kuralları öz itibariyle, futbol takımları arasında haksız rekabete yol açan “Gelirlerden daha fazla harcama yapılması, bu harcamaların futbol dışı gelirlerden fonlanmasını” istemiyor. Çünkü, Chelsea gibi her kulüp kendisine milyar sterline ulaşacak boyutta fon akıtan bir Abramovich ya da futbolu kendileri için bir araç olarak gören dolar milyarderi şeyh bulamıyor. Hal böyle olunca da futbol finansal anlamda haksız rekabete maruz kalıyor. Bunun kaçınılmaz sonucu ise sportif rekabette yetersizlik ve adil olmayan rekabet. Kısacası UEFA futbolu oligarklerin, şeyhlerin ve parası bol Amerikan ya da zengin şirketlerin oyuncağı haline gelmesine izin vermek istemiyor.

Bu nedenle sıkı ve yaptırımı olan önlemler alan UEFA, bu önlemler kapsamında yarın bizden vergi oranlarının düşüklüğü nedeniyle Türk futbolu aleyhine haksız bir rekabetin doğabileceği endişesiyle bu durumun gözden geçirilmesini isteyebilir.

Sonuç

Hafta sonu düzenlenen bu toplantı Türk futbolunun geleceği açısından çok önemliydi. Kulüpler çok önemli konuları gündeme getirdiler, konuştular, önerilerde bulundular. Ancak ben toplantının ana özünü oluşturması gereken konulardan birisinin de Kurumsal Yönetim ve Yönetişimin olmasını beklerdim.

Çünkü, bugün Türk futbolu sahip olduğu parasal büyüklük itibariyle çoğu konuyu aşabilecek bir düzeye gelmiştir. Sorun kaynaklarımızın nasıl kullanılacağı ve buna ilişkin yönetsel yapıların nasıl oluşturulması gerektiği yönündedir. Bugün bir Ankaraspor örneğini unutmayalım. Futbolun başka amaçlar için kullanılmasına asla izin vermeyelim.

Kulüplerimizin bazı gerçekleri artık kavrama zamanı gelmiştir. Kaynakların daha etkin kullanmaları önlerindeki en acil görevlerden birisidir.

Ben kulüplerimizin bu süreçte bazı sıkıntılar yaşayabileceklerini düşünüyorum. Hatta bu nedenle belki bu süreler uzayabilecek. Ya da ek süreler de kulüplerce istenecek. Ancak görünen o ki, kulüpler bu sürecin sonunsa daha sağlıklı daha fit bir yapıya da her yönüyle kavuşmuş olacaklar. Bu anlamda Türk futbolunun önünün açık ve aydınlık olduğunu düşünüyorum.

İçinde bulunduğumuz sıkıntılı durumlar bizi karamsarlığa itmesin. Bu kuralları uygulayan ülkelerde kulüplerin nasıl mali ve sportif anlamda daha sağlıklı hale geldiklerini görüyoruz. Önümüzdeki hafta bu konu üzerinde genişçe duracağız. Haftaya Kulüp Lisanslama ve buna ilişkin yapılması gerekenler üzerinde durmaya çalışacağız.

Federasyon ile kulüplerin gündemi farklı

Geçen hafta Türkiye Futbol Federasyonu 1.Başkanvekili Lütfi Arıboğan yaptığı bir açıklamada; 53 UEFA ülkesi içinde 47 ülkenin UEFA lisans sitemini uygularken altı ülkenin Makedonya, Moldova, Slovakya, Karadağ, Arnavutluk ve Türkiye’nin Ulusal Kulüp Lisans Sistemini uygulamadığını, son altı içinde kalmış olmanın Türk futbolu için övünülecek bir şey

olmadığını, bu nedenle bu uygulamaya bir an önce son vermek istediklerini, bu amaçla da bu çalışmaları başlattıklarını ve 2014-15 sezonuna kadar tüm kulüplerimizin kademeli olarak bu kriterlere uyumlu hale gelmelerini sağlayacaklarını ifade etti. Aşağıdaki tabloya göre Türk futbol kulüpleri belirtilen aşamalardan geçerek, UEFA Kulüp Lisanslama Sistemi’nin ve Finansal Fair Play Kriterleri’nin gereklerini yerine getirmiş olacaklar. Özü 2004 UEFA kriterlerine dayanan bu sistemde kulüpler sportif, idari, hukuki, altyapı ve özellikle mali kriterlerden oluşan bir standardizasyona yönlendiriliyor. Spor Toto Süper Lig, Bank Asya 1. Lig ve Spor Toto 2. Lig’de yer alan 72 kulüpte bu standartlar bu sezondan başlayarak 3 senelik bir geçiş süreci içinde 2014-15 sezonuna kadar uygulanmış olmak zorunda.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar