Türk bankalarının sırtı yere gelmez
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, en kötü senaryonun çizildiği stres testinde bile "Türk bankalarının sırtının yere gelmediğini" söyledi. Akben, sektörün mali yapısı, uluslararası düzenlemelere ve yasal sınırlara uyumunun son derece sağlıklı bir görünüme işaret ettiğine vurgu yaptı. Akben, “Türkiye için bir SWOT analizi yapılacak olsa, Türk bankacılık sektörü ülkemizin en güçlü yanı olarak ilk sıralarda yer alır” dedi.
Türk bankacılık sektörünün aktif kalitesini rakamlarla değerlendiren BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben, “Sektörün aktif kalitesinin en temel göstergelerinden olan takibe dönüşüm oranı yüzde 2.89 ile en düşük seviyede. Buna karşılık sermaye yeterliliği rasyosu ise yüzde 16.7 ile gerek yasal sınırın, gerekse hedef oranın oldukça üzerinde. Şubat 2018 rakamlarıyla özkaynak karlılığı ise yüzde 14.5. Risklilik açısından bizi diğer ülkelerden olumlu yönde daha fazla öne çıkaran bir diğer unsur ise kaldıraç oranımızın düşüklüğü” diye konuştu.
Bankacılık sektörünün reel sektöre verdiği kredi desteğinin devam ettiğinin de altını çizen Başkan Akben, şöyle devam etti: “2018 Mart ayı sonu itibarıyla kur ve parite etkisinden arındırılmış toplam kredi büyüme oranı yüzde 19.3. Söz konusu büyüme ağırlıklı olarak ticari krediler kaynaklı. Ticari kredilerin büyüme oranı yüzde 21.3 düzeyindeyken, bireysel kredilerin büyüme oranı ise yüzde 13.6 seviyesinde. Mevduat tarafında ise yine kur ve parite etkisinden arındırılmış büyüme oranı yüzde 17.1’dir. Dolayısıyla sektör sağlıklı yapısını, güçlü büyüme oranları ile sürdürüyor. Şu anda sektörümüzde toplam tahsili gecikmiş alacak (TGA) oranı yüzde 2.9. Bu oran, KOBİ segmentinde yüzde 4.7. Bizim kredi analizlerimizde kredilerin TGA’sı kötü senaryoda bile yüzde 3.5'i bulmuyor."
Kurumların ödeme sıkıntısı yok
Kredi Garanti Fonu’nda takibe dönüşen alacak oranının yüzde 1 bile olmadığını hatırlatan Akben, 'kuruluşların borç ödeme alışkanlıkları çok iyi durumda' tespitini de yaptı. “Şirketler kredi aldıysa ödüyor” diyen Akben, şu değerlendirmeyi yaptı: “Konut ve inşaatta sıkıntı var diyorlar. Fakat konut kredilerinde takibe dönüşüm oranı sadece yüzde 0.41 iken; taşıt kredilerinde yüzde 2.80, ihtiyaç kredilerinde ise 4.67 seviyesinde. Şu anda bir miktar düşmekle birlikte en yüksek oran yüzde 6.5 ile kredi kartlarında yaşanıyor. Konuttaki sıkıntı ise satışlarda yaşanan durgunluk. Faiz oranları yüksek diyoruz ama konut fiyatları aşağı geldi. Yarın piyasa düzeldiğinde bu faiz oranları aşağı gelecek ve o zaman da konut fiyatları yükselecek. Bugün ortalama konut kredisinde faiz oranları yüzde 15, yüzde 23 kredi kartları faiz oranı, yüzde 21.3 ihtiyaç kredileri faiz oranı, yüzde 16.6 de taşıt kredisi faiz oranı.”
Sorun; vade uyumsuzluğu
Akben’e son dönemde büyük şirketlerin kredi yapılandırmalarını hatırlattığımızda ise sorunun ‘vade uyumsuzluğu’ndan kaynaklandığına değinerek, “Sorun; nakit akışlarında yaşanan vade uyumsuzluğu. Olumsuz uluslararası gelişmeler ve dolardaki artışın ardından gelen ödemelerle ilgili bir aksama. Bunlar hiç satış yapmayan, para kazanmayan kuruluşlar değil. Zararına çalışan şirketleri yapılandırsan da yapılandırmasan da problem. Bu şirketler kar ediyorsa, çalışıyorsa ödemede kolaylık sağlanmalı. Dönem dönem şirketler erken kapama yaptığı gibi bazen de yapılandırma taleplerinin normal karşılanması lazım. Sadece bize özgü bir husus da değil. Geçmiş yıllarda bazı sektörlere özgü uygulamalarımız iyi sonuçlar verdi."
Bankacılara ‘sabırlı’ olun çağrısı
BDDK’nın yaptığı son düzenlemelerin karlılığı artırdığını ifade eden Akben’e göre bankalar kar artışından feragat edebilir. Bunun piyasadaki faiz düşüşüne de katkı sağlayacağını anlatan Akben, “Faizleri beraberce düşürebiliriz. Bu sadece kamu bankaları olarak algılanmamalı. Bütün bankalar Türkiye’de para kazanıyor. Bunu hep beraber yönetebilir, halledebiliriz” dedi.
Bankaların faiz konusunda hassas davranması gerektiğine dikkat çeken Akben, bankacılara da ‘sabırlı’ olun çağrısında bulundu. Başkan Akben, şu ifadeleri kullandı: “Bankalarımız geçici kriz dönemlerinde anlık tepki vermek yerine sabırlı olmalı. O zaman krizler yönetilebilir olur. Maalesef şuanda piyasada bazı bankalar makul davranmıyor. Enflasyonun daha düşük olduğu dönemde bankalar daha düşük faiz uyguladıkları dönemde kar etmiyorlar mıydı? Ediyorlardı… Önemli olan marjların seviyesi. Sanki mevduat faizini yükseltince mevduat sana akacak. Sadece sektörün maliyetini artırmış olacaksın. Ödenebilir yerde kalmak her zaman için daha faydalı. Bu nedenle kredi ve mevduat faizleri konusunda daha sorumlu davranmalılar. Karlılığınız iyi seviyedeyse ona göre mevduat ve kredi faizi uygulamalısınız. Bu gibi geçiş dönemlerini, sabırlı geçirmek gerekiyor. Ekonomide de bu gibi geçiş dönemlerinde makul davranmak gerekiyor.”
Ocak ayı sonu itibariyle sektörde ağırlıklı ortalama kredi faiz oranları yüzde 15.66 seviyesinde, mevduat faiz oranları ise yüzde 13.17 düzeyinde. Başkan Akben, vatandaşa ise faiz yarışı konusunda duyarlı davranmalarını ve yüksek faiz nedeniyle mevcut çalıştıkları kurumdan vazgeçmemelerini de önerdi.
Çok gösterişli şubelere gerek yok
Mehmet Ali Akben, Türk bankalarının daha fazla gider - maliyet kontrolü yapması gerektiğinin de üzerinde dururken “Hatta bazı genel müdürlük ve şubelerde kiracı durumda kalınabilir” dedi. Akben, bazı Türk bankalarının genel müdürlük ve şubelerinin Avrupalı emsallerine göre çok gösterişli kaldığını aktardı. Büyük ölçekli bankaların gösterişe ihtiyaçlarının olmadığını, müşterilerin zaten tabelaya geldiğini dile getiren Akben, küçük bankaların ise kendilerini anlatması, müşterinin ayağına gitmesi ve daha fazla çalışması gerektiğinden söz etti. Çok büyük caddeler üzerinde şube açmaya ihtiyaç olmadığını, müşterinin arka sokaklarda kalan şubelere de gelebileceğini ifade eden Akben, “Vatandaş çok lüks olan şubeden içeri girmeye çekinebiliyor. Halkın seviyesinde olmak lazım” dedi.
Yerel raiting şirketi, ülkeleri değil firmaları derecelendirecek
Yerli rating şirketi ile ilgili yaptığı açıklamalara da netlik getiren Başkan Akben, burada bahsi edilen noktanın ilk hedef olarak Türkiye veya bir ülkenin ratinginin değil bankaların kredi verdiği firmaların ratingi olduğunu vurguladı. Akben, “Bunlar daha sonraki konular. Bu zamanla olacak, bugünden yarına bu şirket Türkiye’ye not vermeyecek. Kuruluşun bağımsız olması, uluslararası itibarının olması gerekiyor. Ama bir şekilde başlamak da gerekiyor. Dünya ölçeğinde şirketlerimizin olması lazım. İstanbul Finans projesinden bahsediyorsak bizim her alanda şirketlerimizin olması şart. Bugün rekabet olarak güçlü olmayabilir ama yarın bizim ona kattığımız değerlerle itibar kazanabilir. Milli kartlı ödeme sistemi TROY kuruldu. Şimdi 3 milyona yakın karta sahip oldu. Kurulacak olan kredi derecelendirme kuruluşu ilk planda bankaların Türk Lirası kredi verdiği firmalara not verecek. Bankalar kendi içinde firmaları derecelendiriyor fakat bu firmaların genele şamil kredi notları yok. Bireysel tarafta, KKB’nin kişisel puanları ile bankalar kredi verebiliyor. Ama şirketler tarafında kullanılmıyor. Burada öncelik TL kredilerde olacak. Özellikle TL kredi kullanan müşterilere verilen notlar öncelik olacak.”
Kurulacak olan şirkete bankalar, özel sektör ve hatta gerekli know-how’ı olan uluslararası kredi derecelendirme şirketlerinin ortak olabileceğini, BDDK’nın ortaklığının söz konusu olmayacağını söyleyen Akben, 3-5 sene sonra bu kuruluşun, Ortadoğu, Afrika’daki bazı ülkelere not verebilir duruma gelebileceğini öngördü.
Sendikasyonlarda yenileme oranı %110 üzerinde
Türk bankalarının kredilerini yenileyemediğine yönelik eleştiriler olduğunu dile getiren Mehmet Ali Akben, sendikasyonlarda yenilenme oranının yüzde 110’ların üzerinde olduğuna dikkat çekti. Akben, “Şuanda sektörde yenilenme oranlarında sadece bir miktar maliyetler arttı. Yarın fiyatlar düştüğünde ne olacak? Batı devamlı kötü senaryo yazdığı için endişe satın almak kötümser havayı getiriyor. Türkiye’ye kredi veren kuruluşların kendileri de bir kredi kuruluşu. Bizim bankalarımız nasıl sağlam kuruluşlara kredi veriyorsa onlar da Türkiye’ye, ekonomiye ve bankalara bakarak kredi veriyorlar. Hiçbir kredi kuruluşu tahsil edemeyeceğini düşündüğü alana kredi vermez. Derecelendirme kuruluşu ne derse desin her bankanın kendi çapında bir derecelendirme mekanizması var. Siz öyle düşünseniz de biz öyle düşünmüyoruz diyenler var” diye konuştu.
Ümraniye’deki İstanbul Finans Merkezine taşınacak
İki yıldır İstanbul’da faaliyetlerini sürdüren BDDK, Ümraniye’de bulunan İstanbul Finans Merkezi’nde devam eden inşaatı tamamlandığında yeni binasına taşınacak.
Yatırım bankacılığını teşvik edici çalışmalar yapılıyor
BDDK’nın son dönemde üzerinde çalıştığı bir alanda yatırım bankacılığı. BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben, yatırım bankaları özelinde ‘teşvik edici’ bazı gelişmelerin olabileceğinin işaretini verdi. Akben, Türkiye’de yatırım bankası kurmak için yurtiçi grupların yanı sıra, Kuveyt, Çin, Katar, hatta Afrika’dan bile ilgi olduğu bilgisini paylaştı. Akben, Türkiye’ye doğrudan yatırımın artması için yatırım bankacılığının önemli bir kapı olduğunu vurguladı. Başkan Mehmet Ali Akben, Türk bankacılığına olan ilgiyi şöyle anlattı: “Türkiye’de alt yapı projelerini finanse etmek isteyen ve burada yatırım bankacılığı yapmak isteyen bir çok kurum var. Bizim için burada önemli olan gelecek grubun hikâyesi. Yerli gruplar, Kuveyt, Çin, Katar hatta ölçeği küçük olsa da Afrika’dan bile gruplar kapımızı çalıyorlar. Onlara öncelikli olarak burada ne yapmak istediklerini ve arkalarındaki hikâyeyi soruyoruz. Mesela Türk bankalarını sendikasyonlar ile finanse eden Çinliler, Türkiye’ye dolaylı yoldan kredi getiriyoruz. Fakat mevduat bankası yerine yatırım bankası kanalıyla giriş yapmak bizim için daha kolay olur’ diyorlar. Köprü, otoyol projelerini finanse etmek istiyoruz. Biz de proje istiyoruz. Zaten mevduat tarafında bir yarış var ve zaten az sayıdalar. Uzun bir süredir Türkiye’de yatırım bankası kurulmadı. Dünya ve Avrupa’da yatırım bankalarını yakından inceledik. Yatırım bankacılığını desteklemek istiyoruz.”
HSBC’yi kalması için ikna ettik
Bankacılıkla ilgili anılarını da anlatan Başkan Mehmet Ali Akben, HSBC’nin Türkiye’den çıkacağına yönelik haberler sürecinde şirket yöneticileri ile birçok kez toplantı yaptıklarını anlattı. Akben, “Kendileriyle görüştük. ‘HSBC dünyanın en büyük bankalarından biri. Türkiye ise dünyanın 16. büyük ekonomisi. 65-70 ülkede faaliyet gösteren bir bankanın dünyanın en büyük 16. ülkesinden çıkması doğru mu? Türkiye’de kar eden bir bankacılık sektörü varken siz neden çıkmayı planlıyorsunuz?’ dedik ve çeşitli önerilerde bulunduk. Banka şimdi kara geçti” diyerek yaşanan süreci anlattı.
Odeabank'a önerilerde bulunduk
Akben, Odeabank’a da bazı önerilerde bulunduklarını belirterek, şunları söyledi: “Türkiye’de kredi/ mevduat rasyosu yüzde 120’lere yakın. Lübnan’da bu rakamların yüzde 35-50’lerde olduğundan söz ediyorlar. Türkiye’de de oranı düşük tutmak istiyorlar. Biz de bankanın bu şekilde büyüyemeyeceğini söyledik. Şimdi rasyoyu 100.5’e çıkardılar, sektörün ortalaması ise yüzde 118.8 dolayında seyrediyor.” dedi.
SG hep önünü görmek istiyor
Societe Generale'in de Türkiye’de büyümek istediğini belirten Akben, “Onlar da yıllardan beri daha büyük banka satın alma projeleri var. Ama hep önlerini görmek istiyorlar. Biz de onlara önünüzü gördüğünüzde de bu fiyatları bulamazsınız diyoruz” dedi. Türkiye’de faaliyetlerine başlayan The Bank of Tokyo-Mitsubishi’nin henüz şubeleşmeye gitmediğini belirterek, yeni lisans alan Bank of China’nın ise alt yapı çalışmalarını bir iki ay içerisinde tamamlayacaklarını ifade etti.
Akben, Denizbank’ın satışı konusunda ise, “Emirates, Türkiye’de uzun yıllardan beri arayış içerisinde. Orada henüz pazarlık bitmiş değil, el sıkışmış değiller. İmzalar atılmadan belli olmaz” dedi.
Alıcı çıkarsa TTB'ye lisans verilir
Emlak Bankası’nın şuanda beklemede olduğunu ifade eden Akben, “Nasıl bir banka yapılacağına karar verilecek. Türkiye Kalkınma Bankası’nın yeniden yapılandırılması konusunda çalışmalar var. Türk Ticaret Bankası ve Adabank ise TMSF’de. Eğer bir alıcı çıkarsa Türk Ticaret Bankası’na lisans verilebilir” dedi.