Turizmdeki kötü gidişat geçici mi yoksa kalıcı mı?...
Geçtiğimiz hafta ortasında TÜİK tarafından turizm istatistikleri yayımlandı.
Ekonomi basını gündem konusu olarak konuyu bir gün kısaca işledi.
Ve konu orada bitti!...
Başta Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere, sektör temsilcilerinden ve büyük oyunculardan her zaman olduğu gibi yine tık çıkmadı.
Geçmişte Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı yapan ve kamudan sonra da 10 yıl turizm sektörü içinde bulunan birisi olarak demek isteriz ki bu gidişatı kabullenmemiz mümkün değil. Dışsal faktörlere dayalı edilgen veya kaderci/teslimiyetçi bir sektör anlayışını benimsemek hiç doğru değil.
Her şeye rağmen yapılacak şeyler olduğu bilmek gerekir.
Peki, çıkan haberler neydi? Türkiye’nin 2017 ilk çeyrek turizm istatistikleri…
Turizm istatistikleri ve bunun geçici etkileri…
Devletin resmi kayıtlarına göre Türkiye’de turizm iyi gitmiyor. Şöyle ki;
- 2017 ilk çeyrek (ocak-mart dönemi) içerisinde toplam turizm geliri geçen yılın ilk çeyreğine göre yüzde 17.1 azalarak yaklaşık 3.4 milyar dolara gerilemiş.
- Bu dönem yabancı ziyaretçi sayısı da geçen döneme göre yüzde 5.1 azalarak yaklaşık 4.8 milyon kişi olmuş.
- Kişi başı harcama 796 dolardan 696 dolara düşmüş.
- Özellikle vatandaşlarımızın yurt dışına çıkışlarına yaptığı harcama, yabancıların ülkemize geldiklerinde yaptıkları harcamaların üzerinde olmuş. Yani kendi vatandaşlarımızın yüksek harcaması nedeniyle bir bakıma turizm net gelirlerindeki düşüş hızlanmış.
- Ülkemize gelen Alman, İngiliz, Rus gibi turist sayılarında olağanüstü hızda düşüşler yaşanmış.
- Bunun yanı sıra Bulgaristan, Gürcistan, İran, Ukrayna, Irak gibi komşu ülkelerden günü birlik gelenlerin sayısı düşmemiş.
- …
2015 ve 2016 yıllarında yaklaşık 37 milyona ulaşan turist sayısı 2016 yılında neredeyse üçte bir düşerek 25 milyona kadar gerilemiş. Doğal olarak turizm gelirleri de ciddi olarak düşmüş. Türkiye’nin ligdeki durumu kan kaybına dönüşmüş.
Bu olumsuz gelişmelerin malum nedenleri var:
- Son yıllarda dış politikada yaşanan gelişmeler ortada; başta Suriye olmak üzere komşularımızla yaşadığımız ciddi sorunlar,
- Rus uçağının düşürülmesi ve Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Karlov’un öldürülmesi,
- Yaklaşık 1.5 yıldan beri yöntemi değiştirilen ve daha aktif mücadeleye dönüşen terör sorunu,
- 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ve ardından yaşanan siyasi gelişmeler,
- 16 Nisan 2017 referandum sürecinde Almanya ve Hollanda ile ortaya çıkan ciddi gerginlikler,
- Son olarak da Avrupa Birliği ile yaşanan çok ciddi sıkıntılar,
- …
Bunlar 2016 yılına ve 2017 yılının ilk çeyrek sonuçlarına damgasını vuran nedenler.
Bu gidişle 2017 yılının tamamı da kayıp gibi görünüyor.
Şimdi şu soruyu sormak lazım: Bu gidişat geçici mi? Yani yukarıdaki nedenlerin teker teker ortadan kalkması veya olumluya dönmesi ile sonuçlar da değişebilecek mi? Bundan birkaç yıl önceki keyifli günlere dönülebilecek mi?
Turizmde kalıcı çözüm “yapısal” konularda…
Türkiye’nin dumansız sanayisi, istihdam deposu, döviz girdisi kaynağı, yüksek katma değer noktası turizm sektörünün bu politikalarla (daha doğrusu politikasızlıkla) yol alması olanaksız. Zira;
- İlgili bakanlık ve kamu kuruluşları etken ve hakim değil,
- Sivil toplum kuruluşları çok başlı ve etkinlikten oldukça uzak,
- Onlarca değil belki yüzlerce irili ufaklı ve sinerji yaratamayan yapılar var,
- Sektörde egemen olan kısa vadeli kısır bakış söz konusu,
- Sektördeki şirket bilançoları güçsüz ya da varlık ve kaynak yapıları yetersiz,
- Türk turizmi için geçmişte çıkış yolu olan ve artık ülke turizmine hiçbir katkı sağlayamayan “All Inclusive” (her şey dahil) anlayışı devam,
- Yenilikçi ve yaratıcı olmak yerine taklitçi ve öldürücü rekabete dayalı politikalar,
- …
Yukarıda birkaç başlık halinde sıraladığımız yapısal nedenler. Bu nedenlerin ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi yeni politikaları zorunlu kılıyor.
Bu politikaların uygulanması için algı ve ilgi gerekiyor.
Yine de 2017 yılı sonuçlarını turist sayısı açısından daha az kayıpla kapatma ihtimali var. O da “last minute” (son dakika) satışlar. Artık müşteri davranışları değişti. İnsanlar artık 6 ay öncesinden “early booking” (erken rezervasyon) yaptırmıyor. İnsanlar, bir tık mesafesinde internete girip son dakika fırsatlarına bakarak pasaportunu alıp seyahate çıkıyor.
İşte bu davranış Türkiye’ye de yansıyacak. Bunu bekleyip görelim. Ancak fiyatların da yerlerde süründüğünü ve bu yolla ayağa kalkamayacağını unutmayalım.