Turizmciler hak ettikleri KDV iadelerini geri alabilecekler
Fatma DONDAR
Hatırlayacağınız üzere, 3 Mart 2010 tarihinde "Turizmciler KDV iadelerini alabilecekler mi?" isimli makalemizi siz sevgili DÜNYA Gazetesi okuyucuları ile paylaşmıştık.
Konu Neydi?
04.06.2008 tarihli 5766 sayılı Kanun ile KDV Kanunu'nun 29'uncu maddesinin (2) numaralı fıkrasında değişiklik yapılmış ve Bakanlar Kurulu, vergi oranları indirilen mal ve hizmet grupları ile sektörler itibariyle amortismana tabi iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklenilen KDV'nin iade hakkını kaldırmaya yetkili kılınmıştır. Bunun yanı sıra yapılan söz konusu değişiklikle, nakden veya mahsuben iade edilecek vergilerde uyulması gereken usul ve esasları belirleme konusunda ise Maliye Bakanlığı'na yetki verilmiştir.
Bakanlar Kurulu'da kendisine kanunen tanınan bu yetkiye dayanarak, 2008/13903 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile "konaklama tesislerini işleten mükelleflerin, bu kararın yürürlüğe girdiği 19.7.2008 tarihinden sonra, indirimli orana tabi konaklama hizmetleri işlemlerinden doğan iade hesabına, amortismana tabi iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklenilen vergilerden pay verilmeyeceğini, bunların iade hesabına dahil edilmeyeceğini" kararlaştırmıştır.
Bahsi geçen düzenlemeden dolayı sektörsel bir ayrım meydana gelmiş ve özellikle turizmciler bu durumdan fazlasıyla etkilenmişti. Neyse ki, söz konusu düzenleme Danıştay tarafından, Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne taşınmış ve nihayetinde Anayasa Mahkemesi 17.11.2011 tarih ve 2010/11 esas sayılı kararıyla bahsi geçen düzenlemeyi iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesi
Anayasa Mahkemesi söz konusu iptal kararı gerekçesini, bizim de daha önce üzerinde durduğumuz gibi Anayasa'nın 73'üncü maddesi üzerinde yoğunlaştırmıştır. Söz konusu gerekçede, İdari makamlarca Anayasal düzenin dışına çıkılmaması gerektiği bir kez daha vurgulamaktadır:
"Vergilendirme alanında olası keyfi uygulamalara karşı düşünülen ilk önlem, kuşkusuz yasallık ilkesidir. Ancak vergilerin yasayla getirilmesi, yalnız başına vergilendirme yetkisinin keyfi kullanılarak adaletsiz sonuçlar doğurmasını engelleyemeyeceğinden, yasallık ilkesi yanında verginin genel ve eşit olması, idare ve kişiler yönünden duraksamaya yol açmayacak belirlilik içermesi, geçmişe yürümemesi, öngörülebilir olması ve hukuk güvenliği ilkesine de uygunluğunun sağlanması gerekir.
Anayasa'nın 73'üncü maddesinde yerini bulan "vergide yasallık" ilkesi, aynı zamanda devletin vergilendirme yetkisinin anayasal ilkelerle sınırlandırılmasıdır. Verginin ödenmemesi durumunda devletin alacağı yasalarla güvence altına alınırken, mahsup ya da nakdi iade hangi yolla olursa olsun, mükellefin alacağının yasalarla güvence altına alınmaması düşünülemez.
Yasayla verilen bir hakkın idari düzenlemeyle kaldırılması mümkün değildir. Kanunla getirilen mahsup ve iade hakkının Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırılması da vergi yükünün dağılımında adalet ve dengeyi bozar ve Anayasa'nın 73'üncü maddesinde yer alan "herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi" ile "vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı" ilkelerinin idari düzenlemelerle zedelenmesine yol açar."
Anayasa Mahkemesi sonrasında yapılan düzenlemeler
23.06.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliği'nde indirimli orana tabi işlemler dolayısıyla iade edilecek vergi hesabına, azami iade edilebilir tutarı aşmamak kaydıyla amortismana tabi iktisadi kıymetler için yüklenilen vergilerden de pay verilebileceği açıklanmıştır.
Söz konusu düzenlemeye göre; 14.2.2012 tarihinden sonra gerçekleştirilen otel, motel, pansiyon, tatil köyü ve benzeri konaklama tesislerindeki indirimli orana tabi geceleme ve konaklama hizmetleri nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilemediği için iade olarak talep edilebilecek KDV tutarlarının hesabına, azami iade tutarı aşılmamak kaydıyla amortismana tabi iktisadi kıymetler nedeniyle yüklenilen vergilerden pay verilebilecektir.
Bu husus, 14.08.2012 tarihli 64 Sayılı Katma Değer Vergisi sirkülerindeki açıklamalar ile de açıklık kazanmıştır.
Gerek 119 Seri No'lu KDV Genel Tebliği'nde gerekse de 64 sayılı KDV Sirküleri'nde turizmcilerin 14.02.2012 tarihinden sonra gerçekleşecek hizmetleri nedeniyle yüklenilen KDV'lerini iade alabilecekleri belirtilmektedir. Söz konusu yeni düzenleme ile birlikte akla gelen bir başka soru da, bu tarihten önce hak kazanılan KDV iadelerinin "geriye yürümezlik" kuralı ile karşı kaşıya kalıp kalmayacağıdır.
Her ne kadar, yapılan yeni düzenleme ile uygulama tarihi belirlenmiş olsa da, bu tarihten önce yargıya intikal eden uyuşmazlıklar hakkında, Anayasa'ya aykırılığı son derece sabit olan eski bir düzenlemenin değil, aykırılıklardan arınmış yeni düzenlemelerin uygulanması gerektiği fikrindeyiz.
Sonuç
Yazımızın başında da belirttiğimiz üzere, 3 Mart 2010 tarihli yazımızda, bu husus kamuoyu ile paylaşılmış ve bir Bakanlar Kurulu Kararı ile sektörsel anlamda ayrıma gidilerek yapılan Anayasa'ya aykırılığın, Anayasa Mahkemesi tarafından bertaraf edilmesini temenni etmiştik. Bugün gelinen noktada görülmektedir ki, Anayasa Mahkemesi söz konusu aykırılığı Anayasal gerekçelerle gidererek mükellefin hâlihazırda hakkı olan KDV iadesini tekrar mükellefe geri vermiştir. Umuyoruz ki, bundan sonra yapılacak bütün idari düzenlemelerde, Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu iptal gerekçesi bir kılavuz işlevini görsün ve anayasal haklar öncelikli olarak muhafaza altına alınsın.