Turizm sektörünün kısır döngüsü
Herhangi bir sektör, herhangi bir işletme yılın ortalama 5 ayını üretmeden, satmadan, kazanmadan geçirse "batması" için fazla zaman gerekmez. Turizm, belki doğası gereği farklı, sektörel yaşam denklemini de buna göre kurmuş; "yazın kazanıp kışın yiyerek" dayanıyor!
Ancak, sektörün yaşam denkleminde bir istisna var; turizm emekçileri! Onlar, çalıştıkları işletmelerin yaz kazancından ücret paylarını alıyor; ama ortalama 7 ay süren aktif dönem, yerini kış aylarının "el ayak çekilmiş" sessizliğine terk etmeye başladığında emekçinin payı "kaçınılmaz işsizliğe" dönüşüyor. Bu, bir şekilde, fakat mutlaka kırılması gereken bir kısır döngü.
Döngünün mutlaka kırılması gerekiyor; çünkü 2011 yılında toplam 700 bin yatak ile konaklatma-ağırlama-gezdirme kapasitesi 30 milyon turisti aşan bu sektörün yılda 5 ay durmasının yarattığı kayıplar, sadece mikro düzeyde işletmelerin satış, hizmet, kazanç, kârları ile sınırlı kalmıyor.
Bir de, turizm sektörünün lojistik geri bölgesinde yer alan diğer sektör ve işletmelere doğrudan veya dolaylı ilişki kanallarıyla yansıyan mikro kayıplar var ki makro ekonomik düzeyde olumsuz sonuçları gayri safi milli hasılaya kadar uzanıyor.
Bir çözüm önerisi
Yılda ortalama 5 ay çarkların durması turizm sektörüne has bir sorun. Fakat bilinmeyen bir sorun değil; ilgili herkes farkında! Sektörün tüm kuruluşları yaşayarak biliyor. Turizm emekçisi her yıl kış kapıya dayandığında "işsiz" kaldığı için biliyor. Sektörle iş ilişkisi bulunan destek işletmeleri ve sektörler işleri daraldığı için biliyor.
Ve, muhtemelen değil kesinlikle turizmi "yöneten" kamu otoriteleri de biliyor. Çünkü, sektörün "kayıp aylar" sorunu yeni oluşmuş değil. Yıllardır mevcut ve çözülmesi istenip duruyor. Ancak, başta sektörün yönetiminden politik ve yürütme olarak "birinci derecede" sorumlu Kültür ve Turizm Bakanlığı da hükümetler de şimdiye kadar sorunla ilgilenmiyor.
Yönetsel ilgisizlik, sektörden gelen "geliştirici destek" çağrılarına kulak tıkamanın ötesinde, Türkiye'nin gittikçe çeşitlenen alternatif turizm potansiyelini hem zaman hem de mekân düzeyinde köreltiyor, ekonomik devinim dışında tutarak kaderine terk ediyor. Yani, ekonomik kaybın bir de hesaplanmayan potansiyel boyutu var.
Siyasi ve kamu otoritelerinin ilgilenmediği bu sorun, dar çerçeveli de olsa, çözüm önerisiyle gündeme getiriliyor. CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Antalya, Aydın, İzmir, Mersin ve Muğla illerini kapsayan bir kanun teklifini TBMM'ye sunmuş bulunuyor. Teklif, turizm sektörünün Ege-Akdeniz hattındaki 5 büyük merkezinde işletmelerin yılın 12 ayında çalışabilmesi ve istihdamın korunması için bazı destek tedbirlerini içeriyor.
Teşvik anlayışı değişmeli
Gürkut Acar'ın 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'na eklenmesini istediği iki destekten biri carî giderleri diğeri konsolide istihdamın korunmasını hatta artırılmasını ilgilendiriyor. Elektrik, doğal gaz, su bedellerinde indirim, sigorta primi işveren hissesine Hazine katkısı. Bunlar, şüphesiz işletmeleri rahatlatıcı destekler. Ancak, yeterli mi?
2634 sayılı Kanun hiç şüphesiz turizm sektörünün "fizikî" boyutuna büyük katkılarda bulundu. Özellikle sahil kesimlerinde ucuz veya çoğu kez bedava arsa-arazi tahsisleri ve yatırım teşvikleri vb. sonucu bugün çeşitli kalite sınıflarında toplam 700 bin yatak kapasiteli konaklatma altyapısı oluştu.
Ancak, sektörde "fizikî" hedefli kamu teşvikleriyle gelinen seviye yeterli değil. Sektörel "başarımın" yalnız yatak kapasitesi ve tesis kalitesiyle ölçülmesi, yetersizliğin başlıca nedenleri arasında. Bu durumu gerek Gürkut Acar'ın gerekse sektör liderlerinin değerlendirmelerinden algılamak mümkün. Bu illerde yılda azami 7 aylık turizm hareketinin 12 aya yayılması isteği, aslında mevcut teşvik anlayışı ve yapısında esaslı değişiklik gereğini de barındırıyor.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar