Turizm bakanının yeni yaklaşımından ipuçları...
Geçtiğimiz hafta turizm sektörünün temel taşları, öncüleri, efsane isimleri İstanbul’da bir araya geldi. Bu toplantıyı, turizmin büyük oyuncularının üyesi bulunduğu Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD) organize etti. Duayen tekstilci, geçmişte yarım asır sektör ve sendika başkanlığı yapan Halit Narin’in kızı Oya Narin’in başkanı olduğu TTYD, çok anlamlı bir toplantıya ev sahipliği yaptı.
Derneğin 30. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen törene; Koç Ailesi adına Semahat Arsel’in temsilcisinden Doğuş Grubu patronu Ferit Şahenk’e, Anadolu otelciliğinin patronu Dedeman ailesinden yabancı grupları Türkiye’ye getiren Burhan Silahtar’a, değerli büyüğüm ve hemşehrim İbrahim Polat’dan golf turizminin büyük temsilcisi BETUYAB Başkanı Fikret Öztürk’e, Güral kardeşlere ve daha isimlerini sayamadığımız turizmci ve profesyonele kadar isimler katıldı.
Sektörün ihtiyaç duyduğu kucaklayıcı konuşma ve görüntü kareleri oluşturma becerisiyle TTYD Başkanı Oya Narin göz doldurdu.
Böyle önemli isimlerin katıldığı toplantıda özellikle Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un konuşması çok önemliydi. Zira yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesinde siyaset dışından ve ağırlıklı iş dünyasından getirilen bakanlardan birisi olarak Ersoy, kendine ait işlerinde yarattığı markalar ve imajla zaten yeteri kadar dikkat çekiyordu.
Şirketlerindeki başarısını Bakanlığındaki işlere de yansıtma çabasını gösterme yolunda kararlı adımları olan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, şu anda Türkiye’nin sahip olduğu turizm değerleriyle ve varlıklarıyla yapılacak temel işin gelir sağlama olduğuna işaret ediyordu. Turizmin sınıf atlamasını veya bir üst lige çıkmasını ilave ve yeterli gelir sağlamasına bağlıyordu.
Gerçekten de önemli olan mevcut turizm varlıklarımızdan en üst düzeyde gelir sağlamak. Kısa vadede bu doğru hedefe kilitlenmek ve katma değer yaratmak. Bu kadar yeni ve güzel konaklama tesisleri ve otelleriyle Avrupalı rakiplerini yakalamak.
Peki gelir sağlama için ne gerekiyordu?... Bakan Ersoy bunu da somutlaştırdı, ete kemiğe büründürdü ve 2-3 başlık altında topladı.
Yapılması gereken işlerin başında “insana yatırım” geldiği konusundaki anlamlı ve önemli tespitiydi. Zira hizmet sektörü olarak turizmin mutlaka ve özellikle insana yatırım yapması gerektiğini biliyordu. Bu işin içinden gelen bir insanın tipik tavrıydı.
Gelir artırmak adına ele alınması gereken ikinci konu da “yenileme (renovasyon) yatırımları” yapılması yönündeki yine isabetli yaklaşımıydı. İçinde insanın olduğu, teknolojinin yer aldığı, geleneğin korunduğu bütünleşik anlayışa bağlı olarak yenileme yatırımı yapılması zorunluluğuydu. Gerçekten de başta konaklama tesisleri olmak üzere turizm tesislerinde sürekli yenileme yatırımı yapılması gereken bir vazgeçilmez.
Bakan Ersoy’un altını çizdiği ve haklı bir iddianın sahibi olduğu üçüncü konu da “konsept geliştirme” gerçeğiydi. Günümüz dünyasındaki hayata ve değerlere yönelik baş döndürücü gelişimin konsept olarak turizmde sağlanması şarttı. Bisiklet üzerinde dengede durabilmek için pedal çevirme anlayışına benzer şekilde sektörde sürekli ve anlamlı konsept geliştirmek gerekiyor.
2018 yılını başarılı kapatan turizm sektöründen 2019 yılında beklentileri de Kültür ve Turizm Bakanı açıkladı: 45 milyon turist. Bunun 4-5 milyonu yurtdışında yaşayan Türkler. 2023 yılı turist hedefi 70 milyon ve kişi başına bin dolar harcama yaklaşımıyla gelir hedefi de 70 milyar dolar. Yani 2023 yılına ilişkin olarak daha önce öngörülen hedefin çok üzerinde.
Bakanın çok önemli bir tespiti ve değerlendirmesi daha vardı. İş dünyasının sürekli olarak sırtını devlete dayandırmasına karşı çıkıyordu. Devlete dayanmak veya bedavacılık artık geçerli bir yol değil. Özellikle turizm sektörümüzün içinde bulunduğu koşullar itibariyle hiç doğru değil. Hatta kendi ifadesiyle “devletin hamallığı, yabancı turiste hamallık” anlamına geliyor. Devletin verdiği imkanlarla bu noktaya gelmiş ve biraz da alışmış kişilerin önünde bunu ifade etmek çok cesurca ve anlamlı.
Sektörün kurtuluşu veya gelişimi için reçete de öneriyor: “Sektör paydaşlarının yer aldığı bir Fon.” Gelişmiş ülkelerdeki turizm geliştirme fonu benzeri bir kaynağın yaratılmasını düşünüyor. Anlaşıldığı kadarıyla yasal altyapı çalışmaları da tamam.
Sözün özü: Türkiye’nin ekonomik sıkıntılarının aşılmasının önemli ve başta gelen reçetelerinden birisi turizmde yeni umutların yeşeriyor olması. Elbette sektörün bütün paydaşlarının bu değişimi algılamasıyla ve elini taşın altına koymasıyla daha hızlı yol alınacağı da bir başka gerçek.