Turgutlu'da tuğla üretiminin sorunları
BUZDAĞININ DİBİ / Rüştü Bozkurt Bazı ürünler o yöre ile özdeşleşmiştir. Turgutlu dendiği zaman akla "tuğla" gelir. İnegöl "mobilya" üretimini çağrıştırır. Turgutlu'da tuğla sektörünün sorunlarını ele alan bir ortak akıl toplantısı yaptık. Kadir Başoğlu, Merih İnanç, Ertaç Karagözlü, Ali Pınar, Hıfzı Çakıcı, Müvit Vardarlı, Recep Arasan, Süleyman Türk, Veysel Kuşoğlu Doç Dr.Yılmaz Gökşen ve Muammer Gökçe. Sistemin çıkmazları Öncelikle vurgulamak istediğim husus, ortak akıl toplantısına katılan herkesin kendi üretim alanıyla ilgili bilinç düzeyinin yüksekliği idi. Hiç kimse, "...devlet bizi desteklesin" gibi bir mantıkla hareket etmiyor; kendindeki eksikliğini bir "ağlama duvarı" haline getirmiyordu. Hep birlikte "kayıtdışı uygulamaların yarattığı haksız rekabetin" altı çiziliyordu. "Kayıtdışı uygulamaya başvurmak" gibi çağdaş olmayan bir anlayışa hiçbiri prim vermiyordu. Tuğla üreticileri, yarım yüzyıldan daha uzun bir zaman kesitinde ülke tuğla ihtiyacının yarısından çoğunu karşıladıklarını söylüyordu. Bu yörede sadece tuğla üretimi değil, yan sanayi de gelişmişti. Bugün ise gerek yurtiçi pazarda yeni üretim odaklarının gelişmesi, gerekse dışardan alternatif ürünlerle ilgili gelişmelerin transfer edilmesi tuğla üreticilerini zorlamaya başlamıştı. Turgutlu tuğla üreticileri 500 kilometre çapında kullanıcalara ulaştıklarında rekabet gücünü koruyabiliyordu. Diojen'in İskendere'de söylediği gibi, kamu yönetiminden "...gölge etme başka ihsan istemez" diyordu tuğla üreticileri. Örneğin, bölgesel teşvikler nedeniyle rekabette karşılaştırmalı üstünlük yaratan yöreler vardı. Teşviklerden yararlanan yöreler ile yararlanamayanlar arasında ciddi bir "haksız rekabet" söz konusu idi. Turgutlu'daki tuğla üreticileri, "...rekabette şans eşitliğini bozan uygulamalar önlensin; bize özel imtiyaz verilmesin; zaten öyle bir talebimiz yok" diyor; çok haklı bir istekte bulunuyordu. Türkiye'de sektörlerle ilgili istatistiklerin doğru yapılmaması nedeniyle, üretimin gelişi güzel teşvik edilmesinin iki örneğinin altı çiziliyordu: İhtiyacın üç katı kapasite yaratılan un tesisleri. Ve abartılı tahminlere dayalı inşaat bilgilerinin özendirdiği tuğla üretim tesisleri. Ciddi bir envanter olmaması ve kamu yöneticilerinin bu envanter bilgilerine dayalı yönlendirme yapmamasının yarattığı kaynak kaybı inkar edilebilir miydi? Okları kendimize yöneltmek Sanılmasın ki Turgutlu'daki tuğla üreticileri eleştiri oklarını sadece dışa dönük fırlatıyor. Tam tersine kendilerini de alabildiğine net sorguluyorlar. Diyorlar ki, ülkemizdeki gelişmeleri yeterince dikkate almayan, gerekli yönetim anlayışı, ölçek büyüklüğü ve teknolojik donanımları zamanında tesisine kazandırmayanlar sıkıntı çekiyor. Tuğla üreticilerin kendi aralarında ciddi örgütlenmeler gerçekleştirerek, hem kendi içlerinde hem de siyasi irade nezdinde güçlü bir temsil yaratamamasının bugünkü sonuçlara gelinmesinde önemli bir etken olduğunu altını çizerek anlatıyorlar. Bir araya gelme sorunun yarattığı boşluklar, tuğla üretimi yapmayan ama aracılık yapanların para kazanmasına, fiyat baskısı yaratmasına neden oldukları da açıkça belirtiliyor. Tuğla üreticilerinin kendi içlerinde maliyet bilmeden yürütülen "fiyat rekabeti"nin de sektörün bütün değerlerini alt üst ettiği net bir biçimde tartışılıyor. Bilgi kirliliğinin sektördeki sorunları daha ağırlaştırdığı da önemle vurgu yapılan konulardan bir diğeri... Yönetim zaafından, "Turgutlu merkasının" kullanımına, marka ve imaj sorunundan, birbirinin ayağına kurşun sıkan ilkel tutuma kadar bütün sorunlarını çok şeffaf biçimde tartışan Turgutlu tuğla üreticileri inanıyorum ki bir çıkış yolu bulacaktır.