Tünelin ucuna kaya düştü

Emrah LAFÇI
Emrah LAFÇI Ekonominin Doğası emrah.lafci@dunya.com

Yaklaşık 3 senedir bu kö­şede yazı yazıyorum ve kaç defadır bir yazıya başlar­ken aynı cümleyi düşündü­ğümü hatırlamıyorum. Maa­lesef o cümle, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Türkiye evlat­larına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkanı vermiyor.” cümlesi.

Yine öyle bir dönemden geçiyoruz. Hal­buki ekonomik olarak yeni bir hikaye yazacaktık, iyi kötü arka­sında durulan bir program var­dı, enflasyon beklentileri yavaş yavaş dengelenmeye başlamış­tı, kurda suni de olsa bir istikrar vardı, dolarizasyon durmuş ve TL yatırımlar artmıştı, yabancı yatırımcı yüksek faiz için de olsa geliyordu vs vs…

Buradan sonra programın sür­dürülmesi kısmında zor bir dö­neme girmiştik. Yüksek faizden ve baskılanan kurdan şikayetler artmıştı. Ekonomi yönetiminin baskılara ne kadar dayanabilece­ği meçhuldü ve en ufak bir hata­nın bile maliyetinin çok yüksek olduğu dönemlere girmiştik. Hal böyleyken bırakın en ufak hatayı, buldozerin kepçesiyle ekonomi­nin ortasına daldık. Şu anda bir hasar tespit çalışması yapılmaya çalışılıyor. Ama hasarın büyüğü­nü uzun vadede göreceğiz.

CDS’ten al haberi

Bir gelişmekte olan ülkeye ya­tırım yapıyorsanız orada risk­ler olduğunu da bilirsiniz. Zaten o sebeple gelişmiş bir ülke­ye borç verirken istediğiniz faiz oranıyla bir gelişmek­te olan ülkeye borç verirken istediğiniz faiz oranı farklı olur. Biz bunu nereden gö­rüyoruz. Kredi risk primi, yani CDS’ten. Türkiye’nin kredi risk primi grafiği as­lında yakın geçmişte yaşa­nan gelişmeleri net bir şe­kilde ortaya koyuyor. Gra­fikte gördüğünüz gibi özellikle 2018 sonrası sürekli iniş çıkış­lar içinde olan ve yüksek seviye­de istikrar kazanmış bir risk pri­mimiz var.

Neler neler yaşamadık ki 2018 yazından beri. Rahip kriziyle başladık, İmamoğlu krizine ka­dar geldik. Aradaki kendi kendi­mize yarattığımız krizleri saya­rak moralinizi bozmak istemem. Bu kadar sık krizin yaşandığı bir ülkeye kusura bakmayın ama ya­bancı yatırımcıyı bir kenara bıra­kıyorum yerli yatırımcı bile yatı­rım yaparken 5 kere düşünür.

Rezervler de gitti

Elimizdeki programın (eğer prog­ram falan kaldıysa) en önemli sac ayağı dolar kurunun kontrol al­tında tutulması. Onun için de geçen Çarşamba yaşanan olay­lardan sonra kurdaki ani sıçra­yışı dengelemek için rezervleri­mizden çok kısa süre içerisinde 25 milyar dolar satmak zorun­da kaldık. Halbuki o rezervleri biriktirmek için ne kadar yük­sek faiz maliyetine katlanmıştık. Rezervlerden yapılan satışlar paranın sokağa atılması değil. O hesabı yaparken sanki rezerv sa­tışına harcanan para fakir fuka­ra dağıtılsaydı şeklinde kıyasla­malar görüyorum.

Bunlar farklı kompartımanlar. Ama bu hata­ları yapmasak, borçlanma ma­liyetlerimizi artırmasak bütçe­den faize ödemek yerine sosyal yardımlara pay aktarabilirdik. Ya da hem şirketler hem de bi­reyler daha düşük faizden borç­lanabilirdi. Bu fırsatlar kaçtı. Türkiye daha uzun süre yüksek enflasyon, yüksek faiz ikilemin­de gitmek zorunda kalacak. Kur daha uzun süre baskılanmak zo­runda kalacak. İhracatçı, turiz­mci daha fazla zorlanacak. Sabit gelirlinin, emeklinin maaşı enf­lasyon karşısında daha hızlı eri­yecek…

Tünelin ucunda bir ışık vardı. Fakat dağdan çok büyük bir ka­ya geldi ve tünelin tam ucunu ka­pattı. Bir yardım gelip de o kayayı oradan kaldırması lazım. Bu yar­dım sanki iyileşen ABD ilişkile­riymiş gibi düşünenler var. Ben hiç sanmıyorum. Bu belirsizlik ortamında böyle bir havuca ka­nıp Türkiye’ye yatırım yapmak çok da rasyonel gözükmüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sert adamlar diplomasisi 10 Nisan 2025
Bu insanlar ne istiyor? 03 Nisan 2025