Tüneldeki ışık...
Küresel düzeyde, etkisi her yıl biraz daha fazla hissedilen bir eğilim var; fiyat hadleri zorunlu ihtiyaç maddeleri lehine ve diğerleri aleyhine bir eğilim sergiliyor. Bu durum gelir dağılımı bozukluğu ve rekabet gücü olumsuzluğu gibi temeldeki yapısal sorunların hem sebebi, hem de sonucu olarak aşılması zor bir kısır döngü yaratıyor; sistemik risk artarken, belirsizlik ve kırılganlık tırmanmayı sürdürüyor. Bu konuyu hem irdelemek, hem de gelecek üzerinde belirleyici olmasına rağmen, etkili ve yetkili çevreler tarafından neden görmezden gelindiğini sorgulamak gerekiyor.
Konunun önemini vurgulamak için gıda ve enerji gibi temel ihtiyaçlardan oluşan zorunlu ihtiyaç maddesi fiyatlarının yaklaşık üç kat arttığını, ağırlığını sınai ürünlerin oluşturduğu diğer mal fiyatlarının da yüzde 20 oranında gerilediğini varsayalım; ortaya çıkacak sonuçları irdeleyelim. İlk elde gelir dağılımı bozulacak; bugün orta gelir grubu olarak görünen kesimlerin önemli bir kısmının yaşam standardı yoksulluk sınırının altına inecek, başta sınai ürünler olmak üzere zorunlu ihtiyaç kapsamında olmayan mal ve hizmetlere yönelik talep hatırı sayılır ölçüde daralacak. Gerek bazı girdi fiyatlarının yükselişi, gerekse talep yetersizliğine bağlı etkinlik kaybı nedeniyle maliyetler artar iken ürün fiyatlarının gerilemesi rekabet koşullarını iyice anormalleştirecek faaliyet gelirleri seri bir şekilde eriyecek, kullanılan kredilerin geri dönmeme oranı artacak, ekonomi durgunlaşacak ve işsizlik artacak; menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerleri de eriyecek ve bilançoları yıpratarak kredi krizine sebep olacak. Mali sektör güç kaybeder iken, kamu dengesi iyice bozulacak kısa vadede farklı bir algılama yaratsa bile para ve maliye politikalarının gevşetilmesi temeldeki sorunların ağırlaşmasını engelleyemediği hatta ağırlaştırdığı için işe yaramayacak. Zira varlık fiyatlarındaki kayıpların kısmen geri alınması kredi krizi atlatılıyor havası yaratsa da, fiyat hadlerinin zorunlu ihtiyaç maddeleri lehine yeniden ivme kazanması sonuç üzerinde belirleyici olacak. Enflasyon artmıyor görüntüsü gerçeği gizleyecek, fakat sorunlar ağırlaşmaya devam ettiği için hiç bir anlamı olmayacak.
Zorunlu ihtiyaç maddesi fiyatlarının arttığı fakat diğerlerinin gerilediği bir ortamda enflasyon artmayıp düşük düzeyde istikrarlı bir görüntü çizebilir; ancak küresel ekonominin daralması ve işsizliğin artması kaçınılmaz hale gelir. Daha açık ifade etmek gerekir ise her kesimin bütçesinde zorunlu ihtiyaçlar ile diğerlerinin payı değiştiği için geleneksel enflasyon hesabı, tartılardaki radikal değişimi hesaba katmadığı için gerçeği ölçemez, sorunu gizleyerek büyümesine sebep olur.
Son bir yıldır küresel ekonomiyi altüst eden krizin kökeninde fiyat hadlerinin zorunlu ihtiyaç maddeleri lehine değişmesi belirleyici olmuştu, kriz varlık değerlerindeki balonu patlattı fakat fiyat hadelerindeki eğilim dalgalansa da yönü değişmedi. Bugünkü kuralsız ortamda değişmesi de mümkün görünmüyor. Örneğin 1999-2008 döneminde petrolün varil fiyatı 8 dolardan 147 dolara çıkmış idi; kriz sırasında 30 dolara kadar geriledi. Fakat kredi krizini ortadan kaldırmak için alınan önlemlerin bir yan tesiri olarak yeniden 70 dolar düzeyini aştı.
Ya talebi arttığı veya arzı arttırılamadığı için yada talep eski düzeyini korur iken yaşanan parasal genişleme nedeniyle fiyat hadleri dalgalı bir şekilde zorunlu ihtiyaç maddeleri lehine eğilim sergilemeye devam edecek. Kredi riski ile birlikte sistemik risk de artacak, kredi krizleri kronikleşecek. Bu süreç para ve maliye politikasını belirleyip uygulayanların da itibarını sarsacak güven bunalımını derinleştirecek.
Bu aşamada sormak gerekiyor; bu kadar önemli olmasına rağmen neden görmezden geliniyor? Evet görmezden geliniyor çünkü her şey değişip yeni bir düzen kurulmadan fazla bir şey yapılamıyor; bu gerçek, göreceli güç dengesini korumak isteyenlerin veya kendi hatalarının bedelini başkalarına ödetmeye meraklı olanların işine gelmiyor, konuşulup tartışılmaması tercih ediliyor. Zira aksi taktirde kimsenin en kötünün geride kaldığına inanmayacağı ve krizin süratlenerek derinleşeceği biliniyor.
Ne dersiniz tünelin içinde görülen ışık diğer uç mu yoksa karşıdan tren mi geliyor? Birileri görünen ışığın ne olduğunu biliyor, fakat başkalarının bilmesini istemiyor!..