Tunçbilek’e enerji üniversitesi kurulsun
Geçen hafta Tunçbilek Termik Santrali’nin özelleştirme kapsamına alınması üzerine, bu tesislerin nasıl satılması gerektiği sorusuna cevap arayan bir yazı kaleme almaya çalışmıştık. Ancak köşemizin sınırları, bu konuda söyleyeceklerimizi ifade etmeye yetmemiş, bu hafta devam edeceğimiz notuyla bitirmiştik yazıyı...
Tunçbilek Termik Santrali’nde kâğıt üzerinde görünen kurulu güç, yani elektrik üretme potansiyeli pratikte yok. Yapılan her türlü yenileme ve geliştirme çalışmasına rağmen bu böyle.
Bunun iki önemli nedeni var. Birincisi, bu termik santraldeki teknoloji eski. Dolayısıyla bir birim kömürden üretilebilecek elektrik miktarı, günümüzde ulaşılan gelişmiş teknolojiye dayalı santrallere göre oldukça aşağıda...
İkincisi bölgedeki kömür üretim maliyeti yükselmek zorunda. Çünkü açık maden işletmeciliği mantığıyla yapılan ve görece düşük maliyetli üretim imkanının sınırına yaklaşılmış durumda. Hiç kuşku yok ki, Tunçbilek Termik Santrali özelleştirme ihalesine katılacak istekli firmalar, sunacakları fiyat teklifl erinde üst sınırlarını belirlerken bu faktörleri göz önünde bulunduracaklardır.
Ancak işin bir de kamu ile ilgili kısmı var. Devlet bu santrali nasıl özelleştirmeli? Geçen haftaki yazımızı da bu soruya verilecek cevabın ipuçlarıyla sonlandırmıştık. Şimdi ayrıntıya girebiliriz.
Tunçbilek Termik Santrali, Türkiye kömür madenciliği ve santral işletmeciliği açısından ciddi bir birikime sahip. Bu işletmede halen, Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından kömür gazlaştırma projesi de yürütülüyor.
Bu proje, enerji alanında dışa bağımlılıktan kurtulmak için yerli kömür kaynaklarını devreye sokmaya çalışan Türkiye için kritik önem taşıyor. Ancak, ulusal enerji politikaları açısından büyük önem taşısa da olumlu ekonomik çıktıları çok uzun vadede geri alınabilecek bir Ar-Ge çalışması karakteri öne çıkıyor. Bu yüzden, istekli firmaların bu çalışmayı sürdürmelerini beklemek fazla iyimserlik olur. Çünkü bu varlığı devralmak isteyecek özel sektör firmaları, hem bölgedeki kömürü, hem de bu kömürden elde edecekleri elektriğin maliyetini en düşük seviyede tutmak isteyecek, ödeyecekleri parayı da bir an önce amorti etmek isteyeceklerdir.
Özel sektör oyuncularını, meseleye böyle baktıkları için kınayacak değiliz. Ne de olsa kâr odaklı yaklaşmak, basiretli bir tüccar gibi davranmak, her girişimcinin kaçamayacağı bir davranış şeklidir.
O halde ne yapmalı? Devlet artık hem yerleşim birimi içinde kalmış hem de daha zengin rezervlerin bulunduğu kömür sahasından uzaklaşmış santralin bulunduğu sahayı, elektrik üretim lisansı ile diğer varlıklardan ayırmalı. Satılacak varlık, elektrik üretim lisansı ile bu lisansla elektrik üretmek için kullanılacak kömür sahalarıyla sınırlandırılmalı. Tesisleri alacak istekliye, ileride burayı yenilemek istediğinde kömür sahalarına daha yakın bir noktada arazi tahsis edilmeli.
Mevcut tesislerin bulunduğu saha ise kömür gazlaştırma çalışmalarına devam etmek üzere TKİ’ye devredilmeli. Daha da ötesi, bu sahada, çıktıları kamu ve özel işletmeler dahil, tüm enerji sektörünün hizmetine sunulmak üzere bir Enerji Araştırmaları Kampüsü kurulmalı.
Ve bu kampüste, gerek ilgili kamu kuruluşlarına gerekse özel sektör enerji firmalarına Ar-Ge çalışmalarında bulunabilecekleri birer yer tahsis edilmeli. Bir adım daha ileri gidelim, Tunçbilek’te bir Enerji Üniversitesi de kurulmalı. Siz isterseniz buna Silikon Vadisi’nden esinlenerek Enerji Vadisi de diyebilirsiniz. Evet, her ilde bir üniversite olması tabii ki güzel olur. Yeter ki işin hakkı verilsin. Türkiye enerji sektörünün tarihinde de önemli yeri olan Tunçbilek gibi bir beldede niye böyle bir üniversite kurulmasın ki?
Hayal mi dediniz? Her şey hayal etmekle başlar...